Jülide Özçelik: Her müzik, insan duygusu ve insan fikri çıkışlıdır

Sertan Şentürk, pırıl pırıl caz vokaliyle dikkat çeken Jülide Özçelik’le müziğini, Türkiye’deki müzik yapma imkânlarını ve yeni projelerini konuştu.

SERTAN ŞENTÜRK
sertansenturk@gmail.com

Türkiye'de caz müziğin son dönemlerdeki en heyecan verici sesi şüphesiz Jülide Özçelik. Uzun yıllar çeşitli caz müzisyenlere vokal yapan Jülide Özçelik, 2008 yılında çıkardığı Jazz İstanbul Volume 1 ve 2011 yılında çıkardığı Jazz İstanbul Volume 2 ile müzikseverlerin ilgisini çekmişti. Jülide Özçelik ile müziğini, Türkiye’deki müzik yapma imkânlarını ve yeni projelerini konuştuk.

  • Albümlerinizde Abdal geleneğinden ve Kırım türkülerine kadar geniş bir yelpazeden halk müziklerini bossa nova, caz ve funk gibi aslından oldukça farklı tarzlarda seslendiriyorsunuz. Halk müziklerini bu formatta yorumlama fikri nasıl ortaya çıktı? Farklı türler arasında uyumu nasıl yakalayabiliyorsunuz?

Öncelikle belirtmek isterim ki, bu fikir ilk olarak benden çıkmamıştır. Daha önceden denenmiş birçok örnek mevcuttur. Tülay German ve Esin Afşar'ın kayıtlarında dinlenebilir. Ben de, kendi kültürünü ciddiye alan bir müzisyen olarak, denemek istedim. Benim için müzik; iyi ve kötü müzik olarak ikiye ayrılır. Müziği tür olarak kategorize etmem, severim ya da sevmem diyebilirim sadece.

Yorumladığım eserlere saygılı olmaya dikkat ediyor ve ruhunu korumaya özen gösteriyorum. Halk müziği eserlerini yorumlama fikri derken? Zaten bizim müziklerimiz değil mi? Daha çok olması gerekmez mi? Kendi bakış açımızla tekrar yorumlamaya çalıştık.

  • Son yıllarda değişen müzik dinleme alışkanlıkları ve korsan gibi sebeplerle albüm satışları azaldı ve bu durum birçok müzisyeni kayıtlardan canlı performanslara yönlendirdi. Siz de benzer zorluklarla karşılaştınız mı? İlk albümünüz, Jazz İstanbul Volume 1 web siteniz üzerinden ücretsiz dinlenebiliyor. Bu tercihinizin size dinleyiciye ulaşılabilirlik açısından bir katkısı oldu mu?

Bizler kalıcı işler yapma derdinde olan müzisyenleriz. Yaptığımız albümlerin uzun vadede etkili olacağını bilerek yola çıktık. Birçok dinleyicimiz müziklerimizi mp3 olarak indirdiklerini daha sonra utandıklarından, çok beğendiklerinden ve saygılarından gidip albüm olarak satın aldıklarını dile getirdiler. Hatta destek olabilmek ve bu tür çalışmaların devamını dinleyebilmek isteğiyle, dostlarına albümlerimizi hediye ettiler. Yurtdışına gönderdiler. Canlı performans konusuna gelince; ben konser salonlarını çok seviyorum ve salon konserlerini tercih etmeye gayret ediyorum. İnsanların sadece müziğinizi dinliyor olması beni çok mutlu ediyor.

Ben insanlara ulaşabilmek için genellikle herkesin gittiği yolun tam tersine giderim. Geride durmayı ve sadece müziğimle anılmayı isterim. Canlı performanslarla ilgili tabii ki, sıkıntılar yaşadık. Benim için konserlerin sayısı değil, nasıl geçtiği önemlidir. Yani müzisyen arkadaşlarım, asistanım, ses teknisyenim rahat gitmişler mi? Dinlenebilmişler mi? İnsani şartlarda kalınmış mı? Seslerden memnun kalınmış mı? Karınları doymuş mu? Düzgün karşılanmışlar mı? Ve son olarak da, konser iyi geçmiş mi? Benim için bu kriterler önemlidir.

Evet, 1. albüm web sitemizden dinlenebiliyor. Artık her müzik her yerden dinlenebiliyor. Önemli olan insanların kalbine dokunabilmenizdir. Zaten o zaman insanlar, kulaktan kulağa sizi bambaşka yerlere taşır. Reklama da gerek kalmaz. Doğal yollardan duyulursunuz.

