Eğitim hayatına Birleşik Ermeni Cemiyetleri okullarının ruhu lazım

Yeni eğitim yılıyla birlikte başlayan okul tartışmalarını vesile bilerek, başta İstanbul olmak üzere, Ermeni Ruhani önderliklerinin elinin uzandığı köylerle, eğitimden faaliyetinden yoksun ve yoksul yüzlerce Ermeni köyüne yönelik çalışmaları hatırlamak ilham verici olacak. Birleşik Ermeni Cemiyetleri okulları ve bu eğitim kurumlarının yayınladığı raporlar üzerinden bir yolculuğa çıkacağız.

Hacın (Adana, Saimbeyli ilçesi)okulu, bedem eğitimi “Miatsyal” kulubü

ZAKARYA MİLDANOĞLU
zakaryamil@gmail.com

Yeni eğitim yılı ile birlikte okullarımız bir kez daha açıldı. Milli eğitim sistemindeki aksaklıklar maalesef bu yıl da devam ediyor. Yasa ve yönetmeliklerin ruhuna sinmiş “azınlık” kavramı ve “özel okul” nitelemesi bürokratik zorluklar olarak varlığını hep anımsatıyor.

Geçen hafta Agos’ta yer alan haber, tarih dersi kitaplarında Ermenilere yönelik nefret duygularını körükleyen, düşman, hain, kışkırtıcı, komitacı gibi nitelemelerden, yalan yanlış bilgilerden halen kurtulamadığımızı gösteriyordu.

Ermeni toplumunun eğitim hayatına ilişkin kendi iç sıkıntıları da devam ediyor. Bugüne kadar Ermeni okullarının çeşitli sorunlarının çözümüne yönelik ortak bir adım atılmış değil. Patriklik sorunu, eğitim kurumlarımızın da bağlı olduğu Ermeni vakıflarında uzun süredir seçim yapılamaması, öğretmen, öğrenci, bina sorunu gibi pek çok konunun çözümü hâlâ havada asılı duruyor.

Bu vesileyle başta İstanbul olmak üzere, Ermeni Ruhani önderliklerinin elinin uzandığı köylerle, eğitimden faaliyetinden yoksun ve yoksul yüzlerce Ermeni köyüne yönelik çalışmaları hatırlamak ilham verici olacak. Bunun için de çok özverili faaliyetlerde bulunan Birleşik Ermeni Cemiyetleri okulları ve bu eğitim kurumlarının yayınladığı raporlar üzerinden bir yolculuğa çıkacağız.


Arpiar Arpiaryan, Birleşik Ermeni Cemiyetleri kurucularından

1860 Ermeni Nizamnamesi (Anayasası) Sivil Meclisi’nin ana komisyonlarından birini Tedrisat Komisyonu oluşturuyordu. Osmanlı vilayetlerindeki Ermeni okullarının önemli bir kısmı da bu komisyonun sevk ve idaresi altında eğitim vermekteydi. 1903’te Tedrisat Komisyonu’nun yayınladığı rapora göre İstanbul, Kars ve Van gibi birkaç önderlik hariç, taşradaki ruhani önderliklere bağlı olarak faaliyet gösteren 863 okulda 84.923 Ermeni öğrenci eğitim görmekteydi.

Ancak bu komisyona doğrudan bağlı olmayan “özel” Ermeni okullarının yanı sıra çeşitli yardım, eğitim, kadın ve gençlik derneklerinin, Sanasaryan gibi pek çok hayırseverin de açtığı yüzlerce “sivil” Ermeni okulu da vardı. Bu “özel” okulların Patrikhane ile ilişkileri hep inişli çıkışlı oldu; bu okullardan mezun olanların statü ve diploma sorununa bir çözüm bulamasa da Patrikhane kötü günlerde bu okullara sahip çıktı, geçici de olsa maddi ve manevi destek verdi. 

Bu eğitim kurumları arasında en önemlisi 1880’den 1915’e kadar kesintilere rağmen Türkiye Ermenilerinin taşradaki eğitim tarihine damgasını vuran  ‘Miatsyal Ingerutyunk Hayots’ (Birleşik Ermeni Cemiyetleri) okulları oldu.

