‘Dersim Ermeniliği çok katmanlı bir kimliktir’

Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler Konferansı’nın ikinci günündeki ‘Hafıza, Etnisite, Din: Dersim’ panelinde ‘Korunan ama Dışlanan: Dersim Ermenileri’ başlığıyla, Alevileşmiş iki Dersimli Ermeni kardeşin torunları üzerine bir sunum yapan gazeteci-akademisyen Gökçen B. Dinç, 2006’dan beri Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler üzerine çalışıyor. Dinç’le konferanstan yola çıkarak, Dersim Ermenilerine ve kimlik meselelerine dair konuştuk.

ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar1@gmail.com

  • Konferans sizce ne ifade ediyor?

Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler bugüne kadar Türkiye’nin en büyük tabularından biriydi; devletin Ermeni korkusunun cisimleşmiş haliydi. Çünkü her an “Bu insanlar özlerine dönüp bizi sırtımızdan bıçaklayabilir” diye düşünülüyordu. Milliyetçilik de bu korkuyu besliyordu. Bu konferans bununla yüzleşmek, korkulacak bir şey olmadığını göstermek açısından çok önemli. 2005’teki ilk Ermeni konferansından bu yana çok şey değişti. İnsanlar rahat bir şekilde gelip konferansı dinlediler ve deneyimlerini, acılarını açık yüreklilikle paylaştılar. Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler için bu konferans daha da önemliydi, çünkü onlar Türk/Müslüman ve Ermeni/Hıristiyan kimliklerinin kesiştiği bölgedeler ve bu arada kalmanın yarattığı travmayı paylaşma imkanı buldular.

  • Konferans yurtdışındaki Ermeniler arasında nasıl bir yankı uyandırır?

Diaspora Ermenileri de homojen bir grup değil tabi, bu konuda farklı görüşleri olanlar var. Ama meseleye yaygın kabul gören Ermeni kimliği etrafında, yani ‘Ermeni, Türk ve Müslüman olmayandır’ kabulü ekseninde baktığımızda şunu söyleyebilirim: Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler onlar için bir meydan okuma ve yaygın kabul gören Ermeni kimliği sorgulanıyor. Bence bu kimliğin sorgulanabilir olması iyi bir şey. Ayrıca ulus devlet sınırlarının çok problemli olduğunu düşünen bir insan olarak Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler gerçeğinin, sınırlarla bölünmüş halkların birbirleriyle olan ilişkileri konusunda da önemli açılımlar sağlayabileceğine inanıyorum. Kimlikler devletlerin tanımladığı gibi homojen, katı, değişmez değil çünkü. Kimlikler heterojen, çok katmanlı ve akışkan; yere, zamana, kişiye, tecrübelere, kiminle muhatap olunduğuna bağlı olarak dahi değişebiliyor.

  • Sunumunuzda konu edindiğiniz Dersim Ermenileri bu kimlik sorununu nasıl yaşıyorlar?

Dersim, Osmanlı’dan beri çok özel bir coğrafya. Devletin üzerinde asla tam hakimiyet kuramadığı bir bölge. Oradaki Ermeni deneyimi başlı başına çarpıcı bir hikaye. Dersimlilerin 1915’te Ermenileri koruduğu kabul ediliyor. Erzincan üzerinden kurulan yeraltı tüneliyle 20-30 bin Ermeninin Dersim’den Rusya’ya kaçtığı söyleniyor. Öte yandan, Dersim’de yaşayan, memleketi Dersim olan Ermeniler de var; köy isimlerinden, kilise kalıntılarından anlıyoruz bunu. Coğrafyanın yaşadığı travmaları, 1937-38 katliamını, darbeleri, terörü, devletin bitmeyen şiddetini beraber yaşamışlar. Çoğu, farklı zamanlarda genellikle baskılar sebebiyle, bazense gönüllü, kimlik değiştirmişler ve Alevileşmişler. Fakat hem halk hem de devlet tarafından ayrımcılığa uğramışlar; bir zamanlar Ermeni oldukları her daim hatırlatıldığı için kimlik parçalanmasını hep yaşamışlar. Ermenice bilmiyorlar, Hıristiyan değiller, Alevi olarak yetiştirilmişler ama ayrımcılık hiç bitmemiş, hakaret etmek için arkalarından ‘Ermeni’ denmiş, çünkü maalesef bir insana ‘Ermeni’ demek, Türkiye’de bir hakaret. Son yıllarda kimi vaftiz olup ismini değiştirerek Ermeni oluyor yeniden, kimi artık Alevi olarak anılmak istiyor, bazıları da kendilerini ne Alevi, ne Kürt, ne Ermeni, sadece insan olarak, veya devrimci kimliğiyle tanımlıyor. Tüm bu nedenlerle, az önce söylediğim gibi kimliklerin iç içe girebilirliği, değişkenliği, çok katmanlılığı konusunda Dersimli Ermeniler çarpıcı bir örnek teşkil ediyorlar. ‘Ateist’ Ermeni de var, ‘devrimci’ Ermeni de, ‘Kürt Alevi’ Ermeni de... Alevi kimliği açısından bakarsak aslında Dersim Ermenileri, Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeni dahi değil, çünkü Dersim Aleviliği, Anadolu Aleviliğinden çok farklı ve Müslümanlık üst şemsiyesinin altında yer almıyor. Kimlikler çok katmanlı da olsa, elbette iktidar da kimliklerin bu şekilde iç içe girmesini, bir anlamda kimlik sınırlarının belirsizleşmesini istemiyor. Çünkü sistemin devamı için insan kimliksiz, kimlikleri silikleşmiş bir varlık olmamalı, sistem bireye ‘Nereye ait olduğunu söyle’ baskısı yapıyor.

