Aynur Doğan'dan dopdolu bir beraberlik

2013 bitti ya 2014’e keşfedilecek bir çok iz bıraktı. Aynur Doğan’ın Hevra’sı da 2013’ün bize verdiği son hediyelerden. Albümde müziğe, insana ve hayata dair olanca ayrıntı bulunuyor. Kısaca, Hevra adına yakışır bir beraberliğin ürünü. Sertan Şentürk yazdı…

SERTAN ŞENTÜRK
sertansenturk@gmail.com

2013 bitti ya 2014’e keşfedilecek bir çok iz bıraktı. Hevra da 2013’ün bize verdiği son hediyelerden.  Geçen hafta, albüme nacizane bir girizgah yapmış ve tekrar anmak boynumuzun borcu diye söz vermiştik.

Hevra (Beraber), Aynur Doğan’ın 4. solo albümü. Müzikal yapımcılığını ve gitarları Latin ve Akdeniz müziğinin en önemli müzisyenlerinden Grammy müdavimi Javier Limón’un üstlendiği albümde, Aynur Doğan’a Cemil Qoçgirî, José Manuel “Bandolero” Ruiz Motos gibi usta müzisyenler eşlik ediyor.

Hevra’da Kürtçe, İspanyolca, Türkçe; Yerevan, Sivas, Cádiz; palmas, tembûr, gitar; cante, uzun hava, buleriá; aşk, acı ve ümit… kısacası müziğe, insana ve hayata dair olanca ayrıntı bulunuyor. Fakat bu albüm her şeyin karıştırılıp suratımıza çarptığı bir karmaşa değil. Aksine albümün tüm bu farklı yüzleri, dinleyiciye tane tane, açıklıkla ve titizlikle sunuluyor. Bu uyumuyla Hevra, her ince işlenen müzik gibi, ondan önce ne dinleniliyorsa unutturuyor. Kısaca, Hevra adına yakışır bir beraberliğin ürünü.

Albümün en başrolü elbette ki Aynur Doğan’ın kendisine ait. Parçalar teker teker akarken onun olağanüstü sesi her nağmeye bir sır, bir anlam yerleştiriyor ve kalbimizi dolduruyor. Onun seslendiği çocuk olup Ûrmiye’yi seyredalmak, her “dil ji min bir” (kalbimi çaldı) dediğinde kendi aynanızda kalbinizi görmek istiyorsunuz. Bu duygu yoğunluğu en çok Aynur Doğan’ın sözlerini ve müziklerini yazdığı parçalarda öne çıkıyor. Sözlerin arasına her birimize keşfetmemiz için bekleyen sözcükler ve düşünceler serpiyor. İşte bu sebeple Diyarbekir albümün belki de en çarpıcı parçası. Aynur’un Diyarbekir üzerinden bizlere ve barışa söylediklerinden etkilenmemek ancak taş kalplilikle veya eğitimli bir cahil olmakla mümkün olabilir.

Albümün bu kadar kaliteli olmasında ikinci payı Javier Limón’a çıkartmak lazım. Hevra başından sonuna neredeyse müzikal dokunuşları ve düzenlemeleri üzerine inşa edilmiş. Prodüktörün gerek Paco de Lucia gibi müzisyenlerle gerçekleştirdiği Grammy ödüllü çalışmaları, gerekse Casa Limón altında çalıştığı Buika, Yasmin Levy gibi farklı Akdeniz kültürlerinden müzisyenlerle edindiği etkileşimler, müzikal özgürlük ve esneklikler albüme birebir yansıyor. Bu haliyle Hevra, Limón’un içinde Aynur Doğan’ın da yer aldığı Mujeres de Agua (Suyun [Akdeniz’in] Kadınları) projesinin bir artçılı niteliğinde. Albümdeki gitarları da çalan müzisyene uzun süredir birlikte çalıştığı Charlie Mendes, Bandolero gibi müzisyenlerin eşlik etmesi Hevra’nın bu denli akıcı gitmesindeki bir diğer etken. 

Elbette ki Kürtçe'nin arkasında tembûrun parlaması gerekli. Cemil Qoçgirî, tembûrla yarattığı hava ile Aynur Doğan’ın en büyük yoldaşı. Hevra belki de diğer bir enstrüman olmadan da olurdu, ama Cemil Qoçgirî’nin tembûru olmasa Hevra olamazdı. Albümün başka inceliği de üflemelilerin fevkalade çeşitli kullanılışı. Kinan Azmeh’in klarnetinden Yasin Boyraz’ın bilûruna, naydan kavala coğrafyamızın en duygusal enstrümanlarından bazılarını dinlerken mest olmamak elde değil. 

Müzisyenler arasında Ariadna Castellanos’u anmadan bitirmemek gerek. Projelerinde Javier Limón’la ortaklaşa çalışan ve kendisi de Berklee ekolünden gelen piyanist, Xerîw’de Aynur Doğan’a olağanüstü bir eşlik veriyor. Onun piyanosundan başlayan paralel, kromatik yürüyüşler, atonal ile modal fikirler ve dört notalı kısacık motifler, Aynur’un vuruşsuz, heybetli uzun havasının arkasına geçerek Béla Bartók’u bile kıskandırabilecek inanılmaz bir sentez yaratıyor.

Geçen hafta Hevra’yı bir paragrafa sıkıştırmak imkansız demiştik. Heyhat, albümün tüm barındırdıklarını anlatabilmek de bir o kadar imkansız. Bu ancak Aynur Doğan’a nasip bir nefes, Javier Limón’unki kadar eşsiz bir yeteneğe ve albümdeki her notada ayrı bir dem vuran tüm o müzisyenler gibi bir duygu yükünün tamamına sahip olmakla mümkün olabilirdi. Neyse ki Aynur’un ağıtlarıyla diken diken olmak, Cemil Qoçgirî’nin şelpeleri ile neşelenmek, Javier Limón’un akor geçişlerine şaşıp kalmak ve de barışa inanmak için ne Kürtçe ne Türkçe ne de müzik bilmek gerekiyor.

Kategoriler

Şapgir