Sahakyan ‘zayıf’ öğrencileri eğitmeye talip

Samatya Surp Kevork Kilisesi Yönetim Kurulu Başkanı Yesayi Demir ve bu yıl Madağ Tertip Heyeti’ne başkanlık eden Anto Kösedağ, Samatya'da geçen pazar gerçekleşen madağ öncesinde vakfın çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Fotoğraf: BERGE ARABIAN

BARUYR KUYUMCİYAN
baruyr@agos.com.tr

Samatyalılar bu yıl düzenlenecek olan sevgi sofrasına özel bir önem veriyor. Semtin sıcak atmosferinin, bu madağın ardından, toplumun genelinde birliktelik duygusunu geliştirmesi amaçlanıyor.

Ermeni Patrikliği’nin ilk kurulduğu yer ve Ermenilerin İstanbul’da yoğun olarak yerleştiği ilk semt olan Samatya'da geçen pazar gerçekleşen Badarak ayini öncesi, Samatya Surp Kevork Kilisesi Yönetim Kurulu Başkanı Yesayi Demir ve bu yıl Madağ Tertip Heyeti’ne başkanlık eden Anto Kösedağ, madağ öncesinde Agos’u ziyaret ederek vakfın çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Gençlik aşısı

Anto Kösedağ bu yıl özellikle genç bir madağ tertip heyeti oluşturduklarını ve heyet üyelerinin madağ hazırlıklarının içinde olmasını ve madağ atmosferini yaşamasını amaçladıklarını söyledi. Kösedağ, heyette, halen İstanbul Kuyumcular Odası Başkanlığı görevini sürdüren başarılı iş adamı Norayr İşler de dahil olmak üzere, her biri kendi alanında başarılı isimlerin yer aldığını belirtti. Göreve hazır ve istekli kişiler bulmak konusunda Samatya’nın şanslı olduğunu ifade eden Kösedağ, bu döngünün tüm vakıflarımızda sağlanması gerektiğini vurguladı.

Sahakyan-Nunyan Okulu’yla ilgili çalışmalara da değinen Vakıf Başkanı Yesayi Demir, üç yıl önce kurdukları ‘performans sınıfı’nın önümüzdeki yıl meyvelerini vereceğini aktardı. Bu konuda önemli yatırımlar yaptıklarını kaydeden Demir, bu çalışmaya şüpheli yaklaşanların, sonuçları görünce ikna olacaklarından emin olduğunu belirtti. Demir, başarı saplantısının toplumda bir ‘baş ağrısı’na dönüştüğünü belirterek, şunları söyledi: “Araştırmalara göre, öğrencilerin %67’si algısı açık, normal iletişim kurabilen çocuklar; %10’u, fen alanında başarılı ve ‘zeki’ olarak nitelendiriliyor; %2’si yaratıcı özelliklere sahip; %18’i ise zayıf durumda. Bugün asıl ilgilenilmesi gerekenler, bu son grupta yer alanlar. Herkes, normal öğrenciler ve ZİBEÇ’e gidecek öğrenciler olarak, iki grup öğrenci olduğunu sanıyor. Oysa zayıf öğrenci olduğu için bir kenara itilenlerin, ilerideki yaşamlarında, üretime doğrudan katkı sağlayan çok önemli rolleri olduğunu görebiliyoruz. Dislektik veya otistik öğrencilerin de çok farklı yeteneklere sahip olduklarına şahit oluyoruz. Biz Sahakyan olarak bu %18’i eğitmeye talibiz. Bunun için uzman pedagoglar gerekiyor. Bu, ciddi bir yatırım gerektiriyor ancak hayata geçirmeyi en çok istediğimiz proje bu.”

‘Fakirler de sorumluluğumuz’

Samatya Vakfı’nın geniş imkânlara sahip olmadığını söyleyen Yesayi Demir, bunu bir şans olarak değerlendirdiklerini; maddi olanaklar arttıkça ruhun eksildiğini, güçlükler yaşandığında bunun birliktelikle ve yardımlaşmayla aşıldığını ifade ediyor. Kısa süre önce çok sıkıntılı dönemlerden geçtiklerini, ancak bu sıkıntıların, hiç beklemedikleri bir şekilde geride kaldığını belirtiyor: “Biz bir kilise vakfı yönetiyoruz. Bir anlamda, bize hâlâ ölülerimiz bakıyor. Balıklı Mezarlığı, vakfımız için büyük önem taşıyor; mezarlığımıza gözümüz gibi bakıyoruz. Kilisemizin sahile bakan duvarının altında bir alan var, burada fakirlerimiz yaşıyor. Tahmin edemeyeceğiniz kadar iptidai koşullarda kalıyorlar. Buraları kalkındırmamız gerekiyor. Fatih Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi’yle çalışmalarımız var. Neredeyse tüm kaynaklar okulumuza aktarıldığı için şu an fakirlerimize çok cüzi katkılarda bulunabiliyoruz. Tabii ki okul çok önemli ama fakirlerimiz de bizim asli sorumluluğumuz.”

‘MEB yardımları yetmez’

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, 2014-2015 eğitim yılında hayata geçirdiği özel okullara yardım uygulamasına da değinen Demir, velilerden bu konuda kendilerine ilginç tepkiler geldiğini söylüyor. Bir öğrencinin vakfa yıllık ortalama maliyetinin yedi bin lira olduğunu hatırlatan Demir, MEB yardımından sonra, bazı velilerin, okulun artık bağışa ihtiyacı olmadığını düşündüğünü; hatta geçen yıl iki bin lira bağış yapmış olan bir velinin, devlet öğrenci başına 3500 lira yardım yaptığı için vakfın aradaki bin beş yüz lirayı kendisine geri vermesini beklediğini işittiklerini anlatıyor.

Demir bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek için şunları söyledi: “Devlet bu yardımı veli adına vakfın hesabına yatırıyor. Dolayısıyla, veliye herhangi bir ödeme yapılması söz konusu değil. Bu yıl için okulumuz bütçesinde bir milyon iki yüz bin liralık bir açık olacağını öngörüyoruz ve bu parayı sadece bağışlarla toplayabiliyoruz. Ayrıca, bahsettiğimiz bütçe, okulun varlığını sürdürebilmesi için hayati önem taşıyan ihtiyaçlardan oluşuyor. Yani burada ne yatırım, ne de okulun onarımı gibi kalemler bulunuyor. Veliler devletten yardım geliyor diye bağış yapmayı keserlerse, yatırım yapmak şöyle dursun, okuldaki eğitimi devam ettirmemiz bile tehlikeye girebilir. Veliler ve hayırseverler mutlaka bunun bilincinde olsunlar.”

Kategoriler

Toplum Vakıflar