'Mızrak çuvala sığmıyor'

Ayhan Aktar Taraf gazetesindeki yazısında, Diyarbakır'da 100 yıllık kemiklerin ortaya çıktığı İçkale'yi, karacahmet gibi bir mezarlığa benzeten öğrencisi Mehmet Tezkan'ın bu sözlerini okurken utandığını söylüyor. 'Mızrak çuvala sığmıyor' 12 Mart Pazartesi - Taraf.


2 Şubat tarihli yazımda, o günlerde Diyarbakır'da İçkale'deki Osmanlı döneminden kalma hapishanenin duvarının dibinde yapılan kazılarda bulunan kafatası ve kemiklerin 1915 yılında Ermeni tehciri sırasında Diyarbakır ve çevresinde yaşanan terör ve katliamda hayatını kaybeden Ermenilere ait olabileceğini öne sürmüştüm. Galiba haklı çıktım. Ama sevindiğimi söylemem mümkün değil.

Geçtiğimiz günlerde, Adli Tıp Kurumu 38 kişiye ait olduğu söylenen kafatası ve kemikler üzerinde yaptığı ilk çalışmayı tamamladı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada rapor özetlenmiş ve 'insana ait olduğu saptanan tüm kemiklerde ortak olarak toprak altında en az 100 yıl gömülü kalmaya bağlı olarak bazı morfolojik değişikliklerin tespit edildiği' ifade edilmiştir. Ayrıca, 'kemiklerde ölüm sebebini açıklayabilecek herhangi bir bulgu saptanmadığı, bütünlüğü bozulmamış kemik dokuları üzerinde herhangi bir ateşli silah, kesici delici/ kesici ezici alet veya herhangi bir patlayıcı ile oluşması muhtemel lezyon görülmediği' açıklanmıştır (Vatan, 1 Mart). Rapor yeteri kadar açık. Bulunan kemikler 1990'larda JİTEM tarafından katledilen insanlara ait değil! Kemikler hem eski, hem de üzerlerinde faili meçhul cinayetin göstergesi sayılabilecek silah yarası izine rastlanmamış.

Bu sonuç, kayıp yakınlarını hayal kırıklığına sevk etmiş olmalı. Anlaşılabilir bir şey. Onlar, yakınlarının kemiklerini bulup dinî törenle toprağa verdikten sonra mezarları başında bir 'Fatihi' okumak isteyen Kürt vatandaşlarımız. Umarım, bir gün dilekleri gerçekleşir.

1915 yılında Vilayet, Vali Konağı, Mahkemeler, Hapishane, Jandarma Komutanlığı ve asker koğuşlarının bulunduğu bir alanda yapılan kazılarda bulunan kemiklerin, aynı yılın mayıs ve haziran aylarında Diyarbakır Hapishanesi'nde son derece kötü şartlarda tutulan ve orada açlık, işkence ve hastalıktan ölen Ermenilere ait olduğu iddiamızı tekrarlıyoruz.

 1915 yılında Diyarbakır Hapishanesi'nde tıkılan Ermenilere yapılan işkencelerin, Diyarbakır'daki İngiliz Konsolosluğunda tercüman olarak çalışan Tomas Mıgırdiçyan'ın 1919 yılında Kahire'de kaleme aldığı Diyarbakır Katliamları ve Kürt Mezalimi başlıklı raporunda anlatıldığını yazmıştık. Burada raporun detaylarına girerek asabınızı bozmak istemiyorum. Fakat, insanların tırnaklarını sökmek, tabanlarına kızgın nal çakarak koşmaya zorlanmak, 300 kişilik hapishaneye 1000 kişi doldurarak insanların tuvalete gitmelerine izin vermemek gibi işkenceler sonucunda gözaltındaki Ermenilerin ölmesi anlaşılabilecek bir şeydir. Tabii ki haziran sıcağında insanlar öldüğünde yapılacak en makul iş cesetleri oracıkta gömmektir. Çünkü gömülmeyen cesetler kokar!

Peki, bu Adli Tıp Kurumu'nun raporu açıklandıktan sonra 'necip Türk basını' meseleye nasıl yaklaştı? İşte, size bir örnek. Mehmet Tezkan'ın 'Fışkıran Cesetler ve Medyanın Hâli' (Milliyet, 1 Mart) başlıklı yazısından bazı satırları kopyalıyorum: 'Yapmayın etmeyin… Duygu sömürüsü yapmayın… Faili meçhuller üzerinden kendinize rant yaratmayın… İnsanları kandırmayın, acılı insanları kullanmayın dedik.. Bu köşede dilimizin döndüğünce anlatmaya çalıştık.. Tınlayan olmadı… Medyada başlıklar şöyleydi: Topraktan ceset fışkırıyor… Diyarbakır, İçkale'nin altı ceset dolu...' 'Güneydoğu yaralı bölge, faili meçhul bölgesi…  Kimini JİTEM temizlemiş, kimini PKK indirmiş.. İnsanlar hâlâ kaybolan canlarının cesetlerini arıyor… Mezarları olsun diye.. Ortalık ayağa kaldırılınca 6o'a yakın aile savcılığa başvurdu… Meçhulüm var diyen diyeneydi...' 'Sonuç; kemikler en az yüz yıllıkmış... Belki yüz elli, belki iki yüz. .Ama en az bir yüzyılları var.. Adli Tıp; raporunda ateşli silah, kesici, delici, ezici alet veya herhangi bir patlayıcı izine rastlanmadı demiş.. Belli ki orası eskiden küçük bir mezarlıkmış.. Karacaahmet gibi… Karacaahmet'e de kepçeyle, kazma kürekle dalsan, topraktan ceset fışkırır..'

Bu satırları okurken benim yüzüm kızardı. Eski öğrencim, Mehmet Tezkan adına ben utandım. Diyarbakır'ın tarihi boyunca, devletin sıkıştığı bir yer olan İçkale'de Karacaahmet gibi bir mezarlık bulunduğunu iddia etmek okurları 'salak yerine koymak' değil midir? Hangi ilimizde Vali Konağı'nın hemen arkasında mezarlık vardır? Kusura bakmayın ama 'mızrak çuvala sığmıyor'!

Yapılacak tek şey var: Kemiklerin bulunduğu yere siyah mermerden bir taş koyup, üzerine '1915 yılı mayıs - haziran aylarında bu hapishanede hayatlarını kaybeden Diyarbakır Ermenilerinin anısına' yazmaktır, özür falan da gerekmez. Asgari insanîve vicdani duyarlılık, bunu gerektirir.

Eğer JİTEM'in faili meçhul cinayetlerine kurban giden Diyarbakırlı Kürtlerin yakınları, 1915'te benzer bir kaderi paylaşmış olan Ermeni hemşerileri için durup o taşın önünde 'Fatiha' okurlar ise, kendi bilecekleri bir iştir. Peki, Hıristiyanların ruhuna 'Fatiha' okunması dinî bakımdan caiz midir? Bu sorunun cevabını bilemiyorum. İlahiyatçılara sorun, lütfen.

 

ayhanaktar@gmail.com 

Kategoriler

Güncel Türkiye Basın