Tetikçiler bir kez daha hâkim karşısında

Hrant Dink cinayeti davasının 21. duruşması pazartesi günü görülecek. Beşiktaş 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma, Savcı Hükmet Usta’nın esas hakkındaki mütalaasını vermesinin ardından gerçekleştirilecek ilk duruşma olacak. Dink ailesi avukatları, mahkemeden TİB’de bulunan ve 69 gün sonra silinecek cinayet gününe ait telefon kayıtları hakkında tedbir kararı alınması için talepte bulunacaklar.

FUNDA TOSUN
fundatosun@agos.com.tr

Hrant Dink cinayeti davasının 21. duruşması 14 Kasım pazartesi günü görülecek. Beşiktaş 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava, Savcı Hükmet Usta’nın esas hakkındaki mütalaasını vermesinin ardından gerçekleştirilecek ilk duruşma olacak. Duruşmada cinayetin “terör örgütü suçu” olduğu konusundaki görüşlerini yineleyecek olan Dink ailesi avukatları, TİB’in tuttuğu ve 69 gün sonra silinecek olan cinayet gününe ait kamera kayıtlarında görülen şüphelilerin iletişim bilgileri hakkında tedbir kararı alınması için mahkemeye talepte bulunacaklar. Osman Hayal’in de içinde bulunduğu cinayet gününe ait kamera kayıtlarıyla ilgili olarak Adli Tıp Kurumu’ndan gelen raporu yeterli görmeyen avukatlar, görüntülerin bilirkişi tarafından incelenmesini talep edecekler.

Cinayet kararını veren azmettiriciler ile cinayetin işlenmesine göz yuman ve yardım sağlayan devlet sorumlularının ortaya çıkması konusunda mesafe alınmadan görülecek olan duruşma için Dink ailesi avukatlarından Bahri Belen “Duruşma savcısı, geçen oturum kamu adına ‘esas hakkında mütalaasını’ bildirdi. Sanıkların eylemlerinin hukuki nitelendirilmesi ile ilgili görüşünü aşağı yukarı isabetli görüyoruz. Ne var ki geçen oturum ‘araştırılması gereken önemli kanıtlar’ toplanmadan ve bizim esas hakkında görüşümüz sunulmadan savcının mütalaasını bildirmesine, duruşmayı terk ederek gösterdiğimiz tepkiden sonra bu duruşmaya katılacağız. Ve eksik hususların araştırılması istemimizi yineleyeceğiz” dedi.

Esasa ilişkin görüş

Bazı kanıtların toplanmadan, kimi güvenlik güçleriyle ilgili hiçbir soruşturma yapılmadan esas hakkında mütalaa verilmesini eleştiren Belen, “Belki biz de katılanlar olarak ‘esasa ilişkin görüşümüzü’ bildireceğiz. Bu usulî bir lazimeyi yerine getirmek için. Ancak; davanın bu aşamada esasa ilişkin görüşler de alınarak ve savunmaya söz verilerek tamamlanması bu davada birçok aşamada ‘olayın aydınlatılması yolunda’ yaptığımız istemimizin ısrarla reddedilmesi ile gelinen çıkmaz sokakta son bulması sunucunu doğurabilir. Oysa bu olayda gerçek sorumluların ortaya çıkması, ortaya çıkanların da yargı önüne getirilmesi, Türk yargısı ve adaleti açısından olduğu kadar, Türkiye de demokrasi ve ‘demokratik toplum’ idesi açısından da önemlidir” dedi.

Belen, Türkiye’deki siyasi cinayetlerin en önemli halkası olarak nitelendiği Dink cinayetinin aydınlatılmadan toplumun demokratikleşmesi, devletin yurttaşına yaşam ve hukuk güvencesi vermesinin olanaksız olduğunu söyleyerek “Güvercinlerin tedirginliğinin giderilmesi, ‘demokratik toplumun’, ‘toplumsal barışın’ da ön şartıdır” dedi.

TİB için tedbir talebi

Dink ailesi avukatları, cinayet gününe ait kamera kayıtlarında görülen şüpheli şahısların telefon görüşmesi bilgilerini vermeyen TİB’in (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) kayıtları silmesinin önlenmesi için mahkemeden gerekli tedbirlerin alınmasını talep edecek.