Anadolu’nun değişik bölgelerindeki Ermeni çocuklarının eğitim olanaklarına kavuşturulması hedefi, 1880’li yıllarda bir kıvılcım olarak başladı, kısa sürede büyük katılımlarla ciddi bir aydınlanma hareketine dönüştü.

Batı’da eğitimlerini tamamlayarak İstanbul’a dönen fedakâr ve fikir sahibi Ermeni gençler bu kıvılcımı Anadolu’ya taşıyan ana unsurlar olurken, Ermenilerin babası Khrimyan Hayrig de özellikle Muş ve Van’da aydınlanma faaliyetinin önderi oldu.

1870’li yıllarla birlikte Ermenilerin yaşamakta olduğu her yerde cemiyetler kuruluyor, dernekler açılıyor ve halkın eğitimi için çalışmalar sürdürülüyordu.

Eğitim sevdalısı üç cemiyet

İlk eğitim cemiyetini İstanbul’da Nubar Şahnazaryan Okulu’nun öğrencileri kurdu. Minas Çeraz’ın da teşvikiyle ve başlarında Episkopos Nerses Varjabedyan olmak üzere, Kilikyalı on öğrenci bir araya gelerek ‘Vartanyan Cemiyeti’ni kurdu. Amaçları, Kilikya’daki eğitimi güçlendirmekti. Aynı yıl, Hacin’de ilk okulu açtılar. Bu cemiyet daha sonra ismini ‘Giligyan Ingerutyun’ (Kilikya Cemiyeti) olarak değiştirdi ve Birleşik Ermeni Cemiyetleri’ni oluşturan kurumlardan biri oldu.

Bu cemiyetlerden ikincisi, Galatasaray Lisesi Ermeni öğrencileri tarafından 1879’da kurulan ve ilk iş olarak Muş`ta bir okul açan ‘Tıbrotsasirats Arevelyan’ (Doğu Okulseverler Cemiyeti) oldu.

1876’da kurulan üçüncü cemiyet  ‘Araradyan Ingerutyun’ (Araradyan Cemiyeti) ise aralarında en güçlüsü ve en faali oldu. Kurucuları arasında Ortaköylü üç-dört ateşli genç, Arpiar Arpiaryan, Zareh Şişmanyan, Bedros Vasilyan, Hovhannes Yıldızyan ve Mıgırdiç Portukalyan yer aldı.

Okul sayısı iki yıl içinde iki ila üçe katlandı. Muş’ta ve Van’da öğretmen okulları dahi açıldı. 1880’de okulların sayısı 24’e ulaşmıştı.

Üç cemiyet arasındaki tatlı rekabet, sonuçta bu cemiyetlerin bir çatı altında toplanması düşüncesini doğurdu. Araradyan Cemiyeti önce birleşmek istemedi ancak günün Patriği Nerses Varjabedyan, ulusal eğitimin sağlam temellere oturması için, 1880’de üç cemiyeti çatısı altında toplayan ‘Miatsyal Ingerutyunk Hayots’un (Ermeni Birleşik Cemiyetleri) kurulmasını sağladı.

Khoşmat (Elazığ, Çakırkaş köyü) okulu öğrencileri ve öğretmenler kurulu

Birleşik Cemiyet Okulları ve eğitim programı

Birleşik Cemiyet Okulları 7-13 yaş arası çocukların kabul edildiği, ilk dört yılı sekiz ay, son iki yılı ise yedi ay devam eden altı yıllık köy ilkokullarıydı. Bağımsız ana okullar yanında pek çok okul kendi bünyesinde ana okul da barındırıyordu.

Cemiyet 1911’de, 72’si erkek, 13 kız olmak üzere toplam 85 okulda, 192 kadın ve erkek öğretmen, 58 hademe, 5.605 erkek, 1.208 kız öğrencinin eğitim gördüğü ve 4.5085 lira yıllık bütçesi olan okulların durumu, ihtiyaçları, ders programları ve idari yapılanmasını açıklayan geniş bir rapor yayımladı.

