Türkiye'de Hıristiyanların sorunları: asli unsur olamama, eğitim, ibadet, istihdam

Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi Proje Yöneticisi Mine Yıldırım, Papa Francis’in Türkiye ziyaretiyle dünya basının gündemine yeniden taşınan Türkiyeli Hıristiyanların sorunları üzerine Agos'a bir değerlendirme yazdı.

MİNE YILDIRIM

Türkiye’de inanç özgürlüğü hakkına ilişkin olarak Hıristiyanların yaşadığı sorunlar, kadim bir eşitsizliğin üzerine kuruludur. Devlet ve bazen de toplum tarafından bir türlü bu ülkenin asli unsuru olarak görülmedikleri için, hayatın her alanında sorunlar, çok farklı biçimlerde kendini göstermeye devam ediyor.

Kuşkusuz, Hıristiyanların inanç özgürlüğü sorunları,diğer inanç gruplarının sorunlarından ayrı görülemez. Yine de, Papa Francis’in Türkiye’ye yapacağı ziyaret vesilesiyle bugünlerde, özellikle dış basın tarafından sıkça sorulan “Türkiye’de Hıristiyanlar, inanç özgürlüğü alanında ne gibi sorunlar yaşıyor?” sorusuna cevap vermek gerekirse şunları sıralayabiliriz.

Tüzel Kişilik

Türkiye’de hiçbir inanç grubunun tüzel kişiliği olmadığı gibi, Hıristiyan toplulukların veya cemaatlerin ve ruhani temsil kurumlarının da tüzel kişilikleri bulunmamaktadır. Böyle olunca, topluluklar ve ruhani temsil kurumları hem hak ve yetki sahibi olamamakta hem de kendi isimleriyle herhangi bir resmî işlem yapamaz hâle gelmektedir. Örneğin, banka hesabı açmak, resmî olarak personel istihdam etmek mümkün değildir. Mülkiyet hakkı ve adalete erişim konusunda hak ve yetki sahibi olamazlar. Özellikle Rum ve Ermeni Patrikhaneleri için tüzel kişilik sahibi olamama sorunu, bir varoluş sorunu hâline gelmiştir.

Eğitim sorunu

Türkiye’de din eğitimi ve öğretimi, devletin tekeli altında bulunmaktadır. İlk ve orta öğretimde devlet okullarında din eğitimi ve öğretimi sadece İslam alanında veriliyor. Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na gore, benzer özel öğretim kurumları açılamıyor.

İbadet yeri 

Özellikle, yeni ibadet yeri inşa etme ihtiyacı duyan Protestanlar ve önemli bir nüfus değişimi yaşan Süryani Keldani cemaati, yeni kilise kurma ihtiyacı içindeler. Türkiye’de cami dışında bir ibadet yeri kurmak, ancak 2003 yılında İmar Kanunu’nda yapılan değişiklikle mümkün hâle gelmiştir. Fakat, 2003 yılından beri ibadet yeri statüsü almak için yapılan başvurulara olumlu yanıtların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Birçok başvuru, belediyeler tarafından imar planında cami dışında başka bir ibadet yeri için yer ayrılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

İstihdam sorunu

Başörtüsü serbestisiyle kamuda din temelli ayrımcılık sona ermiş değil. Hıristiyanlar, kamu sektörüne girmekte zorluk çekiyor. Örneğin, yargı ve siyasi bürokrasi içinde ya da güvenlik sektöründe Hıristiyan nüfus temsil edilemiyor.

Yukarıda sıraladığımız sorunların yanı sıra, dinî hizmetlere ayrılan kamu finansmanından yararlanamama, nefret söylemi ve suçlarına maruz kalma, başka bir dinden Hristiyanlık’a geçenlerin yaşadıkları baskılar, geçmişte yaşanmış olan adaletsizliklerle yüzleşilmesi ve adaletin tesis edilmesi gibi pek çok farklı sorun da listeye eklenebilir. Bu sorunların çözümü için, öncelikle inanç özgürlüğü hakkının kapsamı ve herkesin bu haklara sahip olduğunu konusunda ortak bir anlayış gerekiyor. İkinci önemli koşul ise bu hakkı herkes için hayat geçirmek konusundaki kararlılık. Her iki koşulun yerine gelmesi içinse, temel bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Türkiye, bu zihniyet değişimini gerçekleştirebilir.