Hollanda Ermenileri küllerinden doğuyor

Bu yıl, Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bulunan ve 1714’te inşa edilen Surp Hoki (Kutsal Ruh) Kilisesi’nin kuruluşunun 300. yıldönümü kutlanıyor.Geçen hafta İstanbul’a gelen Mığdısyan’la kilisenin kuruluş hikâyesini konuştuk.

VARTAN ESTUKYAN
estukyan@gmail.com

Kilise, 17. yüzyılın başlarında İran ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan Hollanda’ya gidip gelmeye başlayan ve burada faaliyet gösteren Ermeni tüccarlar tarafından kurulmuş. Ancak Amsterdam’da, ondan önce de bir Ermeni kilisesi bulunuyormuş. Bir dönem Surp Hoki Kilisesi’nin vakıf başkanlığını yapan Dikran Mığdısyan, “Kilisenin geçmişini araştırırken, bulduğumuz bir belgede kıyafetlerin, tabloların ve şamdanların Surp Sarkis adındaki başka bir kiliseden getirildiği yazıyor” diyor. Geçen hafta İstanbul’a gelen Mığdısyan’la kilisenin kuruluş hikâyesini konuştuk.

  • Surp Hoki Kilisesi’nin tarihinden bahsedebilir misiniz?

Osmanlı topraklarından ve İran’dan, iş için Hollanda’ya sık sık giden Ermeni tüccarlar tarafından kurulmuş. Noterde kayıtlı 40’a yakın isim tespit ettik. İranlı tüccarların geçmişi biraz daha eski, 1600’lere dayanıyor. Ağırlıklı olarak ipek ticareti yapan bu tüccarların çoğu İsfahan’dan Moskova’ya gitmiş, oradan Saint Petersburg’a geçmiş, ardından da Hollanda’ya gelmiş. O dönem Hollanda Krallığı ile Rus Çarlığı arasında ticaret yoğunmuş.

Noterde, arsa alım satım belgesinin yanı sıra, kiliseye getirilen mallara dair, ‘Şu, şu sokaktaki Surp Sarkis Kilisesi’nden getirilmiştir’ ibaresinin yer aldığı bir belge de var. Maalesef, o sokak 80’li yıllarda metro yapılırken tamamen yıkılmış. Hollanda’daki Ermeni cemaati bu tür konularda yoğun bir bilgi birikimine sahip değil. 1714’te kurulan Surp Hoki Kilisesi’nin ilk halinden eser kalmadı; sadece dış kapının üstündeki bir kitabe korunabildi. Kitabeyi 1749’da, Vartabed (rahip) Hovhannes Minas yazmış. Bu kişinin kiliseye dair bazı çalışmalar yaptığı biliniyordu ama o dönemde kiliseyle ilgilenebilecek kadar bilinçli, bilgili insanlar yoktu cemaatte. O yüzden kilise korunamadı.

  • Hollanda’da yaşayan Ermenilerin nüfusu hakkında bir bilgi var mı?

Aşağı yukarı 20 bin kişi var. Bu nüfusun yarısı son 10 yılda, Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra geldi. Geri kalan 10 bin kişinin yarısını ise Türkiye’den gelen Ermeniler oluşturuyor. Türkiye’den ilk göç 1960’larda oluyor. 1980’de Güneydoğu’dan gelen büyük bir kitle de var. Türkiye dışından gelenlerse İran-Irak Savaşı’ndan kaçanlar. En son kitle, Suriye’den gelenler, ki bu göç halen sürüyor. Aslında, Hollanda’ya ilk Ermeni göçü Endonezya’dan olmuş. Endonezya bağımsızlığını kazandıktan sonra gelmişler. Onların Endonezya’da oluşu da yine bu kiliseyle, 1600’lerdeki Hollanda Ermeni cemaatiyle bağlantılı. 17. ve 18. yüzyıllarda 500-600 kişi gelmiş ama hepsi tüccar, hepsi seyahatte, hiçbiri kalmamış. Bazıları evlenmiş, ama tek tük. Bildiğimiz kadarıyla, o gruptan halen varlığını sürdüren iki aile var; Abro’lar ve Harutyunyan’lar... Tabii Hollandalılaşmışlar artık; atalarının Ermeni olduğunu biliyorlar fakat başka bir bağları yok, asimile olmuşlar. Ticaret gerileyince Amsterdam’dan, ticaret gemileriyle Hindistan’a, Endonezya’ya, Singapur’a, Malezya’ya gitmişler. Günümüzde bu ülkelerdeki Ermenilerin çoğu onların soyundan geliyor.