Birleşik Cemiyet Okulları beş ana bölge altında örgütlenmişti. Erzurum, Kiğı ve Palu’nun 32 köyünde açılan okullar,  Erzurum Bölgesi olarak ilk sırada bulunuyordu. İkinci sırada ise Muş’un 6 köyündeki okullar, ardından 9 köy okulu bulunan Siirt, 8 köy okuluyla Diyarbakır ve 30 köy okulu ile Kilikya Bölgesi yer alıyordu.

Daha önce köylerde açılmış ve sağa sola savrulmuş olan tek tük okullarda, çocuklara sadece Sağmos, Nareg gibi dua kitapları ezberletilerek çocuklar “tahsil görmüş” sayılırdı. O zamanlar okullarda ne sınıf, ne de ders sistemi vardı.

Ermeni Birleşik Cemiyetleri’nin eğitim programı, köy okullarına yeni bir sistem getirdi. Cemiyet, dişini tırnağına takarak 19 adet ders kitabından oluşan bir seri yayımladı.

Zaman içinde, bir grup uzman eşliğinde hazırlanan ziraat ve tarım alanında okuma ve uygulama kitapları, ilk ve orta eğitim öğrencileri için matematik hazırlık kitapları, Osmanlı coğrafyası ve en önemlisi ‘Mayreni Lezu’ (Ana Dil) yayınlandı. ‘Ana Dil’ kitabına  “yararlı bilgiler” başlığı altında tarım ve ziraat ile ilgili okuma ödevleri yerleştirilerek, köylü çocukların tarım alanında babalarından bir adım daha ileriye gidebilmesi hedeflendi. ‘Mayreni Lezu’ üst üste onlarca kez baskı yaptı. Bu kitaplar sadece Birleşik Cemiyet okullarında değil pek çok okulda da ders kitabı olarak kullanılmaya başlandı.

Cemiyet okullarında okuma yazma, Ermenice ve Osmanlıca, Ermeni ve Osmanlı tarihi, coğrafya, din dersi, matematik geometri, hayat bilgisi, basit de olsa muhasebe defteri tutma, beden eğitimi, el işi, resim, müzik gibi dersler yer aldı. Yedi yıl boyunca hangi dersin hangi bölümlerinin ne zaman işleneceği programa bağlandı.

Kebuse okulu öğrencilerinden bir grup

Büyük itibar ve sorunlarla mücadele

O dönemde Cemiyet Okulları yöneticilerinin köy ziyaretleri olay olurdu. Tüm köy ayağa kalkar, yerel Ermeni temsilciler, kaymakam, mutasarrıf ve diğer devlet yetkilileri onları karşılar, çoğu zaman da onları günlerce evlerinde konuk ederlerdi.  Halk ve devlet yetkilileri önemli sorunlarla ilgili olarak onların görüşüne müracaat ederdi.  

Birleşik Cemiyet Okulları’nın başlangıç döneminde  kendi içinde yaşadığı en önemli sorunu ise, yeni yöntemlere vakıf, yeterli öğretmen kadrosuna sahip olmamasıydı. Birleşmeden önce her cemiyetin açtığı ilkokul ve öğretmen okulları vardı. Ancak bunlar ihtiyaca cevap vermiyordu.

Tüm özverili çalışmalara rağmen İstanbul’dan Anadolu’ya öğretmen göndermenin çeşitli zorlukları vardı. Öncelikle kıt kanaat bütçelerle yürütülen eğitim hayatı için bu yol ekonomik değildi. Ayrıca ciddi ulaşım zorlukları vardı.  Taşrada köylerin kendilerine has ananeleri ile İstanbul’daki kadın öğretmenlerin hayat tarzı arasındaki fark, bazen sıkıntılara sebep oluyordu.                    

Bu sorunlara kısa ve uzun vadeli çözüm yolları arandı.

Öğretmenlere bir kolaylık sağlamak amacıyla öncelikle pedagojik ve tarım alanındaki bilgilerini geliştirmeleri için Erzurum, Kiğı, Mersin’de üç yıl devam edecek yaz okulları açıldı. Bu yöntemden başarılı sonuçlar elde edildi.

Kalıcı çözüm olaraksa öğrenci sayısının günden güne artması nedeniyle Krikor Zohrab, Hrant Asadur ve Arşaguni Teotig’in büyük katkılarıyla Kilikya Bölgesi’nde, Sanasaryan Okulu’na yakın olduğu için Erzurum’da ve Ermeni Hayırsever Genel Birliği’nin (HPIM) büyük katkılarıyla Van’da bir öğretmen okulu açılması kararlaştırıldı.

