Sanat âleminin güvencesiz lokomotifleri

Ali Artun, Nisan ayında İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Sanat Emeği: Kültür İşçileri ve Prekarite’ adlı kitabıyla, kültür ve sanat sektörünün ‘preker’ koşullarını ve güvencesiz çalışanlarını tartışmaya açtı. Biz de son yıllarda çeşitli sanat kurumlarında, farklı pozisyonlarda görev almış iki kadın sanat sektörü çalışanıyla ve Hafriyat’ın kurucularından, sanatçı Antonio Cosentino ile sohbet ettik.

FOTOĞRAF • ANDY FREEBERG

TUĞBA ESEN
ztugbaesen@gmail.com

Sanat sektöründe çalışmak zevklidir. Kimi zaman hayranlıkla izlediğiniz sanat eserlerinin yaratıcılarıyla diyalog halindesinizdir. Her gün, her saat, sanat konuşma imkânınız vardır. Sergiler, açılış kokteylleri... Şık kıyafetleriniz ve yüzünüzden eksik etmediğiniz gülümsemenizle, bu etkinliklerin birinden diğerine koşarsınız. Diğer yandan, bu etkinlikler sizin için, uzayan mesai saatleri demektir; ki bu saatler genellikle, ertesi sabah yorgun argın başlayan yeni bir iş gününe bağlanır. ‘Mesai’ kavramı, sanat sektörü için epey muğlaktır. ‘Fazla mesai ücreti’ diye bir şeyi, bu sektörün çalışanları ne görmüş, ne de duymuştur. İşiniz hayatınızın bir parçası iken, bir süre sonra hayatınız işinizin parçası oluverir. Severek yapılan iş uğruna kabul edilen düşük ücretler de zamanla önemli bir soruna dönüşür. Uzun lafın kısası, sanat sektörü, diğer sektörlerden çok da farklı değildir. Hatta güvencesizliğin neredeyse norm haline geldiği bir alandır.

Ali Artun, Nisan ayında İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Sanat Emeği: Kültür İşçileri ve Prekarite’ adlı kitabıyla, kültür ve sanat sektörünün ‘preker’ koşullarını ve güvencesiz çalışanlarını tartışmaya açtı. Bu vesileyle, birçoğumuz için yeni olan bazı kavramlarla tanıştık. Örneğin ‘prekarite’ güvencesizlik demekmiş; ‘prekerya’ ise, neoliberal ekonomilerde ortaya çıkan, güvencesizlik içinde çalışan yeni işgücü... ‘Prekarya’ kavramı, sık sık, kültür ve sanat sektörü çalışanlarının durumunu betimlemek için kullanılıyor, çünkü bu sektörde geçici ve düzensiz işlerde çalışma yaygın, çalışma koşulları ise gayet elverişsiz. Hal böyleyken, sanatsal projelerin işleyişini sağlayan, hayranlıkla izlediğimiz sergileri bizlere sunan sektör çalışanlarının sorunlarını görünür kılmak ve bu sorunlara el birliğiyle çözüm aramak gerekiyor.

Son yıllarda çeşitli sanat kurumlarında, farklı pozisyonlarda görev almış, sanatçılarla çalışmış iki kadın sanat sektörü çalışanıyla sohbet ettik. Bize sektörün gönüllülük esasına dayalı işleyişini, ücretsiz çalışma veya asgari ücretin altındaki maaş tekliflerini, karşılaştıkları cinsiyetçi yaklaşımları, geleceklerinin belirsizliğini anlattılar. Bu görüşmenin ardından, Türkiye güncel sanatının efsanevi sanatçı topluluğu Hafriyat’ın kurucularından, sanatçı Antonio Cosentino ile bir araya gelerek, bu durumun nedenlerini ve sektör çalışanlarının koşullarının düzeltilmesi için neler yapılabileceğini konuştuk. Bu girizgâhla, sanat sektörünün, özellikle de sektör çalışanlarının sorunlarını tartışmaya açıyor, ilgilenen herkesi bu tartışmaya katılmaya davet ediyoruz.

Maaş yerine tecrübe

Elif Temizkan henüz 22 yaşında olmasına rağmen, bugüne dek dokuz farklı sanat kurumunda çalışmış. Bir yerde uzun süre çalışmamasının nedeninin, kurumların sunduğu çalışma koşulları olduğunu söylüyor: “Üniversite öğrenimime devam ederken, bir yandan da, galeri, sanat fuarı, festival, bienal gibi çeşitli kurum ve organizasyonlarda asistanlık yaptım. Şu anda, kâr amacı gütmeyen uluslararası bir organizasyonda proje koordinatörü olarak çalışıyorum. Tüm bu işlerin güvencesiz olduğunu söyleyebiliriz, maddi getirileri ise neredeyse yok. Sanırım, birlikte çalıştığımız kişi ve kurumlar, geleceğimiz üzerinde nasıl bir etkileri olduğunun farkındalar. Bize ‘Burada sana verebileceğim en büyük şey tecrübe, bu tecrübeyi parayla edinemezsin’ diyebiliyorlar.”

Temizkan’a bu koşulları her seferinde neden kabul ettiğini sorduğumuzda, “Deneyim için; belki biraz da özgüven eksikliğinden...” diyor. Sanat sektörü çalışanları arasındaki rol ve cinsiyet dağılımı eşitsizliğini ise şu sözlerle anlatıyor: “Genellikle, direktörden daha düşük konumlarda çalışan erkek görmüyoruz. Bu çok ilginç. Şu ana dek çalıştığım neredeyse her yerde asistanlar kadındı. İşverenler özellikle kadınları tercih ettiği için mi, yoksa bu tür pozisyonlara sadece kadınlar başvurduğu için mi böyle oluyor, bilmiyorum.”

