Sivas Katliamı, Carina’nın günlükleriyle anlatılacak

Yönetmen Ulaş Bahadır, Sivas Katliamı’nın tek yabancı kurbanı olan Hollandalı Carina Cuanna’nın tuttuğu günlüklere bağlı kalarak, Sivas ’93’ü anlatacak olan uzun metraj bir film çekmeye hazırlanıyor. Çekimlerine Ağustos ayında başlanacak olan filmin oyuncu kadrosu şu an için açıklanmış değil.

ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar@agos.com.tr

23 yaşındaki Hollandalı Carina Cuanna, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan katliamda hayatını kaybetti. Sivas Katliamı’nın tek yabancı kurbanı olan Carina Cuanna’nın Türkiye’yle ilişkisi, Hollanda’da Leiden Üniversite’sindeki Kültür Antrolopoloji Bölümü’nde okurken başladı. Cuanna, Maryze Schoneveld Van Der Linde adındaki sınıf arkadaşıyla birlikte, 1992 yılında ayrı ayrı Türkiye turuna çıktı. İki arkadaşın bu merakı, bitirme tezleri için Türkiye’de çalışmayı seçmelerine sebep oldu. Seyahati sonucu Türkiye’ye aşık olan Carina’nın bitirme tezi ‘Türk kadınının aile içi rolü ve çevre ile ilişkileri’ üzerineydi.

Katliamın yıl dönümünde BBC Türkçe’de yayınlanan, Carina’nın yaşamıyla ilgili habere göre, başta ailesi olmak üzere, yakın çevresi, Carina’nın tezi için Türkiye’de çalışma isteğine, Türkiye’nin insan hakları konusunda 90’lardaki zayıf karnesi nedeniyle karşı çıkmış olsa da, Carina bu itirazlara kulak asmadı ve 22 Haziran 1993’te Türkiye’ye tekrar geldi. Ankara’da yaşamaya başlayan Carina, Hollanda’da öğrenmeye başladığı Türkçesini, Ankara’yken hızlandırılmış Türkçe dil eğitimi alarak ilerletti. Carina ayrıca Ankara’dayken Yasemin ve Asuman adlı iki Alevi gençle tanışıp arkadaşlık kurdu. Bu tanışıklık, Carina’nın Alevi kültürüyle ilgilenmeye başlamasında etkili oldu.

Sivas’a gitmek için ısrar etti

Carina’nın yeni arkadaşları Asuman lise öğrencisi, ablası Yasemin de Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisiydi ve aynı zamanda Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nde semah öğretmeniydi. O yıl Yasemin ve Asuman’ın Sivas’ta düzenlenecek şenliklere katılacaklarını öğrenen Carina’nın Sivas’la da yolu bu şekilde kesişti. Asuman ve Yasemin’in annesi Yeter Sivri’nin anlattıklarına göre, semah öğretmeni Yasemin başlarda bu fikre sıcak yaklaşmadı. Çünkü şenlikler boyunca Yasemin’in programı yoğun olacaktı ve bu nedenle Carina’ya zaman ayıramayacaktı. Ama Carina, bu mazereti dinlemeyerek Sivas’a onlarla beraber gitmek için ısrar etti ve sonunda Carina kardeşlerle birlikte etkinliklere katılmak üzere Sivas’a gitti.

Carina, günlük tutuyordu. Türkiye geldikten sonra da günlük tutmaya devam eden Carina, 2 Temmuz’da Sivas’ta yaşanan o acı dakikalar öncesi günlüğüne “Şu anda ‘kapatılmış’ bir vaziyette bir otelde oturmaktayız, zira dışarıdaki kökten dinci Müslümanlar dolaşıp duruyorlar” diye yazdıktan sonra “Bunun ile ilgili daha sonra yazacağım” diyerek, günlüğüne Sivas günlerine dair diğer gözlemlerini yazdı.

‘Şimdi işler ters gitmeye başladı’

Zaman ilerledikçe Madımak Oteli’nin dışındaki eylemlerin saldırıya dönüşmesi sonrasında, Carina günlüğüne şunları yazdı: “Fakat şimdi işler ters gitmeye başlıyor. Biz uzun bir zamandır otelde oturuyoruz. Dışarıda devasa ve kökten dinci grup (aşırı sağcı) bağırıp naralar atıyor. Bu binada solcu düşünür ve yazar Aziz Nesin’i saklıyorlarmış. Kendisi ‘Şeytan Ayetleri’ni yayınlamak düşüncesindeymiş. Bunların hepsi nahoş şeyler. Kendimi çok zor ve sıkıntılı bir durumda hissediyorum, zira biraz sonra burada neler olacak, tahmin bile edemiyorum. Sonunda bu şehrin bir Türk kökten dinciler topluluğunun bulunduğu bir yer olduğunu öğrendim. Bir sürü sloganlar atılıyordu ve bağrışmalar vardı. Bununla birlikte bir sürü de polis vardı.”

