Peygamber Buk’un son sözleri

Charles Bukowski, ‘hayatı roman’ olanların başını çeker. Kaleme aldığı neredeyse tüm öykü ve şiirlerinde, başrol ya kendisinde ya da kendisine çok benzeyen birindedir.

ÖZGÜN ÇAĞLAR

Charles Bukowski, ‘hayatı roman’ olanların başını çeker. Kaleme aldığı neredeyse tüm öykü ve şiirlerinde, başrol ya kendisinde ya da kendisine çok benzeyen birindedir. ‘Buk’, genelde işsizdir, kara bahtlıdır, toplumdan hazzetmez, parasızdır, alkole düşkündür, kadınlarla çok da mutlu değildir; -‘Yürekli’ başlıklı öyküsünde bir karakterinin ağzıyla dediği gibi- kanun sevmez, ahlak sevmez, din sevmez, kural sevmez, toplumun kendisini şekilledirmesinden ise hiç hoşlanmaz.

Ret mektupları

‘Factotum’ adlı romanında anlattığı gibi: 20’li yaşlarında ailesiyle birlikte yaşadığı evi terk edip sonrasında ABD’nin muhtelif şehirlerinde, birbirinden kötü işlerde çalışan Buk’un, tüm hayatına yön veren büyük bir tutkusu vardır: Yazmak. Gençliğinde o kadar çok yerel-ulusal edebiyat dergisine öykü ve şiirlerini göndermiştir ki, hâlâ daha, yeni gün yüzüne çıkmış eski bir dergide bilinmeyen bir öyküsüne, şiirine rastlanabilir. Buk’un yazmadaki bu ısrarını hiç şüphesiz dergilerden aldığı ret mektupları körüklemiştir.

Buk’un bu maddi durumuna ve yazarlığına dair ‘kara bahtı’ nihayet 50 yaşına basmasına yakın kırılır; John Martin adlı ileri görüşlü bir yayıncı, Buk’a yaşam boyu yazması karşılığında her ay -“o zamanın parasıyla”- 100 dolar vermeye başlar ve sonra gelsin birbirinden lezzetli ‘Postane’, ‘Factotum’, ‘Kadınlar’, ‘Ekmek Arası’ romanları... Buk, bu biyografik eserlerinde haliyle eski ‘leş kaybeden’ hayatını anlatır.

50 yaşından önce “midesine lezzetli bir biftek ve güzel bir şarap girdikten sonra bunları babam da yazar” minvalinde eleştirdiği dönemin hali vakti yerinde yazarlarından biri olmuştur artık Buk ve sonrasında kendini sorgulamaya başlar. İşte Parantez Yayınları’nın 2000 yılında basıp bıraktığı ve nihayet geçtiğimiz ay yeniden basarak, bizi sahaf sahaf gezip aramaktan kurtardığı ‘Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi’ adlı günlük, Buk’un yaşanıp ‘bitmiş’ hayatına dair bu sorgulamalarını içeriyor. Tabii yine Avi Pardo’nun nefis çevirisiyle.

1994’te, 73 yaşında löseminden ölmeden üç yıl önce yazmaya başladığı ama ölümünden sonra eşi Linda sayesinde yayınlanan bu günlüklerinde çalışmak zorunda olmayan, yaşlanmış Buk’u görüyoruz; at yarışı alışkanlığının neden kaynaklandığını, ölüme dair düşüncülerini, yazma tutkusunu, 1990’larda yeni yeni insanların hayatına giren bilgisayar teknolojisine dair düşüncelerini tüm açıklığıyla okuyoruz.

Eşi ve dokuz kedisiyle

Robert Crump’ın bazı bölümlerini resmettiği günlükle görüyoruz ki, Buk’un son yılları evinin ikinci katındaki küçük odasında geceleri yazarak, gündüzleri de hipodroma at yarışı oynamaya gidip gelerek, eşi Linda ve dokuz kedisiyle birlikte California-San Pedro’daki evinde belli bir rutin içerisinde geçmiş. Bu da Buk’un son günlerini nasıl yaşadığına dair merakı gideriyor.

Sıkı okurlarının kendini ‘peygamber’ mertebesinde sevdiği/gördüğü Buk’un eserlerindeki o harikulade yalın ve sürükleyici anlatımı bu 120 sayfalık günlükle had safhaya ulaşmış diyebiliriz. ‘Müritlerinin’ bir çırpıda okuyabileceği, eleştirecek bir şeyler bulmaya ‘kıyamayacağı’ bu kitabı okuyup bitirdikten sonra akla sadece bir soru geliyor: “Başka bir Buk mümkün müydü?”

Kaptan Yemeğe Çıktı
Ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi
Charles Bukowski
Çeviri: Avi Pardo
Parantez Yayınları
120 sayfa.

 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