‘Damında Şahan’ hasta tutukluları anlatıyor

Güler Zere’nin avukatı Oya Aslan, yaşamını bir süre ölümcül bir hastalığın pençesinde demir parmaklıklar ardında sürdüren Güler Zere’nin tahliye sürecini anlatan bir belgesele imza attı

 

ZEYNEP EKİM ELBAŞI
zeynepekim@agos.com.tr

Oya Aslan, okuldan atılan öğrencilerin, işçilerin, hasta tutukluların ve diğer siyasilerin davalarına bakan muhalif bir avukat. 2005’ten beri,  Halkın Hukuk Bürosu’nda çalışıyor. Büronun davalarını takip ettiği isimler arasında Engin Ceber, Ferhat Gerçek, Ali Yıldız, Türkan Albayrak, Güler Zere de var. Üniversite yıllarında sinemayla ilgilenmeye başlayan Oya Aslan, kanser hastası  tutuklu Güler Zere’nin tahliye sürecini anlatan bir belgesele imza attı. Geçtiğimiz günlerde galası yapılan ‘Damında Şahan’ adlı belgesel 6 Aralık’ta başlayan ‘Hangi İnsan Hakları? Film Festivali’nde de gösterilecek. Aslan’la Güler Zere’yle olan ilişkisini, belgeselin doğuş sürecini ve hasta tutuklularla ilgili yasayı konuştuk.

•          Nasıl karar verdiniz bu belgeseli çekmeye?

Behiç Aşçı’nın ölüm orucu süreci özgün bir süreçti. Ölüm orucuna başladıktan 263 gün sonra Adalet Bakanlığı bir genelge yayımlayarak ölüm orucunu bitirmesini istedi ve o da bitirdi. Bu süreci kayda almak gerektiğini düşünmüş fakat yapamamıştım. Güler Zere’nin de böyle bir sürece evrileceğini düşünemedik. Önce başvuru yapacaktık, sonra Adli Tıp’a gidecekti ve tahliye olacaktı. Ama bir baktık ki durum Behiç Aşçı sürecine çok benzedi. O zaman pişman olduğum, kayıt almadığım süreci burada başlatmak istedim.

•          Kayıt süreci nasıldı? Güler Zere’nin bu belgeselden haberi var mıydı?

Çekimleri yaparken bir belgesel düşüncesiyle yapmıyorduk. Tahliye olduktan sonra kayıtlar alıyordum ama bunlar arşivleme kaydıydı. Sonra onunla bu kayıtlar üzerine konuşmaya başladık, acaba senaryolaştırsak mı, yoksa kurgusal bir çalışma mı yapsak diye.  Belgesel yapmanın daha iyi olacağını düşündük. Birlikte karar verdik. ‘Beni anlatacaklar’ duygusuna kapılmıyordu zaten. Konumuzun hasta tutsaklardı ve merkezinde Güler Zere vardı.

•          Güler Zere’yle tanışmanız nasıl oldu? Avukat-müvekkil ilişkisinin dışında bir arkadaşlık ilişkisi var mıydı?

Hastalığıyla birlikte mektuplaşmaya başlamıştık. Behiç A-bi’nin müvekkiliydi. Müvekkilimiz olduğunu biliyordum tabii ama yüz yüze görüştüğümüz olmamıştı. Adana Karataş hapishanesine sevkedildiğinde hastaneye yatması gerekiyordu, o süreçte hapishanede tanıştık. Sonra bir türlü hastaneye yatırmadılar ve ben bu sorunu halletmek için Adana’ya gittim. O zaman içerisinde yakınlaştık. Arkadaşlık ilişkisiyle avukatlık ilişkisi birbirine girdi. Ondan sonra ben yanına daha sık gider oldum.

•          Hastalık süreci nasıl geçti? Erken müdahale yapılsa kurtulacak mıydı Güler Zere?

2008’in sonunda diş ağrısıyla başladı. Dişi şişti, hapishane doktoruna gitti. Doktor ağrı kesici verdi. Ondan sonra şişmeye devam etti büyüdü. Nihayet hapishane doktoru “hastaneye sevkedelim, ben baş edemiyorum” dedi. Hastaneye sevkedildiğinde oradaki doktor gördü, hemen Adana’ya, daha iyi bir hastaneye sevketti. Oradaki doktor ağız kanseri olduğunu söyledi. “Burada ur var tamam, ama bu urlar genelde iyi huylu çıkıyor, şimdi sıramız çok, seni iki ay sonraya alalım, o zaman biyopsi yaparız” dedi. İki ay beklenmeseydi, erken müdahale edilseydi iyileşebilirdi.

•          Hasta tutsaklarla ilgili yasalarda yetersizlik var mı? Neler yapılabilir?

Aslında bugün itibariyle olan yasa elverişli. Diyor ki: birinin hastalandığını fark ettiğinizde bunu hemen doktora bildirin, doktor bir şey yapamıyorsa, hemen hastaneye sevkedin. Yani infaz kanunu bunun sorumluluğunu hapishane müdürüne yüklemiş. Ama tabii onların hiç umurlarında değil. Bizim başvuru yapmamıza bile gerek yok aslında. Hapishanenin hukuksal anlamı bir kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Ama bizim ülkemizdeki bakış açısı şu: Suç işledi, bedeline ölüm dahi olsa katlansın. Temel haklarla birlikte sağlık hakkının dahi kabul edilmediği bir sindirme alanı orası.

Mesela ‘ceza ve izleme’ diye bir birim var, BM’nin ‘İşkenceyi Önleme Komitesi’nin ek protokolü var. Bu protokole göre hapishaneler bağımsız bilirkişilerce, bağımsız kurumlarca izlenebilmeli. Gidip herhangi bir tutukluyla, idareyle bu izleme birimleri görüşme yapabilmeli. Bu sözleşmeyi Türkiye imzalamadı, meclise geldi ama yürürlük kazanmadı henüz. Böyle bir şey oluşturulabilirse, hapishane daha şeffaflaşır, biz hak ihlallerine daha çok ulaşabiliriz. Bunun önünü tıkamış durumdalar.

•          Şu anda kaç hasta tutuklu var?

Bugün Güler Zere gibi bu süreci yaşayan bir sürü insan var. Bizim elde ettiğimiz bilgilere göre 108 kişi. Bunların büyük çoğunluğu tahliye edilmesi gereken hastalar.

‘Damında Şahan’ Documanterist’in ‘Hangi İnsan Hakları Film Festivali’ kapsamında 9 Aralık’ta Hollanda Konsolosluğu Dutch Chapel salonunda, 10 Aralık’ta Tütün Deposu’nda, 21 Aralık’ta ise Çağdaş Hukukçular Derneği tarafından Ankara Sanat Tiyatrosu’nda gösterilecek.