AK Parti’nin geleceği ne olacak?

AKP'nin yönünü, 'AKP Devri: Türkiye Siyaseti' kitabının yazarı Doç. Dr. Yüksel Taşkın, İslamcılık ve Kürt sorunu üzerine dikkat çekici yazılarıyla bilinen sosyolog Mücahit Bilici, Agos okurlarının AK Parti analizleriyle tanıdığı Menderes Çınar ve Akil İnsanlar Marmara Heyeti Grup Sekreteri, anayasa hukuku uzmanı Levent Korkut değerlendirdi.

Fotoğraf: AA

FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı olmasıyla beraber, Türkiye yeni bir dönemece girdi. Erdoğan'ın, kendi ifadesiyle 'başkan' adaylığı açıklandıktan sonra yaptığı uzun konuşmadan akılda kalan cümlelerden bir tanesiyse tam da bu dönemeci işaret eder nitelikteydi: “Cumhurbaşkanı siyaset dışı olamaz.”

Gündeme giren 'zayıf başbakan, güçlü cumhurbaşkanı', 'yarı başkanlık', 'başkanlık' maddeleriyle beraber, “AKP'nin geleceği nasıl şekillenecek?”,  “Yeni anayasa sürecinin akıbeti ne olacak?” gibi sorulara da cevap aranmaya başlandı. Konuyu, 'AKP Devri: Türkiye Siyaseti' kitabının yazarı Doç. Dr. Yüksel Taşkın, İslamcılık ve Kürt sorunu üzerine dikkat çekici yazılarıyla bilinen sosyolog Mücahit Bilici, Agos okurlarının AK Parti analizleriyle tanıdığı Menderes Çınar ve Akil İnsanlar Marmara Heyeti Grup Sekreteri, anayasa hukuku uzmanı Levent Korkut'a yönelttiğimiz sorularla değerlendirdik. 

“Başbakan'ın bu sorumluluktan kaçacağını düşünmüyorum”
Menderes Çınar:

  • Erdoğan'sız AKP mümkün mü? 

Lider merkezli olan AKP'nin sıkıntıya girebileceğini ve bu sıkıntıyı gidermek için 'partili cumhurbaşkanı' seçeneğini zorlamayı tercih edeceğini düşünüyorum. Yaşanacak bu geçiş dönemi 'kuvvetli cumhurbaşkanı, zayıf başbakan' seçeneğine işaret ediyor.

Süreçte bölünmeler olabilir. Başbakan varken de içeriden Başbakan’ın siyasetine, söylemine karşı çıkacak gruplar vardı fakat Başbakan partiye başarı kazandırıyordu ve o yüzden gruplar susuyordu. Şimdi Başbakan ayrılınca, bunların kendilerini ifade edebileceği bir boşluk doğabilir. Başbakan bu geçiş döneminde de partiden elini çekmeyecektir, üç dönem kuralının değiştirilmemesi de bundan. Başbakan'a açıktan meydan okuyacak bir kişi, ağırlığı olan bir fikir de kalmayacak partide.

  • Erdoğan yetkisi olan ama sorumluluğu olmayan bir makamı bırakıp neden başkanlığı tercih etsin?

Sizin sorunuzdaki sorumluluk anlayışıyla, Başbakan'ın sahip olduğu sorumluluk anlayışı aynı değil. O zaten seçilmiş olması itibariyle birçok şeyden sorumlu olduğunu düşüneceği için bu safa girebilir. Bu aynı zamanda sistemin istikrarlı kılınması açısından da iyi olacak diye meşrulaştırılabilir. Cumhurbaşkanı halk oyuyla seçiliyor, bu aslında çok büyük bir yetkilendirme anlamına geliyor, geriye bunun yasal düzenlemesinin yapılması kalıyor. Başbakan'ın bu sorumluluktan kaçacağını düşünmüyorum.

“Erdoğan mutlak kontrol isteyecektir”
Mücahit Bilici:

  • Erdoğan cumhurbaşkanı seçildikten sonra ne olacak?

Erdoğan parti üzerinde mutlak kontrol sahibi olmak isteyecektir ve seçilmişliğini bunun için bir enerji olarak kullanacaktır. Yok, eğer Erdoğan partinin kontrolünü kısmen bile olsa kaybetse veya siyasette aktif olmazsa, o zaman AK Parti bence parçalanacaktır. AK Parti'yi bir arada tutan Erdoğan'ın parti içi mutlak kontrolüdür. Diktatörlük iddiaları belki tam olarak burası için geçerli. Erdoğan sonrasında AK Parti, karizma siyasetinden çıkan her 'hareket' gibi kurumsallaşma, soğuma, kurucu liderin yerini tutamama krizleriyle karşılaşacaktır diyebilirim. Elbette tüm bunlar varsayımsal tahminler. Hayat ve dünyadaki gelişmelerle tepkime içine girecektir bu gelişmeler ve sonuçları kestirmek çok zor.

