‘Tahta Kaşık’lar Kapalıçarşı’da şıkırdıyor

Haftalardır birileri kulağıma hep aynı yeri fısıldıyor. Kapalıçarşı’daki bu lokantayı görüp görmediğimi soruyor, yemeklerini tatmamışsam çok şey kaybettiğimi anlatıp duruyorlar. Bu küçük esnaf lokantasını diğerlerinden farklı kılan neydi? Anlamak için ilk fırsatta Kapalıçarşı’ya gittim ve ev yemekleri yapan ‘Tahta Kaşık’ı ziyaret ettim.

Fotoğraf: BERGE ARABIAN

LUSYEN KOPAR
lusyenkopar81@hotmail.com

Lokantayı, logosunda olduğu gibi sırt sırta vermiş iki idealist kadın, Karin Çolakyan Demircidir ve Linda Sorgos Koyuncu işletiyor. Kapıdan girdiğimde, Karmen’in sıcak selamıyla karşılandım. Bir yer bulup oturdum. Çevremdekilere “Merhaba Aret Ahparik”, “Masis Ahparik, ne yersin?”, “Sarkis Abi, içli köfte yeni bitti, dolma versem?” diye seslenen, güler yüzlü iki kadını izledim. Ortamı tanımaya başladığımda, logodaki kadınların yalnız olmadıklarını, sevdikleri erkeklerin, evlatlarının, ailelerinin, kısacası etraflarındaki herkesin onlara yürekten destek verdiğini anladım. Mekânın isminin dilden dile dolaşmasının sebebinin, basit bir tahta kaşıkla yapılan yemekten çok, sırt sırta vermiş, muhabbetle şıkırdayan iki tahta kaşığın ahengi olduğuna kanaat getirdim.

Hayallere yelken açmak

Karin, lokantanın hikâyesini şöyle anlatıyor: “Linda ve ben on yıllık bir hayali gerçekleştirdik. Hani bir reklam var, ‘Bu çaylar neden hep bizim evde içiliyor?’ diye, biz de evimizde ne zaman misafir ağırlasak ‘Bu yemekler neden hep bizim evde yeniyor?’ diye gülüşürdük aramızda. Bir gün eşim Levon ve Linda’nın eşi Taner bizi karşılarına alıp ‘Kapalıçarşı’da güzel bir dükkân var, burayı sizin için tutsak, gücünüz el verdiğince çalışmaya var mısınız?’ dediler. Dünyalar bizim oldu. On yıl önce, Linda ve ben, iki kuzen, sadece tek bir hayale sahiptik; o da bir günde gerçek oldu. Tabancadaki son kurşunlar olur ya, o son kurşunlarla açıldı burası.”

İlk gün

“İlk gün çok heyecanlıydık; içimden ‘Ya başaramazsak?’ diyordum. Ama başaramama lüksümüzün olmadığının da farkındaydık. Korkularımız vardı. En fazla kapatırdık. Ama, aması var işte... Eşim Levon 30 senedir Kapalıçarşı’da kuyumcu. Çok girişken biridir, çevresi tarafından sevilir. O nedenle açılış günümüz çok kalabalıktı. Beş yüz tane içli köfte yapmıştık, hepsi hemen bitti. İlk birkaç hafta Levon’un hatırına gelenler olduğunu düşündük, sayının yüksek olmasına güvenemedik ama bugün iyi ilerliyoruz.”

Sahne telaşı gibi...

“Mekân için birçok isim düşündük. ‘Tahta Kaşık’ ismini, Anadolu yemekleri yaptığımız için ve otantikliği çağrıştırması nedeniyle koyduk. Biz iki kuzen, iki kuzenle evliyiz. Kardeşim Karmen Kapanman da bizim elimiz kolumuzdur; işletme, kasa hesapları, günün menüleri hep onun emeği... Manuş İşler Karakülah ise, bizimle mutfakta çalışıyor. Tempomuz hayli yorucu, haftanın altı günü sabah 6. 30’da işbaşı yapıyoruz. Bir dakika bile dinlenmeden, hep birlikte çalışıyoruz. Saat 11.45 olup mutfaktaki yemekler benmariye dizilmeye başladığında, sahneye çıkıyormuş gibi heyecanlanıyoruz. İşte bu heyecanla yeni yeni yemekler deniyoruz. Sınırsız, ucu açık bir şey mutfak. 15 çeşitle başladığımız menümüze her gün bir lezzet daha ekleniyor.”

Anadolu yemekleri

“İlk zamanlar Diyarbakır yemeklerini yapmayı tercih ettik. Aslında ben de, Linda da Diyarbakırlı değiliz. 23 senedir evliyim; tüm yöresel yemekleri, kayınvalidemle birlikte yapa yapa öğrendim. Linda da kendi kayınvalidesinden öğrenmiş. ‘Glorik’i, içli köfteyi tam bir Diyarbakırlı gibi yapabiliyoruz artık. Perşembe günleri Linda’nın ekşili dolması çıktığında, illa herkes o dolmadan yemek istiyor. Ben salı günlerine özel gerdan çorbası yapıyorum. Görümcem Ayda da, her “Alo” dediğimizde yanımızda. Çok güzel hamur açar, Kayseri’nin etli ekmeğini gerçekten çok güzel yapar. Kahvaltı da vermeye başladık. Mevsime göre ev reçelleri yapıyoruz. Değişik tatlarda omletler ve çorbalarla menümüzü şenlendiriyoruz. ‘Gorahtalı’ denen bitkiyle yaptığımız ev tarhanası çok revaçta. Mutfağımız küçük ama sevimli. Linda’yla birlikte, bakıp bakıp mutlu oluyoruz. Lokantamıza ilk kez gelenleri, mutfağımızı görmeleri için içeri çağırıyoruz. İçerinin nasıl olduğunu bilirlerse gönül rahatlığıyla yerler diye düşünüyoruz. Dışarıya yönelik her türlü organizasyona da kendimizi hazır hissediyoruz. İnternet sitemiz kısa bir süre sonra aktif hale gelecek.”

‘Amatör ruhluyuz’

“Bizler amatör ruhlu kadınlarız. Yemeklerimiz, mamalarımızdan nasıl öğrendiysek öyle yapıyoruz. Birçok insan bize ‘Ne yersek yiyelim, midemiz hiç yanmıyor’ diyor. Ben evde hangi yağı, hangi ürünleri kullanıyorsam, lokantada da aynılarını kullanıyorum. Biz ev hanımlarıydık, nereden bilelim restoran hilelerini, yağın, baharatın hilesini... Ispanağı evde altı su yıkıyorsak burada da altı su yıkıyoruz. Müşterilerimizin damak zevkine uyar mıyız, bilmiyorum, ama tek bir şeyden eminiz, tamamen hijyeniğiz. Gelenler ‘Annemin köftesi gibi olmuş’ dediklerinde, günün yorgunluğu gidiveriyor.

Bayramlarımızı da unutmuyoruz. Müşterilerimizin çoğunluğu Ermeni ve Süryani. Paskalya’da masalarımızı süsledik, yumurtalarımızı boyadık, çöreğimizi yoğurduk, müşterilerimizi öyle ağırladık. Lokantamızdan çıkan her siparişle, paskalya çöreğimizi yollamayı da unutmadık. Üzüm Bayramı’nda da masalarımızı üzümlerle süsledik, müşterilerimize üzüm yolladık. Yılbaşında da anuşaburumuz ve topiğimiz hazır olacak.