Birleşik Cemiyetler’in kötü günleri

Ermeni Birleşik Cemiyetleri köylerde gitgide güçlendikçe, komşu halklar tarafından bu durum yan gözle seyredilir oldu. İşte bundan sonra Ermeni halkının rahatı bozulmaya, Ermenilerin sosyal ve kültürel yaşantısının yanı sıra, ekonomik seviyeleri de göze batmaya başladı. Bu durum, Abdülhamid’i de hareketlendirdi; merkezden Anadolu’ya sürekli garip emirler gidiyor ve Ermenilerin her girişimi mercek altına alınıyordu.

Palu erkek öğrencileri öğretmenleriyle

Ermeni kültür ve eğitim hareketleri Yıldız Sarayı çevresinde gizli bir isyan hazırlığı şeklinde yorumlanmaya başlandı. Oysa bu hareketin tek bir amacı vardı; o da halkı eğitmek, çağdaş yaşama ayak uydurmasını sağlamak, yararlı yurttaşlar yetiştirmekti. Ancak, kuşkular giderek arttı. Artık Anadolu’ya giden mektuplar sürekli denetimden geçiyordu. Bütün bunlar gelecek kötü günlerin habercisiydi.

1885-1886 öğretim yılı, Birleşik Cemiyetler için en bunalımlı dönem oldu. Rektörler ve öğretmenler sorgulanmaya ve tutuklanmaya başladı ve bu durum genel bir düş kırıklığı yarattı. Belli ki hükümet, bu kültür ve aydınlanma hareketini yok etmekte kararlıydı. Patrik Harutyun Vehabedyan fazla temkinli davranıp devlet nezdinde herhangi bir müdahale girişiminde bulunmazken Abdülhamit rejimi de baskılarını sürdürerek Ermenilere karşı önlemlerini daha da sertleştirdi.

Cemiyetin yıkılışı ve yeniden kuruluşu

1894’te başlayan Ermeni katliamlarından okullar da kendi paylarına düşeni aldı. Tutuklanan öğretmenler, idareciler sorgusuz sualsiz uzun yıllar hapiste kaldı. Birleşik Cemiyetler merkezinin taşra ile ilişkileri oldukça zayıfladı. O tarihlerde düzenlenen Kumkapı gösterilerinin ve ilk mezunlardan bir grubun Muş’ta örgütlediği devrimci hareketlerin faturası ise Birleşik Cemiyetler’e kesildi.

Önemli yaralar alan Cemiyet okulları, yoluna devam edebilmek için Ermeni Milli Meclisi’nin kapısını çaldı ve meclisin rızasıyla görevini Patrikhane’ye devretti. İşleri denetleme görevi de yeni bir kurula aktarıldı. Bu kurul, halen açık olan okulların denetimi ile ilgilenecekti. Ancak, zamanla bu kurul da yok oldu. Artık okullar kapatılmış, tatlı düşler ve umutlarla beslenmiş olan eğitim seferberliği son bulmuştu.

Ancak Meşrutiyet’in ilk günlerinde, 1908 Temmuzunda, sade bir vatandaşın çağrısı üzerine başkentten uzakta yaşamakta olan Ermeniler, yeniden örgütlenerek bu eğitim merkezini tekrar canlandırmak sevdasına düştüler.

Bunun üzerine heyecanlı bir faaliyet başladı; sanki halk on beş yıl önceki o coşkulu günleri yeniden yaşayabilmek için can atıyordu. Anadolu’da yeni okullar açılmaya başladı. 1910-1911 ders yılında öğrencilerin sayısı artmış, okul sayısı 85’e ulaşmıştı. Kısa zamanda Anadolu’daki Ermeni okulları yeniden eğitim vermeye başladı.

