Fotoğrafın tarihi ya da tarihin fotoğrafı

İstanbul’da yayımını Türkçe, Arapça, Fransızca, Rumca ve Ermenice sürdüren Takvim-i Vekayi gazetesi 28 Ekim 1839da şöyle bir haber yayımlar; “Avrupa’da yayımlanan bazı gazetelerden alınan haberin tercümesidir. Herkesin bildiği gibi son yıllarda buharlı makineler fabrikalarda ray üzerinde gidebilir hale geldi...

UYGAR GÜLTEKİN

İstanbul’da yayımını Türkçe, Arapça, Fransızca, Rumca ve Ermenice sürdüren Takvim-i Vekayi gazetesi 28 Ekim 1839da şöyle bir haber yayımlar; “Avrupa’da yayımlanan bazı gazetelerden alınan haberin tercümesidir. Herkesin bildiği gibi son yıllarda buharlı makineler fabrikalarda ray üzerinde gidebilir hale geldi. bu sıralarda bir adam düşüncelerini dikkatle bir noktada toplayıp kanalize etmiş ki, iş acayip bir sanata yönelmiş, sonunda cilveli bir ayna ortaya çıkmış. Fransalı Daguerre adlı marifet sahibi öğrendiği değişik sanat feninin usulleri ile güneş ışığını yankı yaptırıp, nesnelerin hatlarını çıkarmış ve bu acayip sanatın oluşmasına gizli ve açık olarak 20 senesini vermiştir. Nihayet sonuca gelmiş ve bu olay herkesin beğenisini kazanmıştır.”

Takvim-i Vekayi fotoğrafın icadını bu haberle duyurdu. Bugünlerde herkesin hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelen fotoğrafın bu topraklardaki serüveni de böylece başlamış oldu. Bir ‘an’ın yakalanması için kimyasallar, devasa makineler, uzun uğraşlar ve bitmek bilmeyen bir serüven…

84 yıllık tarih

Engin Özendes’in ‘bir ömür ve gönül işi’ olarak tanımladığı çalışması ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık (1839-1923)’ yayımlandı. Özendes bu kitapla fotoğrafın, Pera’dan Middili’ye Çanakkale’den Halep’e kadar geniş bir coğrafyada yaşadığı serüveni pek çok çarpıcı ayrıntısıyla kayıt altına almış. Levantenlerden Ermenilere ve Süryanilere kadar, fotoğrafa emek vermiş pek çok fotoğrafçının stüdyolarından, arşivlerinden geniş bir yelpaze kitapta karşımıza çıkıyor. Fotoğrafın yolculuğuna çıkarken aslında, bu toprakların yakın tarihine de tanıklık ediyorsunuz; saraylar, sokak, sultanlar, kadınlar, din adamları…

Osmanlı fotoğraf tarihinde Ermenilerin çok önemli bir yeri olduğu bilinen bir gerçek ama Engin Özendes’in kitabı Osmanlı Ermenilerinin fotoğraf serüvenini de gösteren çok önemli bir kaynak niteliği taşıyor. 

Kitaptan…

Bağoz Tarkulyan (?-1940)

Kumkapılı Haçik isimli bir balıkçının oğludur. Avrupaî olsun diye Pol adını kullanırdı. Sonradan asıl adı unutulup, fotoğrafhanesinin adı ile özdeşleşerek Febüs Efendi olarak anılmaya başlandı. Abdullah Biraderlerin asistanlığını yaptı. 1880’de kendi fotoğrafhanesini kurdu. İstanbul’un ünlü ressamlarından uzun yıllar resim dersleri aldı. Çektiği fotoğrafları pastel renklere boyamak konusunda büyük ustaydı. Sultan 2. Abdulhamid’in saray fotoğrafçısı ünvanını aldı. Sık sık saraya davet edilip saray erkanının fotoğraflarını çekti. 2. Wilhelm, Bulgar Kralı Ferdinand, Sırp Kralı 1. Peter stüdüyosunda fotoğraf çektirdi.

Dildillian Kardeşler

Tsolag Dildilian, 16 yaşında Sivas’ta fotoğraf çekmeye başladı. Daha sonra kardeşleri Sumpad Dildilian, Aram Dildilian ve Mikael Natourian ile birlikte Sivas’ta fotoğrafhane açtılar. Ünleri Merzifon’a kadar yayılınca Merzifon’da da bir fotoğrafhane açtılar. Kent yaşamı, insanlar, mekânlar çalıştıkları konuların başında geliyordu. Bu tür fotoğrafları kartpostal olarak basıldı.

Louis Saboungi (1839-1931)

Aslen Urfalı olup Derik’te dünyaya gelen Süryani bir fotoğrafçıdır. Lübnan ve Roma’da okudu. Beyrut’ta rahip oldu ve daha sonra patrik vekilliğine yükseldi. 1871’de dünya turuna çıktı. 2 yıl 7 ay dünyayı dolaştı. Bir kitap yazarak, Fotoğraflarıyla beraber dünya turunun öyküsünü anlattı. İngiltere’de fotoğrafla ilgili bir tekniğin patentini aldı. 1889’da İstanbul’a geldi. Latince, İtalyanca, Fransızca, İngilizce, Arapça ve Süryanice bildiği için sarayda tercüman olarak çalışmaya başladı. Sultanın çocuklarına fotoğraf dersleri verdi.

Osmanlı İmparatoruğu’nda Fotoğrafçılık (1839-1923)
Engin Özendes
YEM Yayınları
356 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