Dindar kitleler Erdoğan'ın kısmen fıtri, kısmen imal edilmiş büyüsü altında bulunuyor. Erdoğan gibi bir figürün gölgesi, etrafındakileri kişiliksiz hale getiriyor. Bu ifadeyi aşağılayıcı anlamda değil, temayüz edemeyiş anlamında yüzsüz şeklinde kullanıyorum. Erdoğan'sız bir parti çok sayıda yarım siyasetçinin kavgasına sahne olacaktır ya da işi kurala bağlamak isteyeceklerdir. Her halükârda bir kriz olacak diyebilirim.

“AKP'de Erdoğan’ın ‘savaş kadrosu’na karşı eskiler kapışması”
Yüksel Taşkın:

  • 'Yeni anayasa' süreci nasıl etkilenir?

Mevcut sistemle parlamento seçimlerine gideceğimiz belli, benim tahminim bu seçim sistemi ve AKP’nin aynı yolda devam etmesi durumunda, yüzde 40 ila 42 civarında bir oy aldığı takdirde Meclis’te çalışmakta zorlanabilir. Anayasa’yı değiştirmeyi bırakın, AKP'nin pozisyonunda gerileme yaşanabilir. Bu da ihtimal dahilinde. Aslında Başbakan'ın yerinde kalıp, Gül’ü cumhurbaşkanı yapması en iyi senaryoydu. İkinci bir senaryo Gül’ün başbakanlığı. Parti için en kötü senaryoysa 'zayıf başbakan, güçlü cumhurbaşkanı'.

  • Neden en kötü senaryo 'zayıf başbakan, güçlü cumhurbaşkanı'?

Bu sistem kırılma olmadan işleyemez, zaten yarı başkanlığa doğru zorlanmış, yarı başkanlık ve parlamenter sistem arasında kalan bir durum olduğu için sorun yaşanıyor. Şimdi Başbakan, bunu biraz daha başkanlık sistemi yönüne doğru zorlayacak. Türkiye, 1950'den beri parlementer sistem konusunda büyük bir deneyim biriktirdi. Bunu zorlamak zaten doğal olarak istikrarsızlık demek.

Üç dönem kuralı uygulanırsa ikinci dönemden gelen ve belli bir ağırlığı olan herkes tasfiye edilmiş olacak. Erdoğan partide ideolojik bağlılığı olmayan, işinde başarılı, genç ve yeni bir kadro oluşturacağı için büyük bir mutabakat yaratabilir. Benim 'savaş kadrosu' dediğim, Erdoğan ve onun genç danışman kadrosuyla eskiler arasındaki savaş, Gül’ün pozisyonu üzerinden dönüyor, görebildiğim kadarıyla. Parti içinde fikri bölünmeler olduğu düşüncesi de bana göre yanlış. Zaten bugün ne Arınç’ın, ne Gül’ün ne de Davutoğlu’nun Meclis’te tabanı var, hepsi hikâye bunların.

“Bakanlar Kurulu'na hukuken değil, siyaseten hükmedebilir”
Levent Korkut:

  • “Zayıf başbakan”ın hukuki karşılığı var mı?

“Zayıf başbakan” tamamen cumhurbaşkanı'nın ortaya koyacağı performansla sağlanabilecek bir durum. Hukuken zayıf başbakan diye bir şey yok. Bu ancak siyasi olarak yapılabilir. Hükümet de buna olur verirse o zaman, 'güçlü cumhurbaşkanı' bazı yetkileri fiilen kullanamasa da Bakanlar Kurulu'na siyaseten hükmederek kullanabilir.

  • Bu sürdürülebilir bir sistem mi?

Sürdürülebilmesi iki şeye bağlı: Bu sistem parti içinde nasıl algılanacak? Bu açıdan orta vadede olacaklar önemli. İkincisi, siyasi sistemde nasıl bir reaksiyon oluşacak, çok ciddi gerilimler çıkabilir. Cumhurbaşkanlığı, sorumluluğu olmayan siyasi bir figüre dönüştü şeklindeki eleştirinizden hareketle, diğer siyasi partilerin cumhurbaşkanına tutumu değişebilir ve bu değişim de siyasi krizlere neden olabilir. Bu iki engelin aşılabilmesi gerekiyor. Bir üçüncü önemli faktör olarak, böyle bir cumhurbaşkanının çok güçlü bir başbakanla çalışması zaten mümkün olmaz. Hukuki temeli olmuş olsaydı belki ama şimdi hukuk dışında siyasi bir liderlik de sağlanacaksa gayet tabii pasif ve cumhurbaşkanının doğrultusunda hareket eden bir başbakana ihtiyaç var.

Kategoriler

Güncel Gündem