Sonunda eğitim seferberliği ve başarısı öyle bir doruk noktasına ulaştı ki Ermeni okullarında çok sayıda Türk öğrenci de okumaya başladı. Bu okullar uygulamalı eğitim yöntemleriyle sadece bilgi vermekle kalmıyor, köyün tarımının ve endüstrisinin kalkınması için de büyük katkı sunuyorlardı. Her köy okulunda çocukların artık neredeyse bir de üretim alanları vardı. Birleşik Cemiyet raporunda yer alan şu satırlar dönemin ruhunu yansıtmaktadır. “Dar görüşlü olmanın zamanı değil, ülkenin çeşitli etnik kimliklerini, unsurlarını birbirine tanıtmak, birbirine yakınlaştırmak Birleşik Ermeni Cemiyetleri’nin en kutsal görevidir. Okullarımız sadece resmi dile destek vermekle kalmayıp, kapılarını da herkese açtı. Ziraat sadece bir milletin değil, herkesin yararlandığı, ülkenin gelişmesi için herkesin katkı koyacağı bir alandır. Bu karşılıklı yardımlaşma ve yardım ruhu kardeşlik ve komşuluk bağlarını güçlü bir şekilde birleştirir. Kendisini ülkenin uygarlığına ve gelişmesine adayanlar unutmamalı ki hiçbir etnik unsur bu nimetten geri kalmamalı.”

Dayanışma ruhunun gücü

Birleşik Ermeni Cemiyetleri’nin raporları, Ermeni halkının taşradaki tarihine ışık tutacak nitelikte. Yapılan zulümleri, çekilen acıları, yoksulluğu, eğitimsizliği, kız çocukların durumunu tüm çıplaklığıyla sergiliyor. Bu tarih aynı zamanda tüm bu sorunların üstesinden nasıl gelinmeye çalışıldığını da örnekliyor. 

Birleşmeden önce 24 olan okul sayısı 46’ya, ardından 85’e yükseldi. Giderleri 3.000 Osmanlı lirasını aştı. Bu eğitim ve uygarlık seferberliğinde kıt kanaat bütçelere sahip olan bu okullara dört bir yandan destek geldi.

Cemiyet gelirlerini hediyeler, İstanbul ve taşradan, yurt dışından aidat niteliğindeki düzenli maddi bağışlar, yıllık balo hâsılatı ve olanakları olan köylülerin her yıl belirli miktardaki katkıları oluşturuyordu. Cemiyetin yayınladığı, özellikle Ermenice ana dili kitaplarının satışından da düzenli bir gelir elde edilmekteydi.

‘Azkanıver Hayuyats Ingerutyun’ (Milletperver Kadınlar Cemiyeti) kızların eğitiminin yaygınlaşması için gelirinin bir bölümünü Birleşik Ermeni Cemiyetleri’ne ayırdı.

Batı Ermenistan’daki kıtlık yıllarında kurulan ‘Sovolots Hantznajoğov’ da (Kıtlık Komisyonu) topladığı paralardan 120 lira, Eçmiadzin Ana Patrikliği ise Eleşkirt Okulu’na 70 lira bağışlamaya başladı.

İstanbul’dan ‘Tbrotsaser Dignats Ingerutyun’ (Okulperver Kadınlar Cemiyeti) de olağanüstü bir çaba harcayarak taşrada kadın öğretmen yetiştirmek için gelirlerinden önemli bir bölümünü Birleşik Cemiyetler’e tahsis etti.

İstanbul Nigoğosyan Kızlar Okulu ve Robert Kolej öğrencileri, Merkezi Yetimler Komisyonu aracılığıyla 1909 Adana Katliamı’ndan sonra Dört Yol, Hasan Beyli, Hacın Cemiyeti’nin yetimhane okullarına kitap ve el işi malzemesi gönderdi.

Birleşik Cemiyetler’e dünyanın dört bir yanından destek veren kuruluşlar vardı. Bunlar arasında  ‘Hay Parekordzagan Inthanur Miyutyun-HPIM’ (Ermeni Hayırsever Genel Birliği) gelmekteydi. Cemiyet yetkililerinin Mısır’a yaptığı bir ziyaret sırasında varılan mutabakat sonucu, yeni açılan pek çok okul aynı zamanda HPIM okulu olarak da adlandırıldı. HPIM’nun pek çok şubesi bu okullara düzenli olarak maddi yardımda bulundu.

