Polisiyenin en güzel abisi

Polisiye edebiyat denildi mi aklımıza ilk gelen yazarlardan birisi kuşkusuz Ahmet Ümit olur. Ahmet Ümit son romanı ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ ile bu şöhreti hakkıyla kazandığını bir kere daha kanıtlıyor.

BÜRKEM CEVHER

Polisiye edebiyat denildi mi aklımıza ilk gelen yazarlardan birisi kuşkusuz Ahmet Ümit olur. Ahmet Ümit son romanı ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ ile bu şöhreti hakkıyla kazandığını bir kere daha kanıtlıyor. Roman yakın bir gelecekte, 2013’ü 2014’e bağlayan gece, işlenen bir cinayetle başlar. Mafya ile yakın ilişkileri olan maktul, Tarlabaşı’nda bıçaklanır. Cinayetin en önemli zanlıları birbirlerine düşman iki mafya lideridir. Elbette ikisi de kabul etmez suçu. Başkomiser Nevzat ve ekibi bir taraftan katili ararken, bir taraftan da Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşümün neden olduğu yıkıma tanıklık ederler.

‘Kadınlar, onlarla oynayamazsın…’

‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ aslında kaybedenlerin hikâyesini anlatıyor. Roman kahramanlarından bazıları suç çetesi liderleri de olsalar, aslında birer ‘kaybeden’ onlar. “Aşk, yaşamı sıradanlıktan kurtarır,” diyor yazar. Oysa bu adamlar o sıradanlığın içine hapsolmuşlar. Aşık oldukları kadının arkasından göz yaşı dahi dökemiyorlar, elde ettikleri kadının aşkını kazanamıyorlar, aşklarını kazandıkları kadınlara ise sözlerini geçiremiyorlar. “Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun,” diyor maktul öldürülmeden hemen önce. Tabii bir de hayatın daimi kaybedenleri var romanda: sokak çocukları, fahişeler, travestiler ve göçmenler. Kısacası kaybedenlerle ve onlara kol kanat germeye çalışanlarla tekmili birden insanlık trajedisinin bir özeti gibi ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’.

Ahmet Ümit romanları sadece bir polisiye roman değildir. Geri planda romanın konusu ile alakalı tarihi olaylar yer alır. Ahmet Ümit’in son romanına odak aldığı konu ise kentsel dönüşüm. Tarlabaşı’ndaki değişimin temeli 1955’te 6-7 Eylül Olayları ile atılıyor. Yüzyıllardır orada oturan gayrimüslimlerin o güzelim evlerine ve binalarına ya el konuluyor ya da bu binalar çok ucuza el değiştiriyor. Ama gidenlerin ahları tutuyor, Tarlabaşı çok az kişiye yuva olabiliyor. Her gelen daha da hoyratça kullanıyor binaları; o nedenle bu binalar yerleşenlerin sadece başlarını sokacakları bir yer oluyorlar. Şimdilerdeyse Tarlabaşı o kadar değerli olmaya başladı ki, ‘kentsel dönüşüm’ adı altında fakir kiracılar evlerinden çıkartılıyor, binalar sahiplerinden yok pahasına satın alınarak restore ediliyor ve elde edilen mülklerin değerleri her geçen gün artıyor.

Başkomiserin 6-7 Eylül ile imtihanı

Başkomiser Nevzat da 6- 7 Eylül olayları hakkında sıradan bir polis gibi düşünemiyor; ama o zaten sıradan bir polis değil, o nedenle Beyoğlu’nun En Güzel Abisi. Romanın en vurucu sorularından birini, 6-7 Eylül Olayları sonrası yaşadığı trajedi nedeniyle aklını yitirmiş Diyojen soruyor Başkomiser Nevzat’a: “Bugün polis misin yoksa milliyetçi misin?” Aslında ana sorun da bu. Vatandaş kimliğinin Müslüman Türk üzerinden tanımlanmasıyla birlikte, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasından da önce bu topraklarda yaşayan gayrimüslimlerin tümü bir anda ‘yabancı’ ilan edildi. Başkomiser Nevzat da çocuğu gibi gördüğü Ali’yi bu konuda eğitmeyi kendine iş ediniyor. Ali ne kadar eğitilebilir sorusunun yanıtı muhtemelen olumlu olacaktır ama Türk polisi milliyetçilikle imtihanını Ali kadar çabuk verecek midir bilinmez.

Gezi Direnişi sırasında yaşananlardan en çok etkilenen bölgelerden biri de kuşkusuz Beyoğlu. Direnişin etkileri roman kahramanlarının hayata ve insanlara bakışına da yansımış. Polis şiddeti sonucu yaralananlara, hayatını kaybedenlere bir ağıt niteliğindeki “Ağaçlar Gerçekten de Konuşuyordu...” adlı bölüm yazarın vicdanının sesi olarak yerini alıyor romanda. Bu bölümün romanın bütünlüğüne ne kadar katkıda bulunduğu tartışılır. Ancak Ahmet Ümit romanlarının alametifarikası da vicdanlarımıza seslenen böyle bölümler.

Eğlenceli sürprizler

‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ okura eğlenceli sürprizler de sunuyor. Ahmet Ümit’in, Başkomiser Nevzat’ın komşusu olan ünlü polisiye roman yazarı olarak kendisini anlatması oldukça eğlenceli hale getiriyor romanı. Romanın diğer karakterlerinin de Yazar Ahmet Ümit hakkında fikir beyan etmeleri romana farklı bir tat katmış. Başkomiser Nevzat’ın Ahmet Ümit’i sorguya çekmesi ve onunla tartışması ise romanın en eğlenceli bölümü olmuş. Hele kitabın muzip sonu oldukça güzel.

Ahmet Ümit’in bir yandan polisiye yazmanın tadını çıkartırken, aynı anda tarihi bilgilerle okuru eğitmeyi amaçladığını düşünüyorum. Açıkçası yazarın bu didaktik tutumu, bazı romanlarında hoşa gitse de (‘İstanbul Hatırası’ romanı gibi) bazı romanlarında tarihi bilgilerin polisiyenin önüne geçtiğini hissettiriyor (‘Sultanın Ölümü’ gibi). ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ ise geri plandaki kentsel dönüşüm anlatımının dozunda tutulması ile tam anlamıyla bir polisiye roman olmuş. Sonuç olarak, ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ polisiye edebiyatı sevenler için tatmin edici bir kitap, içinde barındırdığı edebiyat oyunları ile de zevkli bir okuma sunuyor.   

Beyoğlu’nun En Güzel Abisi
Ahmet Ümit
Everest Yayınları
418 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