Yerelleşmeye çeyrek adım

Türkiye’nin önde gelen araştırma şirketlerinden KONDA’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yeni yasa ile Türkiye’nin yerel yönetimlerinde nelerin değişeceğini ve 31 Mart itibarıyla bizleri nelerin beklediğini anlattı.

 

UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr

Türkiye’de yerel yönetimler konusundaki tartışmalar yıllardır devam ediyor. Neredeyse tüm önemli karar mekanizmalarının başkent Ankara odaklı olması, merkezi yönetimin memleketin en uzak köşesinde dahi idari kararları verme ısrarı onyıllardır devam ediyor. 11 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin de yerellere bakışı farklı olmadı. Merkezi kararlar ile kentlerin dizayn edilmesi politikasında uç noktalara gidildi. 

Buna karşın, 2012 ve 2013 yılları içinde yapılan yasal düzenlemelerle yerel yönetimlerle ilgili yeni bazı adımlar atıldı. Bu değişiklikler, kent yönetimlerinde yeni bir dönemin başlangıcı olacak.

‘Bütün şehir’lere doğru

KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, yeni düzenlemelerle yerel yönetimlerde nelerin değişeceğini anlattı. Ağırdır, yeni yasanın eskiye oranla bir adım önde olduğunu belirterek, “Türkiye’de bölge kavramına karşı bir direnç var. İnsanların aklına ‘bölge’ deyince Diyarbakır geliyor, Konya Havzası veya Doğu Marmara gelmiyor. Bu yüzden de bölüneceğiz paranoyaları bitmiyor. Bu psikolojik eşiği aşmak için bölge yerine ‘bütün şehir’ kavramı gelecek ve yerelleşme sağlanacak. Yarın üç ili birleştirip üçünü bir bütün şehir gibi düşünebiliriz. 15-20 bölge değil ama 40 bölgeyle yerelleşmeye dair adım atılabilir” dedi.

Yeni uygulamanın ortaya çıkaracağı siyasi sonuçlara dikkat çeken Ağırdır, şunları söyledi; “Belediye başkanları eskiden sadece kent merkezinin belediye başkanıydı. Artık şehrin her yerinden oy alacaklar; bu önemli. Vali ise her yerin valisiydi. Kamudan gelen gücü vardı ve psikolojik olarak üstünlük sağlıyordu. Şimdi bu psikolojik üstünlük belediye başkanına geçecek.”

•  Eskiden il genel meclisleri vardı ve seçimlerde il genel meclisi üyeleri için de oy verilirdi. Bundan sonra il genel meclisi tanımı tamamen değişiyor. Artık büyükşehirlerde il genel meclisleri yok. Büyükşehir Belediye Meclisleri var. Artık Büyükşehir belediye meclislerinde kamu görevlileri olmayacak.

• Eskiden il genel meclisleri için herkes oy veriyordu ama belediye başkanlarının seçilmesi için sadece şehir merkezleri oy verebiliyordu. Şimdi artık köyler mahalle sayılıyor. Artık herkes belediye başkanları için oy verecek. 

• İlçe belediye başkanları ve belediye meclislerine oy vereceğiz. Büyükşehir belediye meclislerine oy vermeyeceğiz. Büyükşehir belediye meclisine, ilçe belediye meclislerindeki partiler, seçilmiş üyelerinin beşte biri oranında üye gönderecek. İlçe belediye başkanları büyükşehir belediye meclisine katılamıyordu, şimdi ise doğal üyeler. Bu durum uzlaşma üretebilir. Kendi parti kimliklerinin üstüne çıkarak, proje üzerinden uzlaşma sağlanabilir. Çünkü, örneğin Şişli bir projenin geçmesi için Tuzla’nın oyuna ihtiyaç duyabilir.

• İl özel idareleri seçimden sonra olmayacak. Bu kurum kamu yatırımlarına bakıyordu. Belediye başkanlarının üstünde gibiydiler. Ama bundan böyle bu işi büyükşehir belediye meclisi yapacak.

• Yeni yasanın handikaplarından biri ise Koordinasyon Kurulları. Devlet kendi verdiğini kontrol etmek istiyor. Yatırımların bu kuruldan geçmesi gerekiyor. Belediye başkanı ve kamu görevlileri olacak bu kurulda. Vali teorik olarak kamu kurumlarının koordinatörü gibi. Sorun zaten bizim siyasal kültürümüzde. Başbakan, bir ilde seçilen belediye başkanı kendi partisinden değilse valiyle iş yapacak. Ama aynı partiden ise yerellik güçlenecek. Vali merkezi gücünü yerel yöneticilerin karşısından bir tehdit gibi kullanacak.

BDP kendi yönetim modellerini yaratabilir

Seçime kısa bir süre kala yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile Başbakan Erdoğan arasında BDP’li belediyelerin özerklikle ilgili açıklamaları nedeniyle bir tartışma yaşandığı medyaya yansıdı. Ağırdır, BDP’lilerin yerel yönetimleriyle ilgili ayrılıkçılık kaygıları beslenmesine tepki gösterdi:

“Bu tür tartışmalar devletin hâlâ Kürtlerden korktuğu anlamına geliyor. İzmir’i CHP alınca MGK gündemine gelmiyor ama BDP Diyarbakır’ı alınca gündem mi oluyor? BDP’nin bölgedeki dört büyükşehir belediyesini alması önemli tabii ki. Kendi yönetim modellerini, yerinden yönetimi hayata geçirmek istiyorlar. Özerklik öcü bir şey değil.  Bağımsızlık anlamına filan gelmiyor. Kendi belediyecilik modelleri var ve bunu hayata geçirmek istiyorlar. Bunun ne mahzuru var! Bu, yerinden yönetimdir, olması gerekendir. Seçim meydanlarında dile getiriyorlar. İnsan odaklı yerinden bir yönetim anlayışı bu. Bu modelin denenmesi hem ülke için bir fırsata dönüşebilir hem de Türkiyelileşme açısından önemli bir fırsat olabilir.”

Kategoriler

Güncel Gündem

Etiketler

Bekir Ağırdır