Surp Giragos ayakta ama destek bekliyor

Surp Giragos Kilisesi Vakfı Başkanı Vartkes Ergün Ayık ile kilisenin nasıl yeniden hayat döndürüldüğünü ve bundan sonrasını konuştuk.

UYGAR GÜLTEKİN

Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi Surp Giragos, Ermenisizleştirilen topraklarda yıllardan sonra yeniden hayata döndü. Uzun yıllar boyunca devlet politikalarının sonucu olarak çürümeye terk edilen kilise, yine de sahipsiz kalmadı ve Diyarbakırlı Ermeniler önce kendi vakıflarının yönetimine sahip çıktı, sonra da kiliseyi yeniden ayağa kaldırdı. Hiçbir Ermeni kilisesinin açık olmadığı bölgede Surp Giragos adeta bir can simidi oldu. Özellikle Müslümanlaştırılmış Ermeniler için büyük anlamlar taşıyan kilise şimdilerde, kültürel etkinlikler için de bir yaşam merkezi haline geldi. Surp Giragos Kilisesi Vakfı Başkanı Vartkes Ergün Ayık ile kilisenin nasıl yeniden hayat döndürüldüğünü ve bundan sonrasını konuştuk.
 
  • Neredeyse hiç Ermeni’nin kalmadığı Diyarbakır’da restorasyon fikri nasıl ortaya çıktı

Müze konusunda duyarlılık gerekiyor

Müze konusunda toplumumuz biraz duyarsız. Müze için objeler toplamaya çalışıyoruz. Bunu birçok kez duyurduk. Bunu en iyi biz yapabiliriz. Bu müze hepimizin müzesi olacak. Ermeni kültür ve sanatı için de çok önemli. Ayrıca müzeye verilen objeler vakfın malı olacak. Belediye ile protokol sona erse bile müzedeki eserlerin mülkiyeti bizde kalacak. Bu prestij açısından da çok önemli.

Diyarbakır’da ve birçok Anadolu şehrinde olduğu gibi bizim eskiden kalmış olan kiliselerimiz, varlıklarımız, son 40-50 senedir sahipsizlikten dolayı tamamen yok olup gitmekteydi. Bunun tabii bir çok sebebi var. Anadolu şehirlerindeki vakıfların yönetim kurullarında görev almak için 4-5 sene öncesine kadar o şehirde ikamet etme zorunluluğu vardı. Bu zorunluluk kaldırılınca İstanbul’da yaşayan Diyarbakırlılar olarak yönetim kurulu çalışmalarına başladık. Diyarbakır’a gittiğimizde durumu bilmiyorduk. Oradaki üzücü durumu gördük. Kilise harabe haldeydi, cemaat varlığı adına hiçbir şey kalmamıştı. Çalışmalara başladık. İlk hedefimiz herkesi üzen kilisenin durumuydu. Restorasyon çalışmalarına başladık. Silinmekte olan izlerin en azından bir işareti olarak kilise kalmalıydı.

  • Ermeni cemaatinin kalmadığı Diyarbakır’da çalışmak zor olmadı mı?

Çok zordu tabii. En büyük zorluk ekonomik zorluktu. Vakfın kasasında beş kuruş para yoktu. Kilisenin önemini düşününce restorasyon masrafını hem yurt içinde hem de yurt dışında yaşayan Ermenilerden rahat toplayacağımızı düşünüyorduk. Bu konuda biraz yanıldık. Bu arada Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile gö-rüştük. Onlar bir miktar destek oldular. Onların desteği ile inşaata başladık. İnşaat başladıktan bir sene sonra ana binanın restorasyonunu bitirdik. Ve sonra diğer yapıları. Bizim için ma-nevi değeri olan çan kulesinin yapımı da gerçekleşti. 2012’de restorasyonu tamamlamış olduk. Artık sürekli açık bir kilise.

Evet. Burası çok önemli. Anadolu’da çok fazla kilise var. Bazıları yapıldı. Ahtamar en son yapıldı ve müze oldu. Kilise diyoruz ama yılda bir kez mülki amirin izni ile ayin yapabiliyoruz. Ama Surp Giragos öyle değil. Her zaman açık. İsteyen istediği zaman gidip orada duasını yapabiliyor. Bu bütün dünyada büyük bir etki yarattı.

  • Diyarbakır’da nasıl bir etki yarattı?

Gençler yönetime

Vakıf kadromuz oldukça sınırlı. Ben genç arkadaşların bu konuyla ilgilenmelerini ve gelip vakıf çalışmalarımızda yer almalarını istiyorum. Bu kiliseyi yaptık ama bunu ayakta tutmak en az yapmak kadar önemli. Bunun için insan gücüne ihtiyacımız var. Arkadaşlar ürküyorlar biraz, Diyarbakır uzak ama bunu yapmak gerekiyor. Genç arkadaşlar gelip vakıf çalışmalarında yer alabilir.

 

Bizim hiç aklımıza gelmedi. Kilise yapıldıktan sonra ortaya çıktı. O yörede herkes konuşuyordu ama ortaya çıkmış bir şey yoktu. Müslümanlaştırılmış Ermeniler. Başta ürkerek geliyorlardı. Sonra çok büyük bir ilgi başladı. Orada potansiyel var. Bu kilisenin en önemli etkisi bu oldu. Hepimizin bu duruma biraz kafa yorup düşünmesi lazım. Gelenlerin çoğu anne veya baba tarafından Ermeni. Müslüman olmuş ya da Müslüman olmak zorunda kalmış. Bir kısmının annesi Ermeni. Bir kısmı ise 1915 sonrasında çeşitli şekilde hayatta kalmış ve hayatını orada geçirmek zorunda kalmış erkekler.

