Bir soykırımı tanımak için kaç yıl gerekir?

Çerkes Sürgün ve Soykırımı'nın 150.yılında siyasetçiler, akademisyenler ve yazarlar Çerkesler hakkında bildiklerini ve bilmediklerini anlatıyor.

Kış ortasında Istanbul'a trenle ulaşan çerkes muhacirler (Mesut Tufan Arşivi)

KELEMET ÇİĞDEM TÜRK
kelemetcigdem@gmail.com

Bu yıl Çerkes Sürgün ve Soykırımı'nın 150.yılı. Çerkesler yüzelli yıldır bu topraklarda… Yüzelli yıldır anavatanlarından uzakta… Kendi kültürleri yok olmaya başlarken, bu toprağın “dili” dilleri, kültürü, kültürleri oldu… Bir arada yaşamanın gereği midir özünden vazgeçmek? Son yıllarda Çerkeslerin kimlik uyanışı, onları demokratik bir mücadelenin, talep etmenin içine soktu.  Haklarına aramak ve yok olmamak için örgütlenmeye başladılar. Kültürel derneklerinden çıktı Çerkesler. Sokakta, gazetede, televizyonda haklarını talep etmeye başladılar… Yine de tam olarak tanınmıyor, bilinmiyorlar. Soçi Kış Olimpiyatlarının Çerkesler için anlamının ne olduğunu örneğin bu toprağın insanları bilemedi. Duymadılar belki de, önemsemediler, sorun olarak görmediler…

Bu dosyada Çerkeslerden çok, bu toprağın insanları, örneğin Soçi vesilesiyle Çerkesler hakkında konuşsun istedim. Onlar anlatsın bildiklerini, bilmediklerini…

Bu akşam, tam 150 yıl sonra, 21 Mayıs, Çarşamba saat 20:00’de İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde buluşup, Rus Konsolosluğu’na yürüyecekler. Soykırımı failin yüzüne haykıracaklar… Bir yüzelli yıl daha beklememek için onların yanında olur musunuz?

Sırrı Süreyya ÖNDER

Çerkeslerin hafızalarında yer alan soykırımın tanınması ve isterlerse topraklarına geri dönebilmeleri için bu türden boykot gibi eylemler dışında başka çareleri olup olmadığı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Lobicilik faaliyetleri günümüzde uluslararası ilişkilerin tek yöntemi olarak benimseniyor, oysa Kürtler için de Ermeniler için de olduğu üzere 'lobicilik' dışı bir mücadele alanı mümkün, boykot ve sivil itaatsizlik eylemleri bu konuda önemli girişimler; ancak bence daha geniş bir cepheyle birlikte hareket etmek mümkün. Keza Rusya'nın tek 'eleştiriyi hak eden' politikası bu değil.

Prof.Dr. Besim F. DELLALOĞLU

Dünyada giderek çeşitli toplumsal kesimler ve STK’lar ülkelerinde Olimpiyatların çevre ve mimari tahribat yarattığı ve Olimpiyatlar için ayrılan devasa bütçeler gerekçesiyle düzenlenmemesi gerektiğini düşünüyorlar. Sizin görüşünüz nedir?

Belirttiğiniz endişelere tümüyle katılıyorum. Olimpiyatlar günümüzde ciddi bir ekonomik sektördür. Üstelik bu sektör olimpiyat şehirlerinin küresel pazarla daha fazla entegre olabilmelerinde ciddi bir rol oynamaktadır. Ayrıca olimpiyattın düzenleneceği şehirlerin belirlenmesi tamamıyla uluslararası siyasetin dengelerine göre olmaktadır. Bu süreçlerde sportif tercihler hiçbir zaman merkezi bir rol oynayamamaktadır. Kişisel olarak yaşadığım ülkede ya da şehirde bir olimpiyat düzenlenmesiyle kesinlikle ilgilenmiyorum. Hatta olmamasını tercih ettiğimi söyleyebilirim.

