Eyleme geçme zamanı

Bugünkü Batı, Soğuk Savaş yıllarına benzer şekilde, Suriye kadar acımasız bir rejime karşı bile sadece yaptırımlar uygulama hatasını tekrarlıyor. Suriye’nin çoğu güvenlik aygıtının, Sovyetler’deki KGB’nin Moskova’nın etki alanındaki güçleri yönetmesi gibi, İran’ın Besic Direniş Gücü tarafından kontrol edildiği ve yönetildiği çok açık

 

Van Mıgırdiçyan
van.meguerditchian@dailystar.com.lb

Beşar Esad eninde sonunda devrilecek ve eğer hayatta kalırsa, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin önüne çıkacak. Fakat bunlar gerçekleşinceye kadar, yaptırımlar dizisinin Suriye kentlerine ekonomik veya politik darbeler indirip indiremeyeceğini görmemiz gerekiyor. Yaptırımların, dokuz aydır süren barışçıl gösterileri bastırmak için kullanılan sistem varlıklarının istikrarsızlaşmasını sağlayıp sağlayamayacağı kesin değil. Hatta Arap dünyası, AB, ABD ve komşu Türkiye’nin uyguladığı yaptırımlar, yaşadıkları “büyük hapishane”nin ortasında özgürlük ve bağımsızlık için savaşan ve kötü muameleye maruz kalan Suriyelileri de vurabilir. 

Bundan sadece dokuz ay önce, beş Suriyeliden en az ikisi, rejim destekçisi ve istihbarat elemanıydı. Fakat onlarca lise öğrencisi ve işsiz, Şam’da küçük gösteriler düzenlemeye karar verdiklerinde, Suriye’nin geleceğini tümüyle değiştirdiler. Bugüne kadar, masum çocukları ve kadınlarında içlerinde olduğu 4 binden fazla insan öldü, fakat meşhur ceza hükmünün buyurduğu gibi, “Eğer kan dökülmüşse, birileri cezasını çekmeli.”

Birçok Batı ülkesi, önce kaygılarını dile getirmişti, sonra derin kaygılarını da dile getirdi, fakat birkaç yaptırım dışında Suriye rejimine karşı önemli bir hamle yapmadı. Anlaşılan o ki, dünya, evrensel insan haklarına ve vatandaşının ifade özgürlüğüne saygı duymayan ülkelere karşı etkili dış politika geliştirmekte yaptığı hatalardan ders almamış. Suriye’nin çoğu güvenlik aygıtının, Sovyetler’deki KGB’nin Moskova’nın etki alanındaki güçleri yönetmesi gibi, İran’ın Besic Direniş Gücü tarafından kontrol edildiği ve yönetildiği çok açık.

Artık yaptırımları, eyleme dönüştürmenin vakti geldi. Esad rejimi, bu yıl aniden acımasız olmadı ve bu acımasızlığı sadece Suriyelilere yönelik değildi.  Bu rejim, İran’ın yardımı ve desteği olmadan, bu dokuz aylık devrimin karşısında duramayacaktı. Bu yüzden, Esad’ın ABC muhabiri Barbara Walter’a bu haftanın başında Suriye’de kontrolün kimde olduğunu açıklaması hiç şaşırtıcı değil. Esad’a göre, kendisi sadece bir devlet başkanı, ülkenin sahibi değil. Bu, Esad’ın ülkeyi kont-rol etmediği anlamına geliyor. Esad’ın çok gülünç olan, bu kadar ölümün sorumluluğunu kendi üzerinden atma girişimine rağmen, ABC muhabirine yaptığı açıklama, Suriye’nin içindeki bulunduğu ciddi ve tehlikeli durumu ortaya döküyor.

Suriye’yi mevcut statükoya terk etmek, ülkedeki farklı hizipleri, tüm güçleriyle girişecekleri bir iç savaşa sürüklemek, hatta belki de bu savaşın Türkiye ve Lübnan’a sıçraması anlamına geliyor. Eğer Erdoğan, Sarkozy, Obama ve Kral Abdullah, Suriye rejimine karşı kararlı bir adım atmazlarsa, Suriye’deki durum tahmin edilemeyecek boyutta kötüleşecek.

Suriye rejimi, bu hafta başında Arap otoritelerinin Suriye’ye gözlemci göndermesini şartlı kabul ederek yaptığı gibi, Arap Birliği’ne koşullar dayatamamalı. Tersine, Birlik, Suriye’ye şartlar ve koşullar dayatmalı ve Suriye’ye, ülkede ne olup bittiğini görmeleri için tüm gazetecilere sınırlarını açma çağrısında bulunmalı. 

İsyanı nihayete erdirmek için, Türkiye, ABD, AB ve Arap dünyası, bir dizi eylemi devreye sokmak zorunda. Erdoğan’ın ifade ettiği, “Artık Orta Doğu’da diktatörlüklere yer yok” sözü, eyleme geçmediği sürece etkisiz kalacak.

 

(İngilizceden çeviren: Sevag Beşiktaşlıyan)

 

Kategoriler

Güncel Dünya