Tatil başlarken okunması gereken bir kitap

‘Tek Başına Dünya Gezisi Kaldığı Yerden Devam Ediyor!’ yazıyor kitabın kapağında. Bence yanılıyor yazar, çünkü ben de onunla beraber gezdim, o uçağa, ben ise bu güzel kitabın sayfalarına binerek arkadaşlık ettim ona.

KRİSTİN EĞLENCE

‘Tek Başına Dünya Gezisi Kaldığı Yerden Devam Ediyor!’ yazıyor kitabın kapağında. Bence yanılıyor yazar, çünkü ben de onunla beraber gezdim, o uçağa, ben ise bu güzel kitabın sayfalarına binerek arkadaşlık ettim ona.

Gittiği şehirlerde; mağazalardan ve restoranlardan farklı şeyler de olduğunu, şehirlerin birer tarihi, mimarisi ve ruhu bulunduğunu bilen kişilerden Benian Çulhaoğlu. Her bir şehirde hangi ünlü yazar, müzisyen, sanatçı yaşamış, bir şehir hangi binası, yemeği, sanatıyla ünlü, her birini bilen ve haklarını vererek bir mekânı gezen biri. Gittiği her mekânda, etkileyici ayrıntıları okuyucuya bütün detaylarıyla yansıtabiliyor. Eğer ben de bir gün buraya gidersem mutlaka şu veya bu mekâna uğramalıyım dedirtiyor okuyucuya. Gördüğü bir şeye bilerek bakıyor olmanın bilgi birikimiyle çıkıyor yola… Onunla birlikte sayfalarda gezerken en beğendiğim şehirlerden biri de Prag oldu.

Prag’ın Astronomik Saat’i

“Prag’ın sembollerinden Astronomik Saat karşılıyor beni. Talihsiz Hanuş Usta tarafından yapılan bu saat beş yüz yıldır çalışıyormuş. Saatin güzelliğine diyecek yok ama hikâyesi üzüyor insanı. Dünyada bir benzeri daha olmasın, benzerini yapmasın diye zamanın kralı tarafından gözleri kör edilmiş Hanuş Usta’nın

Saat 15:50, yüzlerce turist saatin altında bekleşiyor. Her saat başı, olduğu gibi birazdan gösteri başlayacak. Ölümü temsil eden iskelet, eliyle ölüm çanının ipini çekecek. Kulenin pencereleri açılacak, on iki havari arkadan geçecek. Ortadaki horoz haber verecek zamanın geldiğini. Derken kulenin tepesinde ortaçağ kıyafetleri ile bir adam belirecek, elindeki borazanı öttürüp, bayrak sallayarak halkı selamlayacak.”

Sanatçılara olan sevgisi ve tutkusunu gittiği her şehirde hissedebiliyorsunuz. Dostoyevski’nin, Kafka’nın, Mozart’ın müze evlerini gezerken hissettiklerini siz de hissedebiliyorsunuz.

“Bir zamanlar bu pencereden dışarı bakmış Mozart. Düşünmek, hissetmek çok hoş. Sırf bunun için bile gelinir.”

“Dostoyevski’nin bir zamanlar yaşadığı apartmanın önündeyim… Karamazov Kardeşleri bu evde yazmış… Merdivenleri ağır ağır çıkıyorum. Bir zamanlar nefes aldığı evi soluyorum…”

Benian Çulhaoğlu, yalnız yurtdışını değil yurdumuzun güzel şehirlerini de gezmiş ve tarihini, güzelliklerini hissederek bize aktarmayı başarmış. Anadolu’muzun dönüp de bakmadığımız güzelliklerinden, tadına doyamadığımız yemeklerinden, karından, yollarından, misafirperverliğinden bahsetmiş, niye gidip de görmemişiz ki dedirtmiş.

Tek başına dolaşmaktan zevk aldığını belirtiyor sık sık. Ben kendisine hak veriyorum; çünkü kendisi gibi dolaştığı şehirleri sadece dolaşmış olmak için değil, bilmek, görmek, hissetmek, sindire sindire, doya doya istediği kadar dolaşmak isteyen bir yol arkadaşı bulmak gerçekten zor. Bir binaya veya bir göle saatlerce bakmak istiyorsa; oturup bakan, gereksiz görüyorsa; bir araca atlayıp başka bir şehre gitmek isteyen birine yol arkadaşı bulmak hem zor hem de gereksiz. İnsan zevk aldığı bir şeyi sonuna kadar istediği gibi yapmalı.

Bir sonraki sayfada nerelere gideceğimizi, kahvemi elime alıp, evimin kanepesinde Dünya’nın nerelerini gezeceğimi merakla beklerken, bir yandan da içimdeki “Haydi! Tembellik yapma kalk, gidip bir de kendi gözünle gör şuraları” diyen sesiyle, “Şimdi olmaz, şu tatil bir gelsin de ondan sonra” diye durdurmaya çalışarak okuduğum ve nereleri görmek isteyip nereleri görmek istemeyeceğime karar vermemde bana rehberlik eden çok zevkli bir kitaptı.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