Yıldız ÖNEN

Olimpiyat oyunlarının gerekliliği ya da gereksizliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Olimpiyat oyunları antik çağda belli oranda sosyal bir ortam oluşturuyor, toplumlar arasında barış ve hoşgörünün yaygınlaşmasına hizmet ediyordu. Ama bu oyunlar özellikle 20.yüzyılda ülkelerin kendi üstünlüklerini gösterdiği, zaman zaman ırkçılık boyutlarına varan görüntülere sebep olmakta. Bazı ülkelerde gösteriş nedeniyle yapılan olağanüstü harcamalar ekonomik dengeleri bile sarsan etkiler yaratabiliyor. Olimpiyatlar günümüzde tamamen ticari markaların reklamını yaptığı, milliyetçi duyguları kabartan işlev görmekte. Bu nedenle olimpiyat oyunları artık insanlık için yararlı bir organizasyon olmaktan çıkmıştır, denebilir.

En son 2020 için İstanbul aday olmuştu. Tanıtım videosunun Türkiye gerçekleri ile ilgisi yoktu. Olimpiyatı yapacak olsa Türkiye tam bir beton yığınına dönecekti. Gereksiz pek çok inşaat bir daha kullanılmamak üzere yapılacaktı. Bu arada olimpiyatlardan kapitalistler kar elde edeceklerdi. Olimpiyatlar daha fazla tüketim için bir ticaret oyunu.

Prof.Dr.Ferhat KENTEL

Sizce Türkiye Cumhuriyetinin bir gün Çerkes soykırımını tanıması mümkün olur mu? Nasıl olur? Ya da nasıl ve neden olmaz?

Başkalarının yaptığı ya da başka topraklarda vuku bulmuş “soykırımları” tanımak daha kolay. En fazla “reel politika” hesabı ya da “ulusal / politik çıkarlar” hesabı yaparsınız. Mesela Rusya’nın gazına bağımlıysanız, “Çerkes soykırımını tanımak” çok kolay olmaz. Bir de Rusya devasa gücüyle sizi korkutuyorsa, size Kürtlerinizle ilgili şantaj yapıyorsa pek kolay “erkekçe politika” yürütemezsiniz. Uluslararası arenada güç ilişkilerine dayalı reel politikaya göre hareket ediyorsanız, her zaman sizden daha güçlü olan birileri olur ve onların reel politikaları, ulusal çıkar politikaları daha üstün gelir ve siz uslu çocuk olursunuz.

Bunun alternatifi reel politikanın dışına çıkmak ve bedeli ne olursa olsun, ahlâki politika yürütmektir. Hem gücünüz yeterli değil hem de ahlâk, vicdan, etik gibi meseleler sizin lûgatınızda arka sayfalarda kalıyorsa gerek içinde yaşadığınız toplumdan, gerekse uluslararası arenada mazlumların, mağdurların taleplerini pek duyamazsınız; gücünüzün elverdiği bir iki meselede ve ancak iç politikada tüketmek üzere olanlar dışında “hakikat savaşçılığı” yapamazsınız.

Ancak bütün bunlara rağmen, Türkiye toplumunun bir bileşeni olan Çerkeslerin Türkiye’de verilmekte olan demokrasi mücadelesini hem besleyen hem de ondan beslenen bir parçası olarak orta vadede taleplerinin daha fazla gündeme geleceğini düşünüyorum. Öte yandan Ermeni soykırımının tanınması için Türkiye topraklarında sürdürülen mücadelenin Çerkes soykırımının tanınması için verilen mücadelenin de meşrulaşması için bir zemin oluşturacağını ve aynı zamanda bunun tersinin de doğru olduğunu düşünüyorum. Yani Türk kimliğinin inşasında her ne kadar kimlik olarak reddedilse de, diliyle, kültürüyle asimile edilmiş olsa da, “dost”, “kardeş”, “akraba” gibi sıfatlarla tanımlanmış olan Çerkeslerin derdinin tanınmasının Ermenilerin derdinin de tanınmasına katkıda bulunacağı söylenebilir. Başka bir deyişle, bu toplumun reddedilen Kürtlerinin ve otantik Müslümanlarının yanısıra, Türkiye devletinin hayali kurgusunun sacayağından biri olan, bir unutma operasyon mağduru olan, alabildiğine ötekileştirilmiş olan Ermenilerin yaşadığı soykırımın da tanınmasını beraberinde getirebilir.