  • Önceki yıllar içerisinde bir çok kez Dersim’e gidip oradaki insanlarla görüşmeler yapan biri olarak, sizce zaman içerisinde Dersimli Ermenilere dair ne gibi değişiklikler yaşandı?

Bir örnekle anlatayım. Üç yıl önce ilk kez Dersim’e gittiğimde saatlerce görüştüğüm bir insan, bu konferansı izlemeye gelmiş, kendisiyle burada görüştük. O zaman onunla saatlerce konuşmuştuk ama ne bu süre boyunca ses kayıt cihazını açmama izin vermişti ne de sonradan hikâyesini yazmama. Bana “Dersim Türkiye’nin başka yerlerine benzemez, Ermenilik tartışması için erken” demişti. Şimdi o kadar şey değişmiş ki kendisi konferansı internetten izlemeyi bile tercih etmemiş, doğrudan konferansa gelmiş. Artık çoğu Dersim Ermenisi kökeniyle ilgili çok daha rahat konuşabiliyor. Ermenilik, Dersim coğrafyasında üzerinde düşünülen, araştırılan, merak edilen bir konuya dönüştü. Bu noktada, problemleri olsa da Dersim Ermenileri Derneği’nin de katkısını itiraf etmeliyiz. Çünkü öncesinde Dersimli Ermenileri kimse duymamıştı; haklarında tek bilinen, Türk Tarih Kurumu eski başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun ‘Alevi Kürtler Ermenidir’ diyen ayrımcı, tehdit dolu söylemi ve düşmanca iddialarıydı.

‘Ermeniliğe ait diğer alt kültürler de konuşulmalı’

“‘Ermeni’ kimliği yaygın olarak ‘Türk ve Müslüman olmayan’, ‘Hıristiyan’ olarak tanımlanıyor. Fakat sadece Hıristiyan demek de Ermenileri tam olarak tanımlayamaz aslında, çünkü Ermenilerin Hırıstiyanlığı içinde de farklı katmanlar var: Ortodoks, Katolik, Protestan Ermeniler gibi... Bu gruplar yeterince tanınmıyor; tarihleri, birbirleriyle, devletle, diğer topluluklarla ilişkileri, farklı dinamikleri konuşulmuyor. Örneğin Osmanlı’nın Ermenilerin Katolikleşmesini nasıl ve neden engellediğini bilen çok az. Devlet her zaman devlet, toplulukların üzerinde kendi siyasi çıkarlarına göre hakimiyetler kurmaya çalışıyor; fakat halklar ve iktidara direniş biçimleri farklı. Hıristiyanlık alt kimliklerine dair çalışmalar, bu kimliklerin tarih içerisinde farklı deneyimler yaşadığını bize gösterecek, Ermeniliğe dair bilgimizi artıracak. Bu gibi çalışmalar arttıkça umarım bir gün ülkemizde ‘Ermeni’ kelimesi hakaret olarak kullanılmayacak.”