Peki, sanat sektöründe çalışmaya başlayan biri, en azından ilk yıllarda geçimini nasıl sağlar? Temizkan şöyle açıklıyor: “Bu sektörde çalışan neredeyse herkesin ek bir işi var. Çoğu kişi serbest zamanlı çalışıyor. ‘Ben ne iş yapıyorum?’ sorusunun cevabını bilmiyorum, çünkü bu sektördeki birçok insan gibi ben de, aynı anda bir sürü şey yapıyorum.” Temizkan, bu sorunun çözümüne dair net bir önerisi olmasa da, sektörde bazı yeniliklerin yapılması gerektiğini söylüyor: “Birlikte ya da bireysel olarak, bu duruma karşı koymak gerekiyor.”

Bireysel tepkiler önemli

Görüştüğümüz diğer sanat sektörü çalışanı ise ismini vermek istemiyor. Bu alanda iş ararken yaşadıklarını dinliyoruz: “Ekonomi okuyup bir süre başka işlerle uğraştıktan sonra güncel sanat sektöründe iş aramaya başladım. Tanınmış galeri, bieanal, sanat fuarı gibi yerlere başvurdum. Ardından, sektörün önde gelen galerilerinden birinden teklif geldi, fakat asgari ücretin altında bir maaşla... Ve benden sadece galerinin girişindeki bankoda oturmam isteniyordu. İş görüşmesine gittiğimde, halihazırda o pozisyonda çalışan kişiyi işten çıkarıyorlardı, çünkü yeni birini, daha düşük bir maaşla çalıştırmak istiyorlardı. Kabul etmedim. Bir süre sonra, yine çok iyi bir galeriden yarı zamanlı çalışma teklifi geldi. Orada altı aya yakın bir süre çalıştım ve hiçbir ücret almadım.”

Bu alanda bu kadar düşük ücretlerin teklif edilmesinin, ortaya konan işin, harcanan emeğin doğru ölçülememesinden kaynaklandığını söylüyor: “Sanat sektörü, özellikle Türkiye’de, doğru anlaşılmıyor, herkes her işi yapabilir zannediliyor. Uzmanlık kavramı yok. İnsanlar çalışana para ödemek istemiyorlar; öğrenci veya yeni mezun, tecrübesiz gençler bulup onları bedavaya çalıştırmayı tercih ediyorlar. Sürekli olarak tecrübesiz insanları işe aldıkları için, işler ilerlemiyor ama zaten işverenin böyle bir beklentisi yok.”

Sanat sektörünün koşullarının, çalışanlarının güvencesi ve geleceği açısından son derece belirsiz olduğunu söylüyor ve soruyor: “Çalışanına değer vermeyen bir kurum, sanata değer verse ne olacak?” Çözüm konusunda bireysel tavırların önemini vurgulayan sektör çalışanı, “Gelecekte kendi projelerimi hayata geçirirsem, kimseyi parasız veya düşük maaşla çalıştırmayacağım. İmkânlarım dahilinde, herkesin hakkını vermek isterim. Bu durum sadece sanat sektörüyle alakalı değil. Günümüzde, ‘modern kölelik’ denen, çok yaygın bir müessese var. ‘Sana tecrübe edinme imkânı sunuyoruz, bunun karşılığında zamanını ve emeğini istiyoruz’ diyorlar açıkça. Ama maddi bir karşılık yok” diyor ve ekliyor: “Biz bu koşulları kabul ettikçe, onlar da teklif etmeye devam edecek.”

Fotoğraf: Teri Erbeş

“Sanatçı prekeryanın sorunlarına çözüm aramalı”
Antonio Cosentino: 

Sanatçı Antonio Cosentino’yla sanat sektörünün güvencesiz çalışanlarının sorunlarını ve sanatçıların bu konudaki sorumluluğunu tartışıyoruz. Cosentino, sanatçıların da ‘preker’ özellikler gösterdiğini vurguluyor: “Bugünün sanat dünyası prekariteyi ve gönüllülük ilkesini kullanarak yol alıyor. Ben bir asistanla çalıştığımda, öncelikle onun için iyi koşullar hazırlıyorum. Projemde bana yardım eden insanı bir ortak gibi görüyorum. Başka türlü davranmak, aynı düzeni sürdürmek olur. Sanatçı, prekeryanın sorunlarına tabii ki çözüm üretmeli, çünkü sanatçılar da güvencesiz. Galeriler diledikleri zaman, hiçbir tazminat ödemeden, sanatçının sözleşmesini tek taraflı olarak

feshedebiliyor. Sadece sanata mahsus değil; yaşadığımız yüzyıldaki yaygın iş yaşantısının sanattaki karşılığı bu durum.”

Cosentino, çözümün, işe katkıda bulunan herkesin emeğinin tanınıp hatırlatılmasından geçtiğini düşünüyor: “Her işin arkasında onlarca insanın emeği var. Bugünün büyük sanatçı kültü bunu yok saysa da, durum böyle. Bu durumu düzeltmenin tek yolu, iş sürecine katılan herkesin o işin bir parçası olduğunu hatırlatmak.”

Kategoriler

Kültür Sanat Sergi