Aslına bakılırsa, Türkiye’de her şeye rağmen, vicdan politikalarının mesafe kaydettiğine inanıyorum ve aynı zamanda insanların birbirilerinin acılarına giderek daha fazla duyarlı olacağına inanmak istiyorum. İşte bu insani boyut toplum içinde yeteri kadar güçlendiği gün, Türkiye Cumhuriyeti devleti de o zaman reel politik diye adlandırılan küçük hesapları bırakacak ve hem Çerkes soykırımını hem Ermeni soykırımını tanıyacaktır.

Ercüment Akdeniz

“1864 Değişen dünyada Çerkesler” belgeselini yapmaya başladığımda, Çerkes misin sorusunu yöneltenler çok oldu. Yıllarca Kürt sorunu ve Kürt halkına ilişkin çalışma yapan insanlara da benzer sorular soruldu. Çerkeslerle ilgilenmek, onların sorunlarına eğilmek için Çerkes olmak gerekmiyor. Kanımca bu alanda çok büyük bir boşluk var. Unutulmuş bir halk olarak çeşitli kıtalarda vatansız yaşayan kadim bir halk olarak Çerkeslerin öyküsü oldukça ilgimi çekti. Hani o bildik konuşma metinleri hep “Kürtler, Araplar, Çerkesler…” diye başlar ama bunu söylerken ben bilmek gerektiğini düşünüyorum; kim bu halklar, nasıl yaşarlar ve ne isterler?

Çeşitli belgesel filmler var bu konuda elbette. İçlerinde iyi çalışmalar da var ama bunlar bir yerde bana yeterli gelmedi. Mesela sadece tarih özeti olan belgesel filmler var ya da sadece yemeklerini, geleneklerini, kültürlerini anlatanlar var, ötesi yok! Çerkes halkının talepleri ve özlemleri yok. Çoğunlukla sırtını sadece Türkiye’ye  ya da Türk milliyetçiliğine dayayıp hedefe Rusya’yı koymakla yetinen belgesel filmlere rastladım. Fakat gerçekte işin esası böyle değil. Çünkü Türkiye’de, Ortadoğu’da süren acıları ve Çerkes halkının taleplerini gün yüzüne çıkaran işler yapmak gerekiyor.

Prof. Dr. Samim AKGÖNÜL

Daha önceleri çeşitli Olimpiyatlar çeşitli nedenlerle farklı ülkeler tarafından boykot edildi. Mesela 1980 Moskova Olimpiyatlarını ABD’nin başı çektiği 64 ülke Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali nedeniyle boykot ettiler. Daha sonra da 1984 Los Angeles Olimpiyatları Sovyetler Birliği ve 16 Doğu Bloku ülkesi tarafından boykot edildi. Siz bu boykotları anlamlı buluyor musunuz? Uluslararası alanda boykota neden olaylar hakkında bir duyarlılık geliştirdiğini düşünüyor musunuz? Ya da bu tür faaliyetleri “spora politika karıştırmak” olarak görüyor musunuz?

Olimpiyatlar Siyasal bir organizasyon. Spora siyaset karıştırmama argümanı anlamsız. Fakat ben “boykot” konusuna daha mesafeli yaklaşıyorum zira boykot’u da yapan ulus devletler. Ve bu devletler de çıkar hesaplarıyla bunu yapıyor. Asıl boykot sporculardan bireysel olarak geldiği zaman anlamlı.

Prof.Dr. Beril DEDEOĞLU

Çerkes soykırımı için sembolik bir yer olan Soçi’de olimpiyat yapılmaması için çaba gösteren Çerkes sivil toplum kuruluşları var. Bunlardan haberiniz var mı? Bu STK’ların vermiş oldukları mücadeleyi anlamlı buluyor musunuz?

