Planperestlerin şehri

Bir yandan ilham verici, öte yandan kaotik; bir yandan kibirli, öte yandan mütevazı; bir yandan planperestlerin öte yandan da hayalperestlerin ve “çoluk çocukların” şehri (bakınız: Patti Smith, ‘Çoluk Çocuk’); bir yanıyla “dünyanın başkenti benim, ayağını ona göre denk al” diyor, bir yandan da “biraz gevşe...” Bazı şehirler deneyimlenmeli ve hatta mümkünse tatil için değil de yaşamak için gitmeli.

NAYAT KARAKÖSE
nayatk@gmail.com

New York da bu kategoride.

Klişelerin bir kısmını sevmedim, Times Square, 5th Avenue çok kaotik ve gürültülü, gökdelenler baş döndürücü ve biraz ürkütücü; gökdelenlerden uzaklaştıkça şehir daha güzel. Central Park bu noktada imdada yetişiyor, şehrin ortasında bir vaha veya kurtarılmış bölge.

Times Square’den bunalınca, hemen yakınında bir başka vaha da Bryant Park... İstanbul’un aksine New York oldukça yeşil, kilometre başına AVM değil ama bolca park ve kütüphane düşüyor. Parkların en sevdiğim özelliği, alabildiğine çok masa ve  sandalye olması; parklar, sunduğu kablosuz internetle birlikte birçok kişinin ofisi haline gelmiş durumda... “Home office”in yerini, New York’ta güzel havalarda “park-office” alıyor.

Harlem’in ihtişamı

Hakkında “10 yıl önce oralara girmek mümkün değildi,  sen yine de gidince dikkat et, geceleri gitmemeye çalış”  tembihleri ile donatıldığım Harlem, kendimi en iyi hissettiğim yerlerden birisi oldu. Harlem’in bir karakteri ve ruhu var... Mutenalaştırmadan ötürü kentsel dönüşüm projeleri devam etmekte ve Harlemliler yerlerinden edilmekte... Dükkânların camında “Gentrification is nullification of our culture”  (Mutenalaştırma kültürümüzün hiçleştirilmesi demek)  yazılı tabelalar görmeniz mümkün.  Muhtemelen bir 10 yıl sonra, şimdiki Harlem’den çok az şey geride kalacak.

Harlem Hastanesi’nin dış cephesinde bulunan ve 1936’da yedi Afro-Amerikan sanatçı tarafından yapılan resim inanılmaz büyüleyici; hastane âdeta bu eser sayesinde bir sanat eserine dönüşmüş, gece görüntüsü ise ayrı güzel.

Harlem’in de bir şöhretler geçidi var, tarihe adını yazdırmış pek çok ismin tabelasıyla karşılaşıyorsunuz... Malcom X, Etta James, Ella Fitzgerald... Hall of Fame’in bulunduğu sokak, bir zamanlar yüksek suç oranı nedeniyle Hall of Shame (Utanç Geçidi) olarak adlandırılıyormuş. Harlem’de Times Square’in ihtişamlı tabelaları yok, ama asla kayıtsız kalamayacağınız kendine has bir ihtişamı var. Yıldızların doğduğu ve efsanelerin yaratıldığı mekân olarak da adlandırılan, Michael Jackson’dan Stevie Wonder’a kadar onlarca efsanenin geçtiği  Apollo Tiyatrosu da Harlem’de!

Highline projesi

Diğer favori mekânlardan birisi kesinlikle Brooklyn, beni fena halde tavlayan ve New York’a sevdamı ürkütücü bir şekilde arttıran yer. Vintage dükkânları, sofistike tarza sahip kafeleri, sokak sanatıyla, barındırdığı kültür ile nefis bir buluşma noktası.

Greenwich Village ise ayrıca hoş, New York’un ortasında bir Avrupa. Daracık sokakları, mimari yapısı, hoş restoranları, kafeleri ve dükkânları ile oldukça cezbedici. Yine cezbedici bir bölge olan Meatpacking District’te bulunan Highline, müthiş bir şehircilik projesi, kullanılmayan şehiriçi demiryolu hattı yeşil alana çevrilmiş ve harika dinlence alanları oluşturulmuş. Bu proje vesilesiyle şehre yaklaşık 27.000 metrekare yeşil alan kazandırılmış.

Vaktimin büyük bir kısmının geçtiği Columbia Üniversitesi ise bir entelektüel Disneyland, kütüphanesi ise bu Disneyland’ın hiç şüphesiz ki mabedi. Üniversite ayrı bir yazının konusu olsun...  Ezcümle New York çok cezbedici ve keşfedilmeyi bekleyen bir şehir ve hiç şüphesiz birçok yazıya vesile olacak kadar zengin alternatifler sunan bir şehir.

Kategoriler

Derkenar

Etiketler

New York