İlk zamanlarda oldukça büyük bir baskı altında hayatlarını devam ettirebilmek için Müslüman olmak zorunda kalmış. Hepsi artık kiliseye geliyor. Ve zannediyorum ki önümüzdeki yıllarda daha çok kişi gelecek. Şimdi orada insanlar bir araya gelebiliyor. Pazar sabahları kahvaltılar yapılıyor. Başta 20-30 kişi geliyordu, en son kahvaltıya 100’den fazla kişi geldi. Dinden ziyade daha çok milli duygularla geliyorlar. Bu çok önemli. Şimdi diyebiliyoruz ki din değiştirilebilir ama milliyet veya kan bağı unutulmuyor.

  • İstanbul’da veya yurt dışındaki Diyarbakırlılar nasıl karşıladı?

Başlangıçta böyle bir şey yapacağız dediğimizde insanlar pek inanmadı. Mümkün olmayacağını düşündüler. “Ne gerek var, cemaat yok orada” dediler. Ama biz restorasyona başladığımızda kilisenin damı bile yoktu. O damı kapatmaya başladıktan sonra insanların ilgisi artmaya başladı. Oraya çeşitli vesileler için gelen ziyaretçilerin hoşuna gitti bu. Oraya gelip kilisenin içine girdikten sonra, insanların ilgisini gördükten sonra büyük ölçüde fikirleri değişti.

  • Kilisede kültürel etkinlikler de yapılabiliyor ve bir de müze projesi var…

Orası bir kompleks, Türkçesiyle söylersek bir külliye. Sadece bir kilise binası değil. Etrafında eskiden okul olarak kullanılmış bir yer var, bir küçük şapel var, toplantı odası var, papaz evi var. Bu boş mekanlar için belediye ile görüştük. Büyükşehir Belediyesi şu an Diyarbakır’da bir kent müzesi yapıyor ve bu kent müzesinin Ermeni kültür sanatıyla ilgili olan bölümü bizim kilisenin içindeki kullanılmayan bu mekanlarda olacak. Bunun için belediye ile bir protokol yaptık. Bunun vakıf için iki önemi var. Birisi tabii bu kültürel faaliyetlerin olması, kent müzesinin bir bölümünün burada olması, insanların gelmesini sağlayacak. Trafik artacak. Konser düzenlendi kilisede. Bu tür kültürel etkinlikler için kilise açık. Konsepte uygun olması gerekiyor tabii. Bunlar yapmazsak bir anlamı kalmaz. Kiliseyi canlı tutmak gerekiyor. İkinci olarak bu kilisenin emniyetini belediye sağlayacak. Dört güvenlik görevlisi konacak. Gece bekçisi olacak ve gündüz açıkken güvenlik olacak. Bu, nereden baksan aylık 20 bin liralık bir maliyet.

  • Bir din adamı problemi var...

Evet, ne yazık ki bir adamı problemi var. Patrikhanemizin din adamı sayısı konusunda bir sorunu var. Yetişmiyor deniliyor. Oraya aranabilecek din adamının o yöreyi bilen bir kimse olması gerekiyor. Kürtçe biliyor olması lazım. Çünkü bu bahsettiğimiz kişiler artık Kürtleşmiş. Türkçe konuşmuyorlar, Kürtçe konuşuyorlar. Biraz onları anlayacak, onlarla iyi ilişkiler kurabilecek bir kimsenin olması lazım. Bu sorun nasıl çözülecek bilmiyorum. Şu anda belirli zamanlarda İstanbul’dan din adamı gönderiliyor ve ayin yapılıyor.

  • Restorasyon sürecince zorluklarla karşılaştınız mı? Diyarbakırlılar nasıl karşıladı?

Bu konuda belediyenin desteği büyük. Kilisenin restorasyonu ise kalite olarak mükemmel oldu. TMMOB’un eski eserlerin restorasyonuyla ilgili bir yarışması vardı, ikincilik ödülü aldık. Ermenistan’da bir yarışmada birinci olduk. Teknik yönden denetimleri yapıldığı için hiçbir problem çıkmadı. Turist kafileleri ziyaret amacıyla gelmeye başlayınca şehre ekonomik bir katkısı olacağı da anlaşıldı. Özelikle yazın günde 150-200 kişi geliyor. O yüzden bu işin iyi bir şey olduğu anlaşıldı.

  • Ekonomik bir sorunla karşı karşıyasınız. Ne kadar borcunuz var?

Kilise bittikten sonra bir borç meselemiz var. Onu temin etmekte zorlanıyoruz. Ayın 23’ünde bir sevgi sofrası düzenliyoruz. Paranın tamamlanabileceğini düşünüyoruz. Para toplayarak borcu kapatmak gayretindeyiz. Halen 1 milyon 400 bin lira borcumuz var. Bunun 550 bin lirası katma değer vergisi. Onu da ödemek zorundayız. En son üç sene önce İstanbul’da bir yemek düzenlenmişti. Yardımlara açığız. Hıristiyan olmayanlardan da yardım kabul ediyoruz.


KİLİSE YARARINA 23 ŞUBAT GÜNÜ ŞÜKRAN AYİNİ VE SEVGİ YEMEĞİ DÜZENLENİYOR. PATRİK GENEL VEKİLİ BAŞEPİSKOPOS ARAM ATEŞYAN’IN RİYASET EDECEĞİ AYİNDEN SONRA YAPILACAK ETKİNLİK KUMKAPI KAZAZ ARTİN AMRA BEZCİYAN SALONU’NDA. 

DESTEĞİNİZ İÇİN HESAP NUMARASI: DİYARBAKIR ERMENİ SURP GİRAGOS KİLİSESİ ŞUBE KODU: 9570

HESAP NUMARASI: 6363633-351 IBAN: TR510013400000636363300001

Kategoriler

Güncel Azınlıklar