Şirin Mutfak’ın yüz yıllık acı-tatlı hikâyesi

İstanbul her geçen gün eski bir lezzetini daha kaybediyor. Kurtuluş’a veda etmeye hazırlanan yarım asırlık “Şirin Mutfak” bir lezzet hikâyesi olduğu kadar, Vezirköprü tehcirinden Varlık Vergisi’ne, oradan Aşkale sürgününe uzanan bir geçmişi de barındırıyor.

İstanbul her geçen gün eski bir lezzetini daha kaybediyor. Kurtuluş’a veda etmeye hazırlanan yarım asırlık “Şirin Mutfak” bir lezzet hikâyesi olduğu kadar, Vezirköprü tehcirinden Varlık Vergisi’ne, oradan Aşkale sürgününe uzanan bir geçmişi de barındırıyor.  Eşini henüz birkaç ay önce kaybetmiş, acısı çok taze Hayguhi Hüsümyan’ın kapısını çalarken, yüz yıl önceki bir büyük acının da eşikte bizi beklediğinden doğrusu habersizdik. Amacımız Agos’a verilen bir satılık mutfak ilanından yola çıkarak nerdeyse yarım asırlık ‘Şirin Mutfak’ı bir de kalemimizle uğurlamaktı. Ne de olsa, yaklaşık 50 yıldır hiç değişmeyen bir damak tadının, Ermeni mutfağının sembolü idi bu meze evi. Ancak sohbetimizin henüz başında öğrendik ki; geçtiğimiz Nisan ayında hayatını kaybeden Ardaşes Hüsümyan’a ait bir gıda müessesesi olarak bilinse de aslında mekânın kökleri 1915’in acısına uzanıyor. O yüzden aktaracağımız hikâyenin tadı da acı-tatlı.

ELİF ATALAY
elifatalayposta@gmail.com
 
Şirinoğlu Ailesi’nin hikâyesi, bugün 21. yüzyılda gözümüzün önünde pek çok coğrafyada ve son olarak Şengal’de yaşanmakta olan acı ölüm-kalım yolculuğunu anımsatıyor. Bu ailenin hikâyesi, aynı zamanda  2015’e 1 kala “tarihi tarihçelere bırakmaya” gerek kalmadığının da kanıtı. Tarih zaten kara bir karbon kâğıdıdır kimi coğrafyalarda. 
Şirinoğlu Ailesi, 1900’lü yıllarda Samsun, Bafra, Vezirköprü, Merzifon dörtgeninde büyük toprak sahibi geniş bir ailedir. Topraklarla birlikte aynı zamanda dönemin büyük Şirinoğlu Un Fabrikası’nın da sahipleridir. Ardaşes Hüsümyan’ın annesi Arsine, o yıllarda henüz çocuktur. İşlerin başında dört erkek kardeş, eşler ve çocuklarla ahenkli ve sessiz bir yaşam sürerken, yıl 1915’i gösterdiğinde bir gecede hepsinin hayatı alt üst olur. Ailenin dört erkeği birden aynı anda çeteler tarafından götürülür ve kendilerinden bir daha haber alınamaz… 
 
Geride kalanlar, kadınlar ve çocuklardır. Atlarının koşumlarına değin her şeyleri ellerinden alınmıştır. Kadın ve çocuklar sürgün edilir ve Sivas’a doğru yola çıkarlar. Yolda çocuklardan biri, geçtikleri derede boğulur. Sivas’ta mucize mi denir bilinmez, ama ailenin o sıralarda askeri doktor olan kuzeniyle karşılaşırlar. Doktor, aileyi bir müddet Sivas’ta saklar. Birkaç ay sonra ise Vezirköprü’ye ulaştırır. Kadınlar yağmalanmış evlerini tekrar oturur hale getirmek için kolları sıvar. Kiliselerini ibadete uygun hale getirmeyi de ihmal etmezler. Ama nafile… Vezirköprü’de barınamazlar, İstanbul’a göçerler…
 
 

Şirinoğlu Aliesi Vezirköprü 1900'lü yılların başı

 

 
Ailenin Kurtuluş durağı
 
Şirinoğlu Ailesi artık İstanbul’dadır, Pangaltı’na yerleşirler. Çocuklar büyür; Arsine Hanım, Onnik Hüsümyan ile evlenir. Onnik Bey, Osmanbey Şafak Sokak’ta bakkal dükkânı açtığında yıl 1922’dir. Arsine Hanım gibi İstanbul’da büyüyen erkek kardeşi de yine Osmanbey’de ‘Şirin Gıda Pazarı’nı açar. 
 
Bir ara Samsun’daki topraklara tekrar geri dönmek ister aile. Ancak Şirinoğlu Ailesi’nin tüm arazilerinin Atatürk’ü Samsun suikastından kurtaran kişiye, yine Atatürk tarafından “hediye” edildiği bilgisi verilir kendilerine… Bir daha da topraklarının, evlerinin peşine düşmezler. 
 
