BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Dayağı hak etmek

 

Resmi bir kurumda, bir evrak için sıra bekliyoruz. İşleri kolaylaştıran onca teknolojik imkâna rağmen, kimi yerde hiç değişmemiş olan “Bugün git, yarın gel” mecburiyetinden, birkaç kere gitmiş gelmişiz. Etrafa aşinayız, görevlileri sokakta görsek tanır hale gelmişiz. Danışmada oturan, asık suratlı, başında kaşlarına kadar indirdiği sevimsiz bir peruk olan gençten hanımla selamlaşıyoruz. O peruğu tesettür amaçlı taktığı çok belli. “Nereden belli?” diye sormayın. Kadınız, o kadarını anlarız.

Asıl anlamadığım, başörtüsü niyetine peruk takma mantığı. Hadi bununki sevimsiz bir peruk, süsüne püsüne bakmamış; pek havalılarını takanlar da var. “Sen istediğin kadar tahrik ol, o saç benim değil ki, ha ha haa!” mı diyorlar içlerinden acaba? Zaten kadının en kışkırtıcı yerinin saçları olmasını da anlamıyorum ya... Ay, geçen gün bir fotoğraf geldi internetten; bir kadın atlet, koşuyor, üzerinde kolsuz bir tişört var, ayağında kısacık bir şort. Ama başı sıkı sıkı örtülü. Neyse, konum o değil. Girersem çıkamam şimdi. O beklediğimiz yerin neresi olduğunu ve ne için gitmiş olduğumuzu da söylemeyeceğim. Gerek yok, konum o da değil çünkü.

Tek tük birkaç kadın varsa da sırada bekleyenlerin çoğu erkek. Derken efendim, içeri orta yaşlı bir hanım girdi. Elinde bazı kâğıtlar var. Başbakan’a gönderilmek üzere, “Kadına şiddete hayır!” demek için imza topluyormuş. Anında bir uğultu başladı. Herkes, bir yandan konuyla ilgili veciz sözler döktürerekten, malum kâğıdı imzalamak için adeta birbiriyle yarıştı. Sıradaki tek tük kadın ve genç yaşlı, iyi giyimli, kötü giyimli, eğitimli eğitimsiz bütün erkekler istisnasız imzaladılar.

Her sırasını savan, yaptığı işten memnun, örneklemelerle konunun önemini vurgulayan konuşmalar yapmaya başladı. Olay neredeyse ayaküstü bir açık oturum havasına girmek üzereyken, imza toplayan hanım, danışmadaki peruklu kıza yöneldi. “Kızım, siz de imzalar mısınız lütfen?” Yüksek sesle verilen tek ve kesin cevapla ortalığı buz gibi bir sessizlik kapladı. “Hayır!” Herkes şaşkın, kıza bakarken, kız inatla ve çokbilmiş bir tavırla devam etti: “Ben bu kâğıdı imzalamak istemiyorum.” Hep bir ağızdan: “Aaa... Neden?” Cevap: “Çünkü onlar dayağı hak ediyorlar.” Buyurun bakalım... Benim içimden, o kafasındaki sevimsiz peruğu çekivermek geçerken, o bir vaiz edasıyla, ayağa kalktı ve işaret parmağını sallayarak: “O kadınlar, kim bilir neler yapıyorlar ki dayak yiyorlar. Kimse kimseyi durup dururken dövmez” dedi. İnanamadım.

İnsanlar ağızları bir karış açık kalakaldılar. Ben öfkeyle “Kimse kimseyi hiçbir şey için dövemez!” diye bağırdım. Kız bana uzaylıymışım gibi bakarken imzacı hanım sabırla ona yaklaştı ve “Sen evli misin kızım?” diye sordu. “Hayır” cevabını alınca, hafif bir gülümsemeyle döndü ve herkese teşekkür ederek çıktı gitti. Daha sonra kimi öfkeyle, kimi acıyarak baksa da, kimse kızla muhatap olmak istemedi. Bu arada sıra ilerledi tabii, biz de alacağımızı aldık ve işimizi bitirdik. Tam çıkıyorduk ki, dayanamadım, geri döndüm ve kıza “İnşallah tıpkı senin gibi düşünen biriyle evlenirsin ve inşallah bir gün dayağı hak edecek bir hata yaparsın” dedim.

O lafı eden bir erkek olsaydı, kesin ben öfkemi frenleyemez saldırırdım. Artık ne olurdu bilmem. Herhalde sonu karakolda biterdi. Ama genç bir kadının böyle düşünüyor olması ve bunu inanarak savunması allak bullak etti beni valla. Ne yazık, değil mi?

Geçen akşam Taksim’de, tam suların orda, havada salınan ve üzerinde ‘Kadına şiddete hayır!’ yazan kocaman beyaz balonu görünce geldi bu olay aklıma. Önüme gelene anlatıyordum zaten. Hemen ertesi gün de yazmaya niyetlenmiştim ama başka şeyler girdi araya. Ne diyeyim? İster balonlar salın, ister uçurtmalar uçurun ya da gökyüzüne yazın, isterseniz milyonlarca imza toplayın, Başbakan’a, Cumhurbaşkanı’na gönderin, nasihat edin, cezalar koyun. Zihniyet değişmedikçe bir şey değişmez.

“Her şeyin başı eğitim” denmesi boşuna değil. Ama önce kadınları eğitmek lazım ki onlar da evlatlarını eğitsinler. Çünkü şiddet gören eğitimsiz kadınlar, itaatkâr kızlar ve şiddete eğilimli erkekler yetiştiriyorlar. Ve de kızlarının şiddet görmesine üzülüyorlar ama gelinlerinin şiddet görmesinden hiç rahatsız olmuyorlar. İşte, ta en baştan, esas bu değişmeli. Ülkemiz bu konuda çok fırın ekmek ister daha, çook...