BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Beklemenin her şekli

 

Kimle kim olduğu hiç önemli değil, iki kişi arasında geçen, şöyle bir konuşmayı nakledeceğim şimdi size: “19 Ocak’ta var mı bir şeyler bu yıl da?” “Var.” “Kaç yıl oldu?” “Beş.” “Vay be, oldu mu o kadar?” Sessizlik... “Peki, daha ne kadar sürer sence bu toplanmalar, konuşmalar, yazıp çizmeler?” “Açık değil mi? İnsanlar bir şeyi bekliyor.” “Neyi bekliyor?” Mizaha yatkın bir beyin, burada ağlanacak halden gülünecek bir hal çıkararak “Godot’yu” diyebilir. Demiyor. “Adaleti” diyor. Konuşmaya noktayı koyan cevap ise tam ağlanacak hal: “Çok beklersiniz daha.” Sonrası kesin suskunluk. Acı bir istihza içeren sorular bitiyor, ağızları bıçak açmıyor.

Beklemenin her şekli zordur bence, hiç sevmem. Umutlu da olsa umutsuz da. Sabırsız yaradılışlıyım. Oysa ölümü beklemek, kötü bir haberi beklemek, yağmak bilmeyen yağmuru beklemek, unutulmuş olup aranmayı beklemek, tutuklanmış olup dava gününü beklemek gibi gibi, bir dolu tatsızının yanı sıra ne güzel bekleyişler de vardır: iştah açıcı kokular salan bir yemeğin pişmesini beklemek, özlenen sevileni beklemek, başarının takdirini beklemek, bir çiçeğin açmasını, düğün gününün gelmesini, ilk çocuğunun doğumunu, diploma alacağın günü, parayı, tatili ve biiir dolu keyifli şeyi beklemek. Ama ben sevmem. Hiçbir bekleyişi sevmem. Yüreğimi tüketir, iyisi de kötüsü de. Her şey pat pat olsun isterim. Biriyle buluşacaksam, birkaç dakika geç giderim. Beklememek için. Yalnızca birkaç dakika ama, ki bekleyene de fazla ayıp olmasın. Olur a, eğer trafiğin akacağı tutmuş da erken gitmişsem, durup beklemem. Geçip gider, dolanırım, sonra tekrar gelirim. Çok zor gelir bana beklemenin her türlüsü.

Böyle hisseden de bir tek ben değilim herhalde. Kimbilir kaç kişi vardır böyle beklemekten nefret eden. Ve bekleyişlerin en dayanılmazına mahkûm edilen... ki sabırlısını da, sabırsızını da deli eder. Adalet bekleyişi. İşte, ülkemiz insanının sık sık ve sürekli mahkûmu olduğu bekleyiş. On yıl tutuklu olarak davasına bakılmasını bekleyip de, sonra beraat edenler var. Ben kaç yaşıma geldim, kendimi bildim bileli bu ülkenin insanları daima bir nedenden geciktikçe geciken çoğu zaman da hiç gelmeyen adaleti bekler. Nedendir bilinmez.

Biz de haksız bir ölümün ardından, tam beş yıldır bir türlü gelemeyen bir adaleti beklemekteyiz. Gelmiyor. Nedendir? Bilinmiyor. Bilinse de söylenmiyor. Ne yapalım yani? Susup sineye mi çekelim? Susmuyoruz. Ve de susmayacağız. “Ne haksızlıklar unutuldu bu ülkede, elbet bu da unutulur”a izin vermeyeceğiz. Bıktırmaya çalışıldığı çok belli. Bıkmayacağız. Yaratılan bunca karmaşaya pabuç bırakmayacağız. Biz de durmadan başa kakacağız. Pes etmeyecek, ne yapıp edip unutturmayacağız. 19 Ocak’ta bütün gazete köşeleri Hrant’a ayrılsın istiyorum. Sanmıyorum ama umuyorum. Keşke...

Bugün daha Pazartesi. Malum, mahkeme yarın. Ben sonucu beklemeden yazımı yazıyorum. Hem alışık olduğum günden şaşıp, sayfa düzeni yapan arkadaşları bekletmemek için, hem de farklı bir sonuç beklemediğim için. Nasılsa ne olacağını biliyorum. Aynı nedenler 19 Ocak için de geçerli. Toplanacaklar, toplanacağız, acımızı baştan yaşayacağız, bir olay çıkmasın diye biraz heyecan yapacağız –ki pamuk ipliğine bağlıdır her şey bu ‘olay’ meselesinde ve arkadan dayanılmaz biber gazları gelir–, sonra dağılacağız. Beş yıldır yaptığımız gibi. Akşam haberlerinde bununla ilgili iki satır laf edilecek, sonra herkes zevkine göre sevdiği diziyi izlemeye dalacak.

Siz bu yazıyı okuduğunuzda her şey olup bitmiş olacak. İnşallah yanılırım. İnşallah umut verici bir gelişme olur da ben bu olumsuz tahminlerimi seve seve geri alır, amiyane tabirle tükürdüğümü yalarım. Yazının sonuna gelene kadar Salı oldu. fiu anda hiçbir sonuç alınamayacağından emin olduğum mahkeme hâlâ devam etmekte. Yine onca önemli insan, ta nerelerden gelerek, bir umutla kapılarda toplandı. Konuşmalar yapıldı. Sonuç denemeyecek sonucu hep birlikte öğreneceğiz. Herkes gibi benim de tahminim o ki, iki oğlanı mahkûm edip işi bağlamak gibi komik bir niyet var. Hani “Bu son dava demişlerdi” ya, böyle son mu olur? Olmayacak zaten. Bu böyle bitmeyecek. Haydi bakalım, yine anlamsız bir bekleme...