Bir bienal depremin yıkıntılarını süpürebilir mi?

9. Gümrü Bienali 22 Ağustos’ta başlıyor. Bir ay sürecek bienale katılacak olan yerel sanatçılar, bir önceki bienalde açığa çıkan daha içsel meselelere yönelerek, şu sorunun cevabını arayacaklar: Gümrü’de bir bienal yapmaya gerçekten de ihtiyaç var mı?

25.000 kişinin ölümüne ve daha binlerce insanın evsiz kalmasına sebep olan 1988 Spitak Depremi’nden sonra Gümrü’den hızla dış göç yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.

LORA SARI
lorasari@agos.com.tr

9. Gümrü Bienali 22 Ağustos’ta başlıyor. Bir ay sürecek bienale katılacak olan yerel sanatçılar, bir önceki bienalde açığa çıkan daha içsel meselelere yönelerek, şu sorunun cevabını arayacaklar: Gümrü’de bir bienal yapmaya gerçekten de ihtiyaç var mı? Bienalin bu yılki koordinatörlerinden Gümrülü sanatçı Gohar Smoyan’la Gümrü sokaklarında dolaşırken, bu konu etrafında, Gümrü’de sanatı ve sanatçı olmayı konuştuk. Smoyan’a kalırsa, depremin sebep olduğu yıkıntıların tozlarını henüz üzerinden atamayan Gümrü’nün iyileşmesi için bir bienal, en azından sanat şart...

Gümrü bahtsız bir şehir. Yakın geçmişte, ilki 1926’da, ikincisi 1988’de olmak üzere, iki büyük deprem yaşadı. 1926’daki depremin yaraları, Gümrü (o zamanki adıyla Leninakan), Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başlıca endüstri şehri olduğundan, çabuk kapandı ama 1988 Spitak Depremi şehri yerle bir etti; Sovyetlerin dağılmasına ramak kala, Gümrü’yü deprem dağıttı. Felaketin üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen, şehirdeki birçok yapı hâlâ onarılmamış durumda. Hızla dış göç veren, sefalet zengini, yine de olağanüstü güzellikte bir şehir Gümrü.

Tam da bu sebeplerle, Gümrü’de 1998’den beri bir bienal yapılıyor olması, hem mutluluk verici, hem de şaşırtıcı. Gümrü Bienali, Kafkasya’nın tek bienali olma özelliğini koruyor; yakında Gürcistan’da bir trienalin başlayabileceğini de belirtmeden geçmeyelim.

Bienalle şenlenen Gümrü

Bu yıl Gümrü Bienali, 22 Ağustos’ta başlayıp 22 Eylül’de sona erecek. Bienal döneminde şehirdeki kültürel hayat canlandığından, şehirdeki sanat etkinlikleri, bienal kapsamındaki küçük projeler ışığında, Kasım’a kadar sürecek. Böylelikle sanatçılar bienal zamanıyla sınırlandırılmamış olacak ve bienalin etkileri şehirde hissedilmeye devam edecek.

Bienalin bu yılki koordinatörlerinden sanatçı Gohar Smoyan, bienal küratörünün ve sanat direktörünün, yerel sanatçılardan seçilmesine özen gösterildiğini anlattı. Bienali düzenleyen ekipte yer alan neredeyse herkes Gümrü’de ikamet ediyor; bienalin ve Gümrü Çağdaş Sanat Merkezi’nin kurucularından, İsveç’te yaşayan Azat Sargsyan ise, hâlâ her bienalin organizasyonunu ve bir nevi küratörlüğünü de üstleniyor. Gümrü Bienali’nde genellikle iki veya üç küratör birlikte çalışıyor; Sargsyan da, bir ‘baş-küratör’ edasıyla, biricik çocuğuna her seferinde sahip çıkıyor. Bienallerin sanatsal direktörlüğünü ise, 2008’den beri, Gümrü Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin de başında bulunan Hampartsum Ğugasyan yapıyor. Bu yılki bienalin tüm yükü, Smoyan ile Gümrülü iki sanatçının omuzlarında: Hrant Dink Vakfı’nın verdiği Seyahat Fonu’yla İstanbul’da bulunan Sarkis Hovhanisyan ve Vahagn Ğugasyan.

Mikhail Gorbaçov, depremin hemen ardından ABD ziyaretini iptal edip Gümrü’ye gitmişti. Gorbaçov, Gümrü halkı için uluslararası yardım çağrısında bulunmuştu.

Gümrü Bienali ne kadar gerekli?

Bu yılki bienalin kavramsal çerçevesi çarpıcı: ‘Gümrü’de bir bienalin yapılmasına ne derece ihtiyacımız var?’, ‘Bienal bu şehre ve şehrin sanatsal yönüne neler katıyor?’ gibi sorulara cevap arayacak olan bienal için bu yıl pek reklam yapılmamış, fazla patırtı koparılmamış. Smoyan, “Tamamen içerden sorunlara odaklanacağımız, küçük, derinlikli ve profesyonel yapıtlar üretmek istiyoruz” diyor.

Bienale önceki yıllarda Türkiye de dahil, çok sayıda ülkeden sanatçı katılırken, ‘Ermenistan’ın sanatsal mirası ve potansiyeli’ gibi bir kavramsal çerçevenin çizildiği 2012’deki ve yine yerel meselelere odaklanan, bu yılki bienalde, merkezde Ermenistanlı sanatçıları görüyoruz.