Takvimler 40’lı yılları gösterdiğinde, düzen, devlet eli ile bir kez daha bozulur… Varlık Vergisi’nin yüküne dayanamayan Onnik Bey, dükkânını kapatır ve bir süre sonra da Aşkale’ye sürgüne gönderilir. Aşkale dönüşü ise baba artık çalışamayacak durumdadır. 1960’lara gelindiğinde Arsine-Onnik Hüsümyan’ın oğlu Ardaşes Bey, askerden dönmüştür. Dayısının Feriköy Pasajı’nda meze evini devralır. Feriköy’deki meze evi kapatılır ve bundan tam 46 yıl önce Kurtuluş Caddesi 12 numarada, ‘Şirin Mutfak ve Meze Evi’ açılır.
 
‘Toprağını özleyen bayramda bizi arardı’
 
Yaklaşık 50 yıldır önce Kurtuluş, daha sonrasında ise Kınalıada, Levent ve Okmeydanı Perpa’da hizmet veren ‘Şirin

Hayguhi-Ardaşes Hüsümyan, 1971

Mutfak-Şirin Gıda’, Şirinoğlu Ailesi’nin gıda sektöründeki son temsilcisi Ardaşes Hüsümyan’ın 79 yaşında hayatını kaybetmesi nedeniyle devrediliyor. Ancak bu, biraz da Hayguhi Hanım’ın tabiri ile bir devrin kapandığı anlamına da geliyor: “Şirin Mutfak sadece bir gıda müessesesi değildi, o dönemlerin Pangaltısı’nın, Ermeni Cemiyeti’nin sohbet durağı idi.” Günlük sohbetlerin vazgeçilmezi, satılması için cemiyetin tiyatro biletlerinin bırakıldığı, anıların paylaşıldığı, bazen eve dönmeden akşam atıştırmasının yapıldığı bir yermiş aynı zamanda burası. Hayguhi Hanım kimi zaman taze bir hüzünle dolan, kimi zamansa geçmişin güzel günlerini yâd etmenin verdiği heyecanla pırıldayan gözlerle anılarını paylaştı bizlerle: “Yılbaşlarında karşı taraftan dahi bize gelirlerdi o coşkuyu yaşamaya. Sizin burada anlıyoruz yılbaşını derlerdi. Bir bakarsın, uzun zamandır görmediğin bir müşterin karşında. Yaprak sarmalar henüz buharı üzerindeyken ambalajlanır, topikler, midye dolmalarla eve götürülürdü. Amerika’dan ararlardı bizi bayram günlerinde. Özlemin doruğa çıktığı günler tabii o günler. Sevdiklerinizi, alıştıklarınızı arıyorsunuz böyle günlerde. Amerika’nın bilmem hangi şehrinde bulamazsınız o nostaljiyi. Toprak çekiyor. Burada doğmuş, burada büyümüş…  İnsanlar nereye gitseler toprak çeker, ben hep ona inanırım…”
 
Kurulduğu günden bugüne değin tadı asla bozulmayan  onlarca meze ve zeytinyağlının sırrı,1915’te mucize eseri kurtulan anne Arsine Hüsümyan (Şirinoğlu)’dan  miras. Samsun’da da çok daha büyük ölçekli gıda işiyle uğraşan ailenin küçük kızı Arsine’nin bu konudaki hüneri, İstanbul’da da kendisiyle birlikte büyümüş.
 
Cemiyetin renkli ismi  Ardaşes Hüsümyan
 
Bu lezzet mirasını devralan Ardaşes Hüsümyan’ın paskalyalarda Patrikhane için yüzlerce yumurtayı rengârenk

Şirinoğlu ve Hüsümyan Ailesi 60'lı yıllar

desenler ve motiflerle günlerce ve sabırla bezemesini dinlerken, çok yönlü kişiliğini de öğrendik. Aslında iktisat eğitimi gören Hüsümyan, bir aile geleneği olan gıda işini devam ettirirken, cemiyetin de vazgeçilmez simalarından biri olmuş. Ressam ve kaligrafi sanatçısı da olan Hüsümyan, uzun yıllar Maral Dans Grubu’nun sunuculuğunu üstlenmiş, Kınalıada Kampı’nın açılış ve kapanış konuşmalarını yapmış. 2003’te düzenlenen Hamahaygagan’da (Pan Ermeni Olimpiyatları) İstanbul grubunda yer almış.  
 
İlerlemiş yaşına rağmen işinin başında durmaktan vazgeçmeyen Ardaşes Hüsümyan, yaklaşık 5 yıl önce rahatsızlanınca, Levent Şubesi’nden sonra Kınalıada ve Perpa şubelerini de tasfiye etmek zorunda kalmış. Geride kalan Kurtuluş Şirin Mutfak ise Hüsümyan’ın vefatından sonra, şimdi yeni sahibini arıyor. Hayguhi Hanım, mutfağı devralacak kişinin iyi ve idealist bir insan olması arzusunda. Söyleşi için teşekkür ederken, hatırlattığımız acılar içinse af dilediğimiz Hayguhi Hüsümyan, iyiliğin her şeyin üstesinden geleceğine inanıyor. Kendi tabiri ile “Yaraları deşmeden içine girilemiyor…”
Malum, bu coğrafyada da hangi insanı kazısan, altından mutlaka bir yara çıkıyor…

 

 

 

 

Kategoriler

Güncel Yaşam