Hiçbir yer neresidir?

Metis Yayınları’nda John & Yves Berger imzasıyla çıkan mini kitap ‘Uçuşan Etekler’, ‘Bir Ağıt’ alt başlığını taşıyor. Alçak sesli ve sahici bir ağıt bu sahiden; John Berger’in kırk yıllık hayat arkadaşı Beverly Bancroft’un ardından, oğulları ressam Yves Berger ile kaleme aldığı kırık dökük satırlardan ve çizimlerden oluşuyor.

EVRİM KAYA

Metis Yayınları’nda John & Yves Berger imzasıyla çıkan mini kitap ‘Uçuşan Etekler’, ‘Bir Ağıt’ alt başlığını taşıyor. Alçak sesli ve sahici bir ağıt bu sahiden; John Berger’in kırk yıllık hayat arkadaşı Beverly Bancroft’un ardından, oğulları ressam Yves Berger ile kaleme aldığı kırık dökük satırlardan ve çizimlerden oluşuyor. Yves Berger’in kısa mektubuyla açılıyor kitap:

“Anne,
Londra’daki ilk sergim yakında açılacak. Yanımda olmayışın bilsen nasıl koyuyor bana.”

Annesini kaybeden her çocuğun yaşadığı kayıp duygusunu, en yalın haliyle ifade ediyor yukarıdaki cümleler…

Beverly’nin ruhuna kestirme bakış

John ve Yves Berger’in sözcükleri birkaç satırda iki uç arasında gidip geliyor; hayatınızı paylaştığınız birini yitirince hissedilen tarifsiz, mutlak, evrensel boşluk duygusu ile anne-eş Bancroft’un biricikliği arasında bir salınma. Böylece kitabı eline alan okur da, hem kendi sevdiklerinin varlığını yeniden duyumsayıp, yokluğuyla yüzleşiyor; hem de ‘John ve Yves’in Beverly’sini tanıma fırsatı yakalıyor. Beverly’nin ardından, Beverly’nin ruhuna kestirme bir bakış.

Beethoven’ın bir Rondo’sunda, ‘bir Rondo olarak’ geri dönen karısını saksıdaki bitkilerini sularken hatırlayan Berger, bitkilerle uğraşmanın karısı için ‘geleceğe ayar vermenin bir yolu’ olduğunu  fark ediyor. Hem uçucu, hem direngen karısının, kapı önünde Berger’in atkısını ayarlar gibi geleceğe ayar verişindeki duyarlılığını izliyor. Ütopyacı olmayan; geleceği, içinde bulunduğu zamanın üstesinden gelmeye yardım eden bir aracı olarak gören, kokuşmuş şimdiki zamandan kaçmak için alternatif gelecekler vaat eden patikaların izini süren bir duyarlılık bu. Varlığı geçmişi içeren bir gelecek projeksiyonuyla okuyan Heidegger’i yankılayan bu soruşturma, Berger’in tecrübeli bir kaşifin edasına sahip olduğunu söylediği karısı Beverly’nin varoluşçu özünü de ortaya çıkarıyor: önünde duran bir şeye bakarken aynı anda onun ötesine dikilmiş gözler. Oysa geleceğe dönük bu bakışlarda geleceğe projekte edilmemiş bir bugünün olanaksızlığı da gizli.

Berger “Geçmişe bakıyoruz” diye yazıyor, “Bakarken  senin de bizimle birlikte olduğunu hissediyoruz. Elbette saçma bu, çünkü sen geçmişle geleceğin var olamayacağı bir yerde, zamanın ötesindesin. Buna rağmen bizimlesin.” O karısıyla paylaştığı kırk yıllık zamanı bir uzama dönüştürerek içinden geçerken, kendini ve etrafındakileri “karşılıklı bakışlarda gizli” bir geleceğe taşıyan Beverly’nin özünü gelecekten alan varlığı ise, keyfi değil mutlak olarak gelecek yokluğu demek olan ölümüyle hüzünlü ve kafa karıştırıcı bir soruya dönüşüyor. John’un bilgeliğine karşı Yves’in çocuksu çaresizliği:

“Nerdesin annem? Ölülerin asıl mekânının hiçbir yer olduğunu söylemişti birisi. Ama bu ne demek oluyor? Bizim hayatlarımızda bunun karşılığı yok. Hiçbir yerin neresi olduğunu bilmiyoruz biz.”  

Belki de ‘hiçbir yer’, Beverly içinde eteklerini uçurarak geleceğe baksın diye Berger’lerin baba oğul karaladıkları bu küçük kitaptır. Vakit varken geleceğe bakabilecek bizler için ise, daha da küçük bir hatırlatma.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