Yine de, bienale Almanya, Avusturya, Macaristan ve Rusya’dan katılım bekleniyor. Bu dört ülkeden gelecek sanatçı gruplarının her biri kendi programları ve küratörleriyle bienale dahil olacak. 2012’ye kadar Gümrü Bienali’nde upuzun bir Türkiyeli sanatçılar listesine rastlanırken, son iki bienalde Türkiyelilerin esamisi dahi okunmuyor. Fakat bu durum siyasi sebeplerle değil, yerel sorunların irdelenmesiyle ilgili.

Siyasetten yoksun, slogandan uzak

Sanatın politikanın tekelinde olmasından ve her sanatçının bu fikirle yola çıkmasından yakınan Smoyan, bienali siyasal mesajlardan arındırmak istediklerini söylüyor: “Toplumlarda büyük kutuplaşmaların görülüyor; yapılan her şeye siyasal anlamların yüklenmesi, o dürtüyle üretilmesi, günümüzün gerçeği. Biz, bunun tam tersini yapmanın mümkün olup olmadığını görmek istiyoruz. Siyasetten yoksun bir bienalin, hem izleyicinin, hem de sanatçının ne kadar ilgisini çekeceği de, yönelttiğimiz sorulardan biri. Bireyselliklerini ortaya koyan, herhangi bir kolektifin parçası olmayan sanatçılar göreceğiz bu yıl.”

Smoyan, bienallerin birer sloganı, göze çarpan imajları olduğunu ve ‘büyük gürültü’ kopardığından, bunlar olmadan dikkat çekmediğinden söz ediyor. Ancak, sadece sanatta değil, hayatın her alanında rastlanan ‘yaygara koparma’ merakı bu yılki Gümrü Bienali’nin yanından dahi geçmiyor. Smoyan, bienali yalınlaştırıp, tamamen sanata odaklanarak, sloganlardan ve gürültüden arınmaya çalıştıklarını vurguluyor.

İlle de sanat, ille de bienal?

Gümrü’de bir bienalin hakikaten gerekli olup olmadığı sorusuna dönersek... Smoyan’a Gümrü Bienali’nin nasıl ve neden başladığını soruyorum: “1988 depreminden sonra sanat, Gümrü’den Yerevan’a kaydı. Amacımız, Yerevan’a yerleşen sanatın merkezini kaydırmak, onu oradan çıkarmak, dağıtmaktı. Bienallerin arkasındaki asıl fikir, sanatı merkezsizleştirmek, onu başkentlerin, büyük şehirlerin dışına taşımaktır. Nazizm’in izleri Almanya’nın Kassel şehrindeki devasa sanatsal faaliyetlerle silinmeye çalışılmıştı; biz de depremin yıkıntılarını bienal sayesinde süpürelim istedik. Gümrü Bienali, bir sanat terapisi formu bizim için; şehri iyileştiren, yenileştiren ve dönüştüren bir yanı var.”

Öte yandan, Gümrü’nün hali, Smoyan’ın söylediklerini boşa çıkarıyor. Smoyan da bu durumun farkında: “Bienal son yıllarda büyük bir gelişme gösterse de, temel amacına tam olarak hizmet edemiyor. Gümrü’nün sosyal hayatını ve sosyo-psikolojik sorunlarımızı çözmemize bienalin pek katkısı olamıyor. Bienal zamanlarında şehirde psikolojik olarak bir yenilenme yaşanıyor ama insanların, depremden bunca yıl sonra, hâlâ normal denebilecek şartlarda yaşayamadıklarını gördüğümüzde, aklımıza yine, bienalin ve sanatın neye hizmet ettiği sorusu düşüyor.”

Smoyan, her şeye rağmen, Gümrü Bienali’ni, şehrin binlerce yıllık sanatsal mirasını korumanın bir yolu olarak görüyor.

‘Gümrü ruhu, üretmeye teşvik eder’

Gohar Smonyan
FOTOĞRAF • HAYK BARSEGHYAN

Gümrü’de yaşamak birçok ekonomik ve sosyal problemle yaşamak demek. Resim ve enstalasyonla uğraşan, küratörlük yapan ve Gümrü Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Smoyan, Gümrü’nün bir ruhu olduğunu ve bu ruhun, şehrin başından ne geçerse geçsin, kaybolmayacağını düşünüyor: “Gümrü’de aktivizm göremezsiniz. İnsanlar birçok şeye kayıtsız kalabilir. Bu büyük kayıtsızlığın sebebi, halkın hayata dair umutlarını ve beklentilerini yitirmiş olması. Ya da belki de, hayattaki büyük değerlere ulaşmanın yolunun kendi iç dünyalarından geçtiğini biliyorlar.”

Smoyan, “Yaşayışında ve sanatında estetizme önem veren bir sanatçıysanız, Gümrü sizin için doğru şehir olmayabilir” diyor ve ekliyor: “Gümrü’nün en kötü yanı, aynı zamanda en güzel yanı. Şehrin sorunları beni sanatsal olarak harekete geçiriyor, üretmemi sağlıyor ama bir yandan da gündelik hayatımı çekilmez kılabiliyor.” Yine de, Ermenistanlı sanatçıların yaşamaları gereken şehrin Gümrü olduğunu söylemeden edemiyor: “Bu şehrin zorlukları sanatçıları üretmeye teşvik ediyor, zihniniz tamamen yaratma arzusuyla doluyor.”

Kategoriler

Kültür Sanat Sergi

Etiketler

Gümrü bienal