Boyacıköy Çeşmesi ya da bürokrasinin yılan hikâyesi

Boyacıköy Kilisesi Vakfı’na ait olan ve kilisenin yan sokağında bulunan tarihi çeşmenin Sarıyer Belediyesi'nden vakfa iadesi için yıllardır mücadele veren Nazaret Özsahakyan’ın yaşadıkları, aynı zamanda gayrimüslim vakıflarının, bürokrasinin çarklarında çektiği çileyi özetleyen, ibretlik bir hikâye.

MELİSA ARSLANYAN
melisaarslanyan@gmail.com

Boyacıköy Kilisesi Vakfı’na ait olan ve kilisenin yan sokağında bulunan tarihi çeşme, 1949’da yapılan kadastro düzenlemesi çerçevesinde Sarıyer Belediyesi’nin mülkü olarak envantere kaydedildi. O tarihten sonra kendi kaderine terk edilen çeşmenin talihi, 2000 yılında, vakfın başkanlığına Nazaret Özsahakyan’ın seçilmesiyle değişti. 1853’te, Sultan II. Mahmud’un sarrafı ve vergi toplayıcısı Misak Amira’nın, babası Eğinli Hacı Bedros’un anısına inşa ettirdiği çeşmenin iadesi için 11 yıl mücadele veren Özsahakyan’ın yaşadıkları, aynı zamanda gayrimüslim vakıflarının, bürokrasinin çarklarında çektiği çileyi özetleyen, ibretlik bir hikâye. Sözü, göreve gelir gelmez, Sarıyer Belediyesi’ne bu hatanın düzeltilmesi için başvuran ve yıllarca devlet daireleri ile Belediye arasında savrulan Özsahakyan’a bırakıyoruz.

2000 yılında göreve başladığımda Sarıyer Belediyesi’ne başvurarak, çeşmenin vakfımıza ait olduğunu ve ihya edilmesi şartıyla, sembolik bir bedelle vakfımıza satılmasını talep ettim. Dönemin ANAP’lı belediye başkanı iyi niyetli olmasına rağmen, Belediye Meclisi’nden bazı isimlerin muhalefeti yüzünden, talebim kabul edilmedi. Bu kişiler, 1977’ye kadar işlevini koruyan ama zamanla bakımsızlık yüzünden kuruyan ve tahrip edilen çeşmeyi kendilerinin restore etmeleri gerektiğini, iadenin söz konusu olmayacağını savundular. Daha sonra AK Parti’li belediye başkanının göreve gelmesiyle, Belediye yine ikinci adresim oldu, ancak tüm çabalarım nafile kaldı.

Nazaret Özsahakyan

Kitabeyi çalacaklardı

2003 yılında bir gece yarısı hırsızlar çeşmenin üstündeki Ermenice kitabeyi çalmaya çalışırlarken, kilise bekçisinin haber vermesiyle son anda yetiştim ve kitabeyi kurtarabildim. Bu olayın ardından, Belediye’ye, kitabenin korunması için bir dilekçe yazdım. Belediye’nin yanıtı, “Paramız yok, siz yapın” şeklinde oldu.

Yoğun ısrarlarım sonucunda, Belediye’nin çeşmeyi Vakfa satış dilekçesini Anıtlar Kurulu’na yollatabildim. Kurul, çeşmenin kamu malı sayıldığı için vakfımıza satılamayacağını beyan etti. Bunun üzerine, uyum yasaları çerçevesinde kilisemize ait taşınmazların iadesi için başvuruda bulunurken, çeşme ve su haznesi için de talepte bulunduk. Vakıflar Müdürlüğü iade taleplerimize olumlu yanıt verdi ama çeşmenin iade edilmesini reddetti. Bu arada, Belediye, Anıtlar Kurulu’na tekrar bir yazı gönderdi; buna cevaben, çeşmenin tapusunun Sarıyer Belediyesi’nde kalması, restorasyonun ise vakfımız tarafından yapılması gerektiği yönünde karar verildiği belirtildi.

Yeni belediye, aynı kader

Kurul, yazıyı Ankara’ya bildirirken belediye seçimleri yapıldı ve bu kez CHP’li belediye göreve geldi. Yeni yönetim, çeşmenin iadesine hiç sıcak bakmadı. Anıtlar Kurulu’nda türlü zorluklarla karşılaştıktan sonra, en yetkili kişiyle görüştüm ve Belediye kanalıyla müdürlüğe satışa ilişkin dilekçe gönderilmesi durumunda bürokratik işlemlerin devam ettirileceği sözünü aldım. Uzun uğraşlardan sonra, CHP İstanbul İl Teşkilatı’nın o zamanki başkanı Gürsel Tekin’e ulaştım ve düğüm çözüldü. Bu sayede Anıtlar Kurulu’na altıncı kez müracaat ettik ama yine o karar çıktı: “Söz konusu mülk kamu malı olduğundan satışın reddine, vakıf onarmak istiyorsa müsaadesine...”

Geçici 11. maddeye sırf bu çabalarım nedeniyle girdiğine inandığım ‘çeşme’ ibaresi de çözüm olmadı. Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem’i gördüğüm her yerde çeşme meselesini anlatmam ve sevgili Laki Vingas’ın başının etini yemem, 2012’de meyvesini verdi; Laki Bey tapumuzu alabileceğimizi müjdeledi. Ama gene hüsran... Bu kez de, Sarıyer Belediyesi’nin SGK borçları nedeniyle hacizli olduğu için tapuyu alamadık. Sonrasında, SGK, Belediye, AKP İl Başkanlığı, İlçe Başkanlığı, Valilik, orası, burası derken, 30 Ocak 2013’te tapumuzu alabildik.

Ama çilemiz bitmedi. Bu kez de 3 no’lu kurul bizimle uğraşmaya başladı. Villalara her türlü müsamahayı gösterirken, bizim çeşmenin projelerini bozup bozup yeniden çizdiriyordu. En sonunda, kendi isteğine göre, restorasyonun Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü’nün nezaretinde yapılmasına müsaade ediyor. Kuruldaki dosyamız ağır ceza mahkemelerindeki dosyalardan daha kalın.

Her şeye rağmen çeşmenin restorasyonunu tamamlayabildik ama bu kez de İSKİ’den su bağlatmayı başaramıyoruz!

Kategoriler

Toplum Vakıflar