Avukatlar, cinayetin işlendiği güne ait olay yeri görüntülerini incelerken, çarpıcı bir ayrıntıyı fark etmişti. Şüpheli kişilerin 11.16’da Saray Kumaşçılık önünde ve 14.53’te Akbank önünde olmak üzere iki noktadan cep telefonu ile konuştuğunu saptanmış ve mahkeme kanalıyla TİB’den iletişim bilgilerini talep edilmişti. Bu talebi, “Baz istasyonu ve kayıt bulunamadı” şeklinde yanıtlayan TİB, ardından “özel hayatın mahremiyeti” gerekçesiyle, mahkemenin talebine itiraz etmişti. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, TİB’in itirazını oybirliğiyle reddetmişti. Bunun üzerine, cinayet davasının görüldüğü 14. Ağır Ceza Mahkemesi bir kez daha TİB’e yazı yazarak kayıtları istedi. TİB bu isteğe, mahkemeden  “test aramaları” yapılmasını talep ederek yanıt verdi. Mahkeme, test aramalarını Emniyet’e havale etti.  Yaklaşık beş yıldır devam eden bu süreçte kayıtların silinmesi için de sayılı gün kaldı. Mahkeme bir önlem almazsa kayıtlar 69 gün sonra silinecek.

Güler koruduğu görevlilere bela okudu!

Hrant Dink’in İstanbul Valiliğine çağrılıp tehdit edildiği dönemde İstanbul Valisi olan, cinayette sorumluluk ve ihmali bulunan görevliler hakkında soruşturma yapılmasına izin vermeyen Muammer Güler, “Hrant Dink’i öldürenlerin de, öldürtenlerin de Allah belasını versin” dedi.

4 Kasım Cuma günü gerçekleştirilen TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda söz alan CHP’li Musa Çam,  “Muammer Güler yıllardır AKP’nin valisi olarak konuştu. Hrant Dink öldürüldü, hâlâ gerçek suçluları bulunamadı. Dink, İstanbul Valiliği’ne çağrılarak tehdit edildi. Bunu, burada açıklamasını isterdim. Dink’in öldürülmesinde önemli derecede müsebbibi vardır’’ dedi. İstanbul eski valisi, AK Parti Mardin Milletvekili Muammer Güler, Çam’ın sözlerinin ardından ‘‘Ben devletin valiliğini yaptım. Hrant Dink konusundaki bilgilerinizi tazeleyin. ‘Müsebbip’ kelimesi adli sonuçlar doğurabilecek bir kelimedir. Dink’i öldürenin de, öldürtenlerin de Allah belasını versin. Ben, 32 saat sonra Dink’in katilini yakalayan bir valiyim’’ diye konuştu.

Dink ailesi avukatları, 4 Mayıs 2010 tarihinde, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na verdikleri şikâyet dilekçesiyle, cinayetin önlenmesinde ihmali olduğu gerekçesiyle soruşturulan polislerle ilgili İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin raporunu kendilerine vermeyen Vali Yardımcısı Mustafa Güran’ın görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle cezalandırılmasını istemişti. 

Soruşturmalara izin vermemişti

Muammer Güler’in, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına atanmadan önceki son icraatı, yardımcısının soruşturmasına izin vermeyen karara imza atmak olmuştu.

Güler’in yardımcısı Güran’ın,  Dink ailesi avukatlarından gizlediği raporda, Hrant Dink cinayetinden bir yıl önce Trabzon Emniyeti’nden İstanbul Emniyeti’ne gönderilen ve cinayeti önceden haber veren yazıyla ilgili olarak gereken araştırmaları yapmadıkları halde yapmış gibi sahte rapor düzenleyen ve koruma önlemlerini almayan beş polis hakkında soruşturma isteniyordu. Aynı raporda, İçişleri Mülkiye Müfettişlerinin Celalettin Cerrah (dönemin İstanbul Emniyet Müdürü), Ahmet İlhan Güler (dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü), Bülent Köksal (dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı) ve Şahmaz Demirtaş (dönemin Emniyet Müdür Yardımcısı) için de soruşturma istendiği biliniyor.

Kategoriler

Güncel Dink Davası