Orta Yeri Sinema

Haftanın filmlerine 'hınzır' ve eleştirel bakış, bundan böyle her hafta Agos’ta. Köşenin ilk talihlileriyse 'Vecide', 'Herkül: Özgürlük Savaşçısı’ ve ‘Çöldeki İzler’.

EVRİM KAYA
evrimkaya@agos.com.tr

Suudi Arabistan’da bir  genç sivil

Bu hafta gösterime giren bir dolu yerli ve yabancı korku filmine yüz vermek istemeyenler, korkulardan korku beğenip, tamamı Suudi Arabistan’da çekilen ilk film olarak tanıtılan ‘Vecide’yi izleyebilirler. Ayakkabı tercihinden, bir tür genç sivil olduğunu şıp diye anladığımız küçük Vecide, Marjane Satrapi’nin ‘Persepolis’ine benzer şekilde ‘İslam ülkesinde Batılı müzikler dinleyen ergen kız olmak’ meselesine parmak basıyor. Ancak, filmin ‘müslüman mahallesinden çıkan en yeni kadın yönetmeni’, ne yazık ki Satrapi’nin yaratıcılığından ve öngörülmesi zor fırlamalılığından nasibini almamış. Başrol oyuncusununun bütün sevimliliğine rağmen, ‘Vecide’ şablon bir ‘Bisikletli Çocuk’, donuk bir ‘Dört Yüz Darbe’. Yine de insan, Suudi Arabistan’da kadın olmanın korkunç cin filmlerinden de korkunç olduğunu, bir an için de olsa kalbinin en derininde hissediyor. Kimse, kendi kocasının düğününde fırlatılan havai fişekleri izlemek istemez. Bu yüzden Batı iyi, Doğu kötüdür. Haberiniz olsun.

Mini etekli, bol kaslı

Kalbini bu tür meselelere yormak istemeyenler, hatta hiç yormak istemeyenler, tercihen dev ekranlı bir salonda, üç boyutlu olarak yeni Herkül filmini izlemeliler. Aslen bir çizgiroman uyarlaması olan ‘Herkül: Özgürlük Savaşçısı’, ekseriyetle mini etek giyen bir dolu kaslı erkeğin çeşitli şekilerde birbirini öldürmesini, düşmeyen bir tempoyla anlatıyor ama Yunan tanrılarının muğlak iktidarına karşı bir tür agnostiklik, bir tür insan güzellemesi bile içeriyor. Bunları biraz bayat buluyorsanız, tekrar ediyorum, mini etekli ve bol kaslı bir Herkül, yeri yerinden oynatıyor.

Develerle yaşıyor. Sahiden.

Bu haftanın en iyi filmi, geçen haftadan devretti. Mia Wasikowska’nın güneşin altında ışıl ışıl bir performansla parladığı ‘Çöldeki İzler’, yalnızca bu yaz ‘çöl sıcakları geliyor’ muhabbetinin azlığından yakınanlar için haftanın en iyi seçeneği değil, aynı zamanda yazın en iyi filmlerinden. Wasikowska’nın, gerçek bir öyküden uyarlanan filmde canlandırdığı, ufak tefek, şehirli sarışın Robyn, dört devesi ve kara köpeğiyle üç bin kilometre yol yürüyerek, zalim Avustralya çölünü aşıp okyanusa ulaştığında, bu zorlu yolculuğu onunla yapmışsınız gibi sevinebilirsiniz. Geceleri boynunuza yılanlar dolanmadığına göre, gözünüzde büyüttüğünüz dertleriniz de, ziyasediyle baş edilir görünüverecektir.

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema