Rojava’nın insan hakları karnesi zayıf

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) geçen hafta yayınladığı ‘Kürt Yönetimi Altında: Suriye’nin PYD Yönetimindeki Bölgelerinde İhlaller’ raporuna göre, Rojava’daki insan hakları ihlalleri, rejimin ve muhalif örgütlerin Suriye’nin diğer bölgelerinde yaptıkları kadar korkunç ve yaygın olmasa da, ciddiye alınacak boyutta.

EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com

2011’den bu yana Suriye, birçok insan hakları örgütünün raporlarına göre rejimin ve bazı muhalif örgütlerin savaş suçuna ve insanlığa karşı suça varan uygulamalara ve hak ihlallerine sahne oluyor. Bu kanlı manzaraya karşın Suriyeli Kürtlerin Demokratik Birlik Partisi (PYD) liderliğinde Efrin, Kobani ve Cezire kantonlarında ilan ettikleri Rojava otonom yönetimi, anayasa işlevi gören Sosyal Sözleşme’de vaat ettiği eşitlikçi, insan haklarına saygılı, temsiliyeti ve azınlık haklarını gözeten anlayışıyla farklı bir tablo çiziyordu.

Fakat 1978’den beri dünya çapında insan haklarını savunan ve bu konuda araştırmalar yayınlayan uluslararası sivil toplum kuruluşu İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) geçen hafta yayınladığı ‘Kürt Yönetimi Altında: Suriye’nin PYD Yönetimindeki Bölgelerinde İhlaller’ raporuna göre, Rojava’da yaşananlar, çizilen tablo kadar parlak değil. 3 yıldır Suriye’deki insan hakları ihlallerini raporlayan kuruluşun raporun girişinde belirttiği gibi, Rojava’daki insan hakları ihlalleri, rejimin ve muhalif örgütlerin Suriye’nin diğer bölgelerinde yaptıkları kadar korkunç ve yaygın olmasa da, ciddiye alınacak boyutta.

Sosyal Sözleşme’de insan haklarının temelli olduğu söylense de, özellikle PYD’ye muhalif partiler olan Suriye Kürt Demokrat Partisi (PDKS), Yekiti ve Azadi üyelerine karşı kötü muamele ve keyfi tutuklamalar, Rojava’nın insan hakları karnesine eksi puan olarak yazılan konularda başı çekiyor. PYD yetkilileri ise bu durumu Rojava’da hiç siyasi tutuklu bulunmadığı iddiasıyla reddetse de, sadece muhaliflerin tutuklu bulunduğu davaların ‘güvenlik ve terör’ gerekçeleriyle yapıldığının söylenmesi bile ortada bir gariplik olduğunun ifadesi. Ayrıca Rojava’daki yargı sisteminin de PYD egemenliğinde olması, bu iddiaları ve kantonlardaki adalet anlayışını kuşkulu hale getiriyor.

Raporda örnek verilen Nisan 2014’teki aralarında 5 PDKS üyesinin de bulunduğu bir dava örneğinde görüldüğü gibi, tutukluların kendilerine işkence yapıldığı ve ifadelerinin zorla alındığı şikâyetleri ciddiye alınmıyor. Ayrıca yargı sisteminde, parası olmayan tutuklulara avukat verilmemesi veya avukat tutma hakları olduğunun kendilerine bildirilmemesi gibi ihlaller de yaşanıyor Rojava’da. Yine Nisan 2014’te altısı da muhalif parti üyesi tutuklulardan üçünün hâkim karşısına çıkarılmadan iki ay sonra salıverilmeleri ve bu süre zarfından aileleriyle görüştürülmemeleri, bölgedeki adil yargılama mekanizmalarının zayıflığını gösteriyor. Diğer üç insanın hangi yasaya göre ve delillerle cezalandırıldığı ise halen bilinmiyor. Zira vakalara göre değişen ve açıkça belirtilmeyen yasalar da sistemin en büyük sorunlarından. HRW yetkililerine konuşan, ceza alanlardan birisinin kızını ifadeleri ise adeta bölgedeki düzenin özeti: ‘Hiçbir şey söyleyemezsiniz, çünkü onlar iktidarda’.

Bölgelerdeki polis teşkilatı Asayiş’in gözaltındaki insanlara karşı muamelesi de ihlaller hususunda başı çeken kötü uygulamalardan. Bu sorunlardan birisi, uzun gözaltı süresi. Gözaltı süresi, hiçbir gerekçe gösterilmeden bir aya kadar uzatılabiliyor. Ayrıca Sosyal Sözleşme’nin 25. maddesi tutuklulara karşı fiziki ve mental kötü muameleyi yasaklasa da, pratikte durum pek öyle değil. Dayak, hücrede tutulma ve ölüm tehditleri ayağın uygulamalar arasında yer alıyor. Mayıs 2014’te Efrin’de yaşanan bir gözaltında ölüm vakası, Hannah Hamdoş’un başını duvara vurarak kendini öldürdüğü iddiasıyla kapatılsa da, görgü tanıkları, Hamdoş’un yüzündeki ve vücudundaki yaraların durumundan dolayı olayın intihar olmadığını ifade ediyorlar. Şubat 2014’te Sere Kaniye’de yaşanan bir diğer vakada ise 24 yaşındaki Raşwan Ataş’ın gözaltında bir Asayiş memuru tarafından öldürüldüğü kabul edilmiş ve bu memur, ‘ağırlaştırılmış müebbet’le cezalandırıldığı söyleniyor. Aynı zamanda, son iki buçuk yılda, bölgede 9 tane çözülemeyen cinayet ve kaybolma vakası yaşanması ve bu insanların hepsinin PYD muhalifi olmaları da güvenlik güçlerinin keyfi uygulamaları konusunda kuşku uyandırıyor. 27 Haziran 2013’te Amude’de PYD karşıtı bir gösteride, PYD’nin silahlı kanadı YPG güçlerinin ‘aşırı şiddet’ uygulaması ve göstericilerin üzerine ateş açması sonucu, üç günde toplamda 8 göstericinin öldürülmesi, bölgedeki politik şiddetin varabileceği boyutlar hakkında önemli ipuçları veriyor. Aynı gösteride alıkonulan 50 Yekiti Partisi üyesinin bir YPG binasında dövülmesi de yaşanan büyük ihlallerden birisi.

HRW’nin bölgedeki ihlaller konusunda dikkat çektiği bir diğer nokta ise 18 yaşından küçük çocukların Asayiş ve YPG tarafından askeri amaçlarla kullanılması. Asayiş ve YPG’nin iç düzenlemeleri böyle bir uygulamayı yasaklarken, bu güçlerin içerisinde çocuk polis ve askerlerin halen bulunduğuna dikkat çekiliyor. Zira rapora göre, YPG 5 Haziran’da bu sorunun halen devam ettiğini kabul ederek, bir ay içerisinde 18 yaşının altındaki çocuk askerleri evlerine göndereceğini vaat ediyor.

Bu ihlallerin önüne geçilmesi için atılacak adımlara da yer verilen raporda, ilk öneri siyasi saiklerle tutuklanan insanların davalarına bakacak bağımsız bir komisyon kurulması ve keyfiyetle alıkonulan tutukluların salıverilmesi yer alıyor. Gözaltında veya hapiste uygulanan kötü muamele şikâyetlerinin ulaştırılması için şeffaf bir mekanizma kurulması üzerinde durulan raporda, mahkemelerde uygulanan yasaların açıkça duyurulması ve bunun yaygınlaştırılması gerektiğinin altı çiziliyor