‘Fabrika’dan Pera’ya

Pera Müzesi, ‘Andy Warhol: Herkes için pop sanat’ başlığı altında,Warhol’un serigrafi dizileri ve desenlerinden oluşan 87 eserlik bir seçkiyi sanatseverlerle buluşturuyor. 7 Mayıs’ta açılan ve 20 Temmuz’a dek sürecek olan sergi vesilesiyle İstanbul’a gelen Warhol’un yeğeni James Warhola bize amcasını anlattı.

TUĞBA ESEN
ztugbaesen@gmail.com

Pera Müzesi, ‘Andy Warhol: Herkes için pop sanat’ başlığı altında, Andy Warhol’un serigrafi dizileri ve desenlerinden oluşan ve çoğu Türkiye’de ilk kez sergilenen 87 eserlik bir seçkiyi sanatseverlerle buluşturuyor. 7 Mayıs’ta açılan ve 20 Temmuz’a dek sürecek olan sergide, 20. yüzyıla damgasını vuran sanatçının ikonik işleri de bulunuyor. Bu sergi vesilesiyle İstanbul’a gelen Warhol’un yeğeni James Warhola bize amcasını anlattı.

Pop Art’ın öncüsü, Slovak kökenli bir Amerikalı olan Andy Warhol’un İstanbul’da sergilenecek olan eserleri, Avrupa’nın en büyük Warhol koleksiyonlarından birine sahip olan, Slovakya’daki Zoya Müzesi’nden gelmiş. Warhol’un 1960’lardan 1980’lere kadar ürettiği yapıtlardan oluşan seçki, sanatçının çalıştığı mecraların çeşitliliğini yansıtmasa da, gayet tutarlı ve renkli. Sergide, bizim kuşağımızın, ürünün kendisinden çok Warhol’un yapıtlarıyla hatırladığı ‘Campell Çorbası’; sanatçının renklerle ilişkisini yansıtan ‘Çiçekler’ serisi; Mick Jagger, Lenin portreleri ve ‘20. Yüzyıldan 10 Yahudi Portresi’ serisinin yanı sıra, sanatçının, felsefesinde önemli yer tutan çoğaltma ve yeniden üretme fikriyle paralel olarak yaptığı posterler de yer alıyor.

'Amcam‘Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak’ dediğinde, tarihte sadece bu lafıyla hatırlanacağından korkmuştum. Çok şükür böyle olmadı. Bu ünlü sözüyle değil, sanatıyla tanındı.'

Pera Müzesi, ‘Andy Warhol: Herkes için pop sanat’ sergisinin paralelinde ilginç etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Andy Warhol’un, çocuk kitapları hazırlayan, illüstratör yeğeni James Warhola, 10 Mayıs Cumartesi günü, müzede yapacağı konuşmada, amcasını anlatacak. 11 Mayıs Pazar günü ise, çocuklara, özyaşamöyküsü niteliğindeki kitaplarını okuyacak.Andy Warhol, yaşadığı dönem boyunca sınırsız tartışmaya yol açacak, 20. yüzyıla kadar süregelen yerleşik sanat anlayışının temellerini sarsacak ve sonraki kuşakları derinlemesine etkileyecek ne yaptı? Basit bir cevap verirsek; gündelik hayatın bir parçası olan kitle tüketim mallarını, sıradan nesneleri konu edindi. Popüler kültürü sanatın öznesi haline getirdi. Gücünü orijinal sanat eserinin aura’sından alan değerleri, “Otuz, birden iyidir” diyerek, yeniden üretim ve kopyalama teknikleriyle sarstı. Akademisyen Grzegorz Dziamski, 2013’te Polonya’da düzenlenen ‘Andy Warhol: Contexts’ sergisinin kataloğunda yayımlanan yazısında, sanatçı için “Mona Lisa’yı bir Mona Lisa görüntüsüyle, Marilyn Monroe’yu bir Marilyn Monroe görüntüsüyle, Liz Taylor’ı bir Liz Taylor görüntüsüyle değiştiriyordu” demiş. İşlerini duygularını yansıtmadan, elle değil makineyle yapılmış izlenimi uyandıracak şekilde üreten Warhol, dönemin popüler figürlerinin uğrak yeri olan meşhur atölyesine ‘Fabrika’ adını verdi. Çalışmalarını, hem yüksek sanatı, hem de popüler kültürü eleştiren bir biçimde kurguladı.