  • Kilisenin bugün ne gibi sıkıntıları var?

Kilise, 1989’da yapılan açılıştan sonra, 2009’a kadar kullanıldı. Amsterdam’a özgü bir problem var; binalarda çökmeler oluyor, çünkü toprak bataklık, binalar kazıklar üzerine yapılmış. 1874’te, temel güçlendirilmeden, kilise binasına eklenen üçüncü kat ve tavan, hesaplandığından çok daha fazla ağırlık yapmış. Bu yüzden binada çökmeler oldu. Belediye binanın daha güvenli bir hale getirilmesini isteyince toplantılar yapıp cemaatin fikrini aldık. Binanın kesinlikle korunması gerektiğinden tutun da, binanın kitabesini söküp götürerek, şehir dışında yeni bir kilise inşa edilmesine kadar, birçok fikir vardı. Nihayetinde restorasyon fikri ağırlık kazandı ama endişeler vardı. Yönetim kurulu olarak, bu konuda net bir karar alabilmek için iki kez Eçmiyadzin’e gidip Gatoğigos’u ziyaret ettik. Onun da desteğiyle, yönetim kurulu kilisenin restore edilmesine karar verdi. Yapı beş katlı olduğu için, dışarıdan bakınca kiliseye pek benzemiyor. Alt katları restore edildi, kilise olarak kullanılıyor. Üst katlar ise, biraz da mecburiyetten, kiraya verilecek. Restorasyon için 2009’dan bugüne dek 1 milyon 400 bin avro harcandı. Hollanda devleti bu meblağın %65’ini karşıladı. Elektrik ve su tesisatı için de, Amsterdam Belediyesi’nin ufak bir katkısı oldu. Yine de, büyük paralar söz konusu; dolayısıyla, her türlü desteğe açığız.

Kiliseden kız okuluna

“Kilisenin kuruluşundan 1806 yılına kadar her pazar günü ayin yapılmış; ayin yapılmadığı zamanlarda da, kilisede bir din görevlisi varmış. Ekonomik nedenlerle Uzakdoğu’ya göç olunca, Amsterdam’da yalnızca birkaç kişi kalmış ve kilise, 1806-1835 arasında faaliyet göstermemiş, 1834’ten itibaren başka kilise cemaatlerine kiraya verilmiş ve nihayet, yoğun tartışmaların ardından, 1874 yılında Katolik rahibelere satılmış. Satıştan elde edilen para, ileride tekrar bir kilise açılmak istenirse geri alınması şartıyla Eçmiyadzin’e gönderilmiş. Katolik rahibeler, kilise binasına bir kat daha ekleyerek, burayı kız okulu yapmışlar. 1914’te yanına bir bina daha inşa edilen kilise, 1986’ya kadar ilkokul olarak hizmet verdi. 1986’da, bina yönetmeliğe uygun olmadığı için okul başka bir yere taşındı. Bunun üzerine, cemaat, Kadıköylü meşhur halı tüccarı Vahe Kinebanyan’ın öncülüğünde binayı tekrar satın aldı. Binanın içinin restore edilmesi gerekiyordu, çünkü şu anda kilise olarak kullandığımız kısım ikiye bölünmüş ve ayrı birer sınıf olarak kullanılmıştı; horan, sıralar, hiçbir şey kalmamıştı. Neyse ki, bahsettiğim kitabeler korunmuş. İki buçuk yıl süren bir çalışmanın ardından, 1989’da, kilise tekrar kutsandı ve ibadete açıldı. Şu anda kilise Eçmiyadzin’e bağlı; din görevlisi Der Daron Tadevosyan da, Eçmiyadzin tarafından atandı.”

Kategoriler

Toplum Kilise