Bu çabayı biliyorum ve son derece de yerinde buluyorum. Koskoca Rusya’da bu kadar olimpiyat yapacak yer varken Soçi’nin seçilmiş olması, Çarlık geleneğinin değil Sovyet döneminde olduğu gibi bugün de sürdüğünü gösteriyor.  Bu tıpkı 1915’in 100.yılı yaklaşırken Eröeni konusunu unutturmak için Çanakkale zaferini öne çıkarma çabasına benziyor. Ancak tam da bu çaba, Soçi ile Çerkes sorunu arasındaki bağın dünya tarafından öğrenilmesine yol açtı. Yani Putin böyle bir karar almasaydı, başka bir yeri seçseydi, Çerkesler konusu gündeme gelmeyecekti. Putin, istemeden olsa gerek,  Çerkeslere tam da seslerini duyurma fırsatı vermiş oluyor.

Yard.Doç.Dr. Hidayet Şefkatli TUKSAL

Size ulaştırdığım bu mektuptan önce Soçi’yi hiç duymuş muydunuz? Ne kadar bilginiz vardı? Size ne çağrıştırıyordu?

Duymuştum ama herhalde bu olimpiyat bağlamında duymuştum, hiçbir bilgim yoktu, hiçbir şey çağrıştırmıyordu.

Doç.Dr. Nurullah ARDIÇ

Çerkes soykırımını duydunuz mu? Ne kadar biliyorsunuz?

Maalesef pek bilmiyorum. Yalnızca Rusya’nın 19. yy'ın ikinci yarısında Balkanlar’da olduğu gibi Kafkaslar’da da katliam yaptığını okumuştum bir yerlerde; ayrıca Türkiye’de yaşayan Çerkesler’in bu katliamlardan kaçmak zorunda kalan kitlelerin torunları olduğunu biliyorum; fakat ayrıntılarını bilmiyorum.

Ömer Faruk GERGERLİOĞLU

Sizce Türkiye’de Çerkesler ya da genel olarak Türkiye toplumu Çerkes soykırımıyla ilgilenir mi? Bu vesileyle soykırım konusunda Türkiye uluslararası arenada bir adım atar mı?

Türkiye toplumuyla içiçe geçmiş Çerkes toplumunun sorunlarıyla Türkiye'deki farklı etnik kimlikler mutlaka yakından ilgilenir. Birbiriyle evlenmiş içiçe geçmiş Türkiye toplumunun Çerkeslere yönelik özel bir sempatik ilgisinin olacağını düşünüyorum. Kafkas halk danslarının gösteriminde Türkiye toplumundaki farklı etnik kimliklerin çok duygulandığını hep bilirim. Bunun üstüne Şeyh Şamil'in yüksek onur, karakter ve kararlılıkla yürüttüğü mücadelenin dindar Türkiye toplumu üzerinde bıraktığı unutulmaz kalıcı etkisini de mutlaka daha yoğun bir şekilde değerlendirmelisiniz. Bu faktörlerin iyi bir STK örgütlenmeciliği ve odaklanma ile iyi değerlendirilmesi durumunda hedefin gerçekleştirilmesi anlamında çok iyi bir yere gelinebileceğini düşünüyorum. Türkiye'de Çerkeslerin sorunlarıyla ilgili çok kuvvetli bir sivil toplum gayreti olduğunu şu ana kadar görmedim. Olan gayretler parçalı ve bir hedefe kilitlenmiş değil. Çerkesler ilkönce kendi aralarındaki örgütlenmelerindeki ayrılıkları üzerinde düşünmeli, sorunlarını çözmeli ve ortak paydada buluşmayı gerçekleştirmelidir. Eğer Türkiye toplumuna bu konu çeşitli vesilelerle anlatılabilirse çok önemli bir ivme yakalanır. Zira dünyada bu konuda Çerkeslerin en avantajlı olduğu ülke Türkiye’dir. Türkiye jeopolitik önemi nedeniyle de bu konuda çok önemli bir aktör olabilir.