Palu kızlar okulu müdürleri ve öğretmenleriyle

Kahire Ermeni Kadınlar Cemiyeti Muş’ta açılan Otzni ve Tsitoğ köy okullarını ve Muş kızlar okulunu himayesine alarak buralara düzenli olarak maddi yardım gönderdi.

Birleşik Ermeni Cemiyetleri’nin tüm gelir ve giderleri alabildiğine şeffaf oldu. Yayımlanan raporlarda nereden kaç kuruş geldiği, öğretmen ücretleri dahil nereye, niçin harcandığı kayıt altına alınarak hem resmi makamlar, hem de Ermeni toplumu ile paylaşıldı.

Birleşik Ermeni Cemiyetleri yayımladığı raporlarlarla, yerinde yaptığı incelemelerin sonuçları, okulların, öğrencilerin durumunu, sorunlarını tüm çıplaklığıyla kamuyla paylaştı.

Cemiyet 1910-1911’de yayımladığı raporda öğrencilerin sağlık sorunlarıyla ilgili aşağıdaki bilgilere yer vermesi, Ermeni halkının bir dönemine de ayna tutmaktadır. 

“Cemiyetimize bağlı okullarda 4.263 erkek, 728 kız öğrencinin 1910-1911 yılı sağlık durumu:

83 kişi âmâ ve ahraz, 27 kişi aksak, 163 kişi göz hastası, 4 kişi dilsiz, 133 kişi kekeme, 144 kişi diş hastası, 7 kişi kambur, 58 kişi uyuz, 37 kişi cüzam, 16 kişi verem, 1.043 kişi aşısız, 1 kişi sürekli ateşli, 1 kişi kalp hastası ve baş ağrısına sahip, 5 kişi ishal ve 6 kişi de farklı hastalıklara sahip.”


Goç (Çağrı): ‘ve şimdi sıra bizde....’

Birleşik Ermeni Cemiyetleri, 1910’da ‘Goç Hayutyan’ (Ermenilere Çağrı) başlığıyla yayınladığı broşürde şöyle bir çağrı yer alır:

“Şimdi biraz daha gayret etmemiz, fedakârlıkta bulunmamız gerek. Gelecekte bu çalışmaların ürünlerini alacağımızdan kuşku duymamalıyız… Cemiyetimize yapılan müracaatlarda Erzurum, Muş, Varto, Sason, Malatya, Sivas, Şebinkarahisar, Tokat, Varto, Erzincan gibi 23 Ermeni yerleşiminin, 287 köyünde okul açılması talebi gelmiştir ...”

Aradan yüz yılı aşan bir süre sonra ikinci bir çağrı da Hrant Dink’in 24 Ocak 2003’te Agos’ta yayınlanan ‘Bir zamanların eğitim seferberliği’ başlıklı yazısında yer aldı.

Şöyle sesleniyordu Hrant Dink:

“Kilikya’nın köylerinden birinden merkeze gelen şu satırlar sanırız o dönemdeki şartlar ile bu dönemdeki şartların benzerliğini de bir miktar gözler önüne serecektir. “...Yabancı okullar ki salt Kilikya içinde eğitimin tüm üstünlüklerini koruyorlar, bunlar ulusal eğitimimize zarar verecek nitelikteydiler, çünkü çok sayıda öğrencimizi de bünyelerine almışlardı. Ama şimdi bizim okullarımızın düzenli yükselişi o okullara giden öğrencilerimizin de okullarımıza dönmesine vesile oldu. Bizim okullarımız şimdiki mevcut halleriyle onlardan çok daha ilerideler...Atalarımızın yıllar önce yendiği bir sorun bugün tekrar karşımızda..... Ve şimdi sıra bizde.”

Kaynakça:

1. Birleşik Ermeni Cemiyetleri, Üç yıllık rapor.  21 Ağustos 1908- 31 Ağustos 1911

2. Birleşik Ermeni Cemiyetleri, Bir  yıllık rapor.  1 Eylül 1911- 31 Ağustos 1912

3. Birleşik Ermeni Cemiyetleri, Okullar, 1910-1911 dönemi

4. Hrant Dink, “Birleşik Ermeni Cemiyetleri” Agos gazetesi

Fotoğrafların tümü Birleşik Ermeni Cemiyetleri raporlarından alınmıştır.

Kategoriler

Dosya Orta Sayfa