  • Müzisyenler arasında her zaman süregelen bir alaylı ve okullu tartışması vardır. Genellikle eğitimlilikle bağdaştırılan caz icracısı olarak siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Eğitim tabii ki çok önemli, ancak artık her bilgiye ulaşmak mümkün. İnsanlar kendilerini bu yolla da yetiştirebilirler. Her insan iyi eğitim alma şansına sahip değil. Takdir edersiniz ki, iyi eğitim alabilmek, imkânlarla da ilgili bir durum. Ben Bilgi Üniversitesi'ni burslu kazanamasaydım, orada okuyabilme imkânım yoktu. Benim hiçbir zaman ben caz icracısıyım gibi bir söylemim de olmadı. Ben müzisyenim, kendimi herhangi bir kategoriye ait görmüyorum. Bir de sanki bazı müzik türleri diğerlerinden daha üstünmüş gibi bir algı oluşturulmuş insanlarda. Bunu da hiçbir zaman anlayamadım zaten. Bana göre her müzik, insan duygusu ve insan fikri çıkışlıdır. İnsanın olduğu yerde saygı olur sevgi olur. O zaman bu tür, diğerinden üstündür diyemem. Sadece “beğendim”, “beğenmedim” ya da “dinlerim”, “dinlemem” diyebilirim.

Müzisyenleri de alaylı ya da okullu diye ayırmam. Bir insanın müziği çok iyi biliyor olması, onun iyi müzisyen olduğu anlamına gelmez. Tekniği çok iyidir, teorik olarak da donanımlıdır, ancak hissiyatı öğretemezsiniz. O, ya vardır ya yoktur. Yani aynı tarifle ve malzemelerle yapılan yemek gibi. Orada dokunuş farkı vardır.

  • Türkiye’de caz müzik üzerine yapılan eleştiriler elitizm üzerinde birleşiyor. Sizce bu algı doğru mu? Caz müzik ya da herhangi bir müzik türü toplumsal bir sınıfa ait olabilir mi?

Caz; siyahilerin beyazlara karşı özgürlük arayışının müziğidir. Başkaldırıdır. Nasıl olmuş da elit kesimin müziği olmuş, bana bu da çok garip gelmiştir. Demek ki felsefesi yanlış anlaşılmış.

  • Sizce Türkiye’de düzenlenen caz festivallerine yerli müzisyen ve izleyici katılımını nasıl buluyorsunuz? Bu festivallerin Türkiye’deki caz müziğinin gelişimine bir katkısı oluyor mu?

Çok güzel bir noktaya değindiniz. Yerli müzisyenlerin festivallerde yeterince yer aldıklarını düşünmüyorum, daha çok mütevazı mekânlarda konserler veriyorlar. Çok önemli festivaller düzenleniyor, çok büyük finansal destekler söz konusu, maalesef yerli müzisyenlere sıra gelince hep imkânlar kısıtlı. Bütçeler komik. Bu konserlerin maddi karşılığı bizler için zaten yok. Bizleri, sevenlerimizle buluşmak ve onların desteği güçlendiriyor. Çalmak için heyecanlanan o kadar çok müzisyen arkadaşımız var ki… Büyük konser salonları, nedense hep yabancı müzisyenleri ağırlıyor. Ya Türklere güvenilmiyor ya da yabancı hayranlığımızdan mıdır bilemiyorum. Yani kendi memleketimizde bir garip durumdayız. Müzisyenler albümlerini dahi kendileri yapar oldular. Yani bütün riskleri bizler alıyoruz, pek akıllı işi değil anlayacağınız. Bağımsız olmaya gayret ediyoruz. Festivallere katılımlar çok güzel. Ben sadece cazın gelişimine değil, genel olarak müzik algısının gelişimine ve değişimine takılıyorum. İnsanlara iyi gelecek müzikler sunmak çok umurumda. Şu telaşlı şehir yaşantılarının içinde birazcık huzur verebilmek de önemlidir benim için.

  • Uzun bir süredir sizi canlı performanslarınızla takip ediyoruz. Sizi yakın zamanda yeni bir projede görebilecek miyiz?

Yeni projelere her zaman açığım. Bir tango projesinde, Arjantin ve Türk tangoları söylüyorum. Sevgililer Günü’nde Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası ile “Aşk Şarkıları” konserimiz olacak. Geçen sene de aynı konseri Antalya Devlet Senfoni ile yapmıştık. Evrim Demirel 'le “Ege Şarkıları” projemiz olacak.

  • Son dönemlerde, Türkiye’de ve dünyada beğendiğiniz müzisyenler kimler? Dinlemekten hiç bıkmadığınız müzisyenler ve bestekârlar var mı?

Chick Corea, Shirley Bassey, Carmen McRae, Pink Floyd, Deep Purple, Cole Porter, Münir Nurettin Selçuk, Neşet Ertaş ve Cenk Erdoğan aslında bu liste saymakla bitmez. Okulda repertuar oluştururken, Cole Porter şarkılarına vurulmuştum. Neşet Ertaş ve Münir Nurettin Selçuk besteleri de çok önemlidir benim için. Her dinlediğimde bir mucize gibi gelirler bana.

Kategoriler

Şapgir