Geride kalan çağın en ünlü figürlerinden olmasına, hakkında onca kitap yazılmış, filmler ve belgeseller yapılmış olmasına rağmen kişiliği ve özel yaşamının bazı yönleri hâlâ sır olan Warhol’u, yeğeni James Warhola’ya sorduk. Bu sergi vesilesiyle, hakkındaki filmleri tekrar izlemenin, okumayı bir süredir ertelediğimiz kitaplarını da elimize almanın zamanı gelmiştir belki. 


‘Zamanının hep önünde gitti’

  • Andy Warhol’un kişiliğinin ve yaşamının bazı yönleri hâlâ sır. Yeğeni olarak, onunla ilgili ne söyleyebilirsiniz?

Babam onun çok yaratıcı ve sessiz bir çocuk olduğunu söylerdi. New York’a gittikten sonra, orada kendine bir hayat kurdu. Ama her zaman biz yeğenleriyle yakından ilgiliydi, bize hep yol göstermek istedi. Ailede, amcamdan sonra, sanata yönelen tek kişi ben oldum. Ona illüstratör olmak istediğimi ve bunun için New York’a gideceğimi söylediğimde, bana “Sanat yapmak istiyorsan film veya fotoğraf üzerine çalışmalısın” dedi. Tabii ki onu dinlemedim. 20 yaşındaydım ve film yapımının beni aşacağını düşünüyordum. İllüstrasyon alanında kariyer yaptım. Zaman içinde değişen birçok şey gibi, artık illüstrasyon da eskiden olduğu kadar önemli değil. Yani o haklıydı. Amcamın her zaman büyük fikirleri vardı. Pop Art yapmaya başladığında, örneğin çorba kutularının resimlerini yaptığında, onları arkadaşlarına hediye etmek isterdi, birçoğu bu hediyeleri geri çevirdi. Amcam, bu eserlerin bir gün çok değerli ve pahalı olacağını söyleyerek onları ikna etmeye çalıştı ama fikirlerini değiştiremedi. Sezgileri çok güçlüydü. Kariyerinin her aşamasında, zamanının önünde gitti.

•             Sizce hırslı biri miydi?

Çok hırslıydı. Aynı zamanda sessiz ve utangaç bir insandı; onun yerine eserleri konuşurdu. Aile içinde ise konuşkan ve espriliydi. Fakat bu yönünü, onunla yapılan röportajlardan anlamanız mümkün değildir, çünkü röportajlarda hep donuktu. “Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak” dediğinde, tarihte sadece bu lafıyla hatırlanacağından korkmuştum. Çok şükür böyle olmadı. Bu ünlü sözüyle değil, sanatıyla tanındı.

•             Bu sergide ziyaretçiler Andy Warhol’un sanatının hangi yönlerini görebilecek?

Onun renkleri kullanmadaki ustalığını görecekler. Bu sergideki her eser, farklı renklerin iyi bir kombinasyonu. Amcam, rengi en saf haliyle ve çarpıcı bir şekilde kullanırdı. Bu, geçerliliğini halen koruyan, modası geçmemiş bir teknik. Andy Warhol’un işleri, Picasso gibi birçok sanatçıya kıyasla, daha uzun süreli bir enerjiye sahip.

•             Basın toplantısında, Andy Warhol’un Bizans estetiğinden etkilendiğini söylediniz. İstanbul’la bir şekilde bağlantısı vardı yani...

Evet. Andy Warhol Bizanslı Katolik bir aileden geliyor. Bizanslılar için sanat önemliydi; kendine özgü bir tarzları vardı. Altın ve mozaik sıklıkla kullanılırdı. Amcam çocukluğunda kiliseye gider, oradaki süslemelere, ikonalara bakarmış. Bu, onun Doğu Avrupalı kökenlerinden gelen bir özellik. Birçok sanat tarihçisi, Bizans ikonalarının Andy Warhol’un çalışmalarını etkilediğini yazmıştır. Aslında bu ikonalar ona kendini nasıl ifade edebileceğini gösterdi, çünkü Bizans ikonaları gerçekçi değil, stilize edilmiş figürlerdi. Bence bu durum ona kariyeri boyunca yaptığı şeyi, kopyalamak yerine yorumlamak perspektifini kazandırdı. Bazen sıradan bir portre yapıyormuş gibi görünse bile, o bu portreyi bir çıkış noktası olarak alıp, kendince yorumluyordu.

 

Kategoriler

Kültür Sanat Resim Sergi