'Derin Devlet-medya ilişkisinin en çarpıcı örneklerinden biri Hrant Dink cinayetidir'

Ergun Babahan Star Gazetesinde bugün (22 Şubat Çarşamba) yayınlanan 'Bir Ermeni'ye sahip çıkmak' başlıklı yazısında, DDK'nın Hrant Dink raporunu irdeliyor.


Strasbourg’taki konuşmamız dün gibi gözümün önünde. Cumhurbaşkanı kibarlık yapıp bizi çaya davet etmişti. Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin Devlet Denetleme Kurulu raporunun bulgularından söz açıldı.

Ben de kendisine benzer bir soruşturmayı, yargı süreci kör-topal giden Hrant Dink davası için neden açtırmadığını sordum. Yasal bir engel yoksa, Türkiye’ye döner dönmez hemen açtıracağını söyledi ve yaptı.

İşte o kurulun raporu yayınlandı.

Namuslu bir rapor.

Raporun şu tespiti bile nasıl bir ülkede yaşadığımızı göstermesi açısından önemli:

“İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Ocak 1913 tarihli Bab-ı Ali baskını sonucu kurulan yeni hükümet tarafından Meclis-i Mebusan’da görüşülmeden çıkarılan 1913 tarihli Muvakkat Kanun, memurlara hem görevleri sebebiyle hem de görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı yargılanmaları için idari güvence getirmiş, bu Kanun kapsamında yürütülen tahkikatlar, kısıtlama olmadığı için uzun süreler almış ve çoğu kere zaman aşımı ile sonuçlandırılmıştır. Böylece, memurları korumak amacıyla yapılan düzenlemeler, pratikteki uygulamasıyla toplumdaki adalet duygusunu zedeleyerek devlete olan güvenin sarsılmasına neden olmuştur. Muvakkat Kanun, 1913 yılından 1999 yılına kadar 86 yılı aşkın süre uygulanmıştır. Bu uygulama sırasında Devlet’in yönetim biçimi meşrutiyetten cumhuriyete dönüşmüş, Kanun-u Esasi dahil, beş ayrı Anayasa yapılmış ama bu Kanun hep yürürlükte kalmıştır.”

Sonradan yapılan değişiklikler kısmi bir düzeltme sağlasa da, bu topraklarda yargının temel görevi, devlet adına görev yapan herkesi korumak olmuştur; buna yargısız infaz yapan polis de, işkenceci polis de dahildir ne yazık ki.

Hrant Dink davasının gelişmesi bu örneğin tipik bir göstergesi olmuştur. Yargı süreci, suikastte kusuru, kastı veya ihmali olan tüm kamu görevlilerini korumak ve kollamak üzerine kurulmuştur. Dava 3-5 okeyci çocuğun üzerine yıkılmıştır.

Ve en acısı, Hrant Dink’in öldürülmesinden yargı sürecinin karartılmasına kadar giden yolda en kritik görevi basın üstlenmiştir.

Hani bugün özgürlüğünün olmadığını iddia eden basın.

Bu ülkede bir kısım medya ve onun sözcüleri, basın özgürlüğünü devlet adına hedef gösterme, devletin suçlarını örtme, patronunu zenginleştirme özgürlüğü olarak anlamıştır.

Hrant Dink, Hürriyet Gazetesi tarafından hedefe oturtulmuştur. Aynı gazete cinayet soruşturmasının milliyetçi duygularla hareket eden 3-5 okeyci çocuğun üzerine yıkılması için çaba harcamıştır.

Derin Devlet-medya ilişkisinin en çarpıcı örneklerinden biri Hrant Dink cinayetidir aslında.

Bugün Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu’nun vermiş olduğu rapor, karanlık ilişkileri bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.

Sizin Cumhurbaşkanınız ile benim Cumhurbaşkanımın farkı işte burada.

 

(STAR)