Carina’nın günlüğündeki son sözleri “Fakat ben bütün bunlardan ne anlarım ki?… Dışarıdan yüksek tonda bağırmalar geliyor ama ne olduğunu anlamıyorum…….” oldu. Bu cümleleri yazdıktan kısa bir süre sonra Carina, göstericilerin ateşe verdiği otelde 34 kişiyle beraber hayatını kaybetti.

Ulaş Bahadır

21 yıl sonra

Katliamın üzerinden 21 yıl geçtikten sonra, şimdi Sivas’ta yaşananlar ‘Carina’nın Günlüğü – Sivas ’93’ adıyla beyazperdeye aktarılıyor. Yönetmen Ulaş Bahadır’ın çekimlerine önümüzdeki Ağustos ayında başlayacağı uzun metraj filmi, Carina’nın günlüklerine bağlı kalarak, Sivas Katliamı’na dair bilinmeyen ayrıntılara yer verecek.

Carina, Madımak Oteli’nde diğer insanlarla birlikte sıkışıp kalmışken, yönetmen Ulaş Bahadır, o günü ‘Aslında benim için, çaresizliğin ne olduğunu öğrendiğim gündür’ diye hatırladığını söylüyor. Bahadır, ailesi ve yakınlarıyla birlikte, ellerinden bir şey gelmiyor olmanın acısıyla Madımak Oteli’nin etrafında yaşananları televizyonda seyrederken şunların aklına geldiğini ifade ediyor: “Orada sevdiğiniz, hatta ailenizden bildiğiniz insanlara saatlerce dur durak bilmeden saldırıyorlar, taşlıyorlar, bununla da yetinmeyip oteli ateşe verip insanları yakıyorlar. Bir savunmasızlık, sahipsizlik hissi her an başıma gelebilir duygusu, sonrası hepimiz için malum: ‘Biz nerede yaşıyoruz? Burası neresi? Biz buraya ait miyiz?’ duygusu.”

‘Madımak film olacaksa, Carina’nın günlüğünden yol çıkılmalı’

Peki, filminde 1993’te Sivas’ta yaşanan katliamı, Carina’nın günlükleri üzerinden anlatacak olan Ulaş Bahadır’ın yolu Caria’nın günlükleriyle nasıl kesişti? Günlüğün kendisine Ankara’da tiyatroyla ilgilenirken Tuzluçayır Cemevi’nde hediye edildiğini söylüyor Bahadır ve sonrasında yaşadıklarına dair şunları söylüyor: “Daha sonra İstanbul’a, sinema akademisine gelirken, beni çok etkilediği için, günlüğü de yanımda getirmiştim. Mezun olduktan sonra sinemayla ilgili çalışmalar yaparken, günlüğü tekrar elime aldım ve Madımak film olacaksa, bu günlük üzerinden yola çıkılarak senaryolaştırılmalı diye düşünerek çalışmalarıma başladım.”

Ailesi, Türklerin düzenledikleri etkinliklere katılmıyor

Carina’nın tez çalışması için Türkiye’ye gelmesine ısrarla karşı çıkan ailesi, şimdi her 2 Temmuz’da Carina’nın birkaç arkadaşıyla birlikte çocuklarının mezarına sessizce çiçek bırakıyor. Yönetmen Ulaş Bahadır’ın ise ‘Carina’nın Günlüğü-Sivas ’93’ adlı film projesi ilerlerken, acılı aileyi haberdar edip izinlerini alması pek kolay olmamış. Neden böyle zorlandığınını, Sivas Katliamı’nın hala daha acısını şiddetle hissetmemize neden olan faillerinin ortaya çıkarılmamış olmasına bağlıyor Bahadır: “Proje sürecinde Carina’nın ailesinin desteğini almam kolay olmadı açıkçası. Ailenin ve yakınların, Hollanda’da Türkler tarafından düzenlenen anma etkinliklerine dahi katılmadıklarını öğrendim. Çünkü, Sivas Katliamı, yirmi bir yıldır ‘çözülemeyen’, ilerleme kaydedilemeden rafa kaldırılan bir dava dosyası oldu. Dışarıdan bakıldığında, insanı din adına yakan bir güruh, buna izin verip dava sürecinde katilleri aklayan bir devlet imajı var ortada. Ülkede ileri demokrasi nutukları atılırken, Carina’nın ailesinin bizim ne kadar geride olduğumuzu çok daha net gördüklerini düşünüyorum.”

Ulaş Bahadır’ın, oyuncu kadrosu şu an için açıklanmayan ‘Carina’nın Günlüğü – Sivas ’93’ adlı uzun metraj filmi, Türkiye’de üzeri ısrarla örtülmeye çalışılan Sivas Katliamı’nın hafızasını geri çağırarak, zihinlerdeki adaletsizlik hissini bir nebze olsun rahatlatmaya aday görünüyor.