ORAL ÇALIŞLAR

Oral Çalışlar

Sıfır Noktası

‘Antikapitalist dindarlar’

Solun sınıf eksenli yaklaşımını tehlike olarak gören sağ zihniyet, ‘zengin-fakir’ ayrımına dikkat çeken her türlü yaklaşımı da reddetmişti. Sağ cenahın temel anlayışı şöyle özetlenebilirdi: “Kahrolsun komünistler!” İslamcılar yıllarca anti-komünizmin militanı olmuş, anti-emperyalist gösterilerin karşısına dikilmişlerdi. Yoksulluktan söz etmek solcuların işiydi ve memleketi karıştırmak amacıyla kullanılıyordu.

İslam dünyasında ezberleri bozan akımlar ortaya çıkıyor. ‘Arap Baharı’nın bir yansıması olarak da kabul edilebilecek, alışık olmadığımız, radikal tezler ortaya atılıyor.

1 Mayıs’ta çeşitli dillerde yazdıkları “Kölelere özgürlük” sloganıyla bir grup İslamcı yürüdü. Bu diller içinde Ermenice, Kürtçe ve Arapçanın bulunması anlamlıydı. AK Parti önderliğinde sınıf atlayan, mevki ve para peşinde koşanları eleştiren yeni bir söylem ortaya çıkıyor. Bu grup kendisine ‘Antikapitalist Müslümanlar’ adını veriyor.

Bu yeni durum ne anlama geliyor? İktidarda İslami kökenli bir siyasi parti var. İslami kesim yıllardır mağdur sayılabilecek bir siyasi ve ekonomik pozisyondaydı. 10 yıllık AK Parti iktidarıyla bu mağduriyet büyük ölçüde bitti. Geçmişin mağdurları mağrur ve muktedir denebilecek bir noktaya geldi.

İktidar demek, para ve gelecek demek. Yılların ezikliğini üzerlerinden atan İslamcılar içinde iktidarın olanaklarıyla paraya, konfora ve refaha kavuşan bir kesim oluşuyor. Bu kesime ‘muhafazakâr burjuvazi’, ‘dindar burjuvazi’ demek de mümkün.

İhaleler alınıyor, büyük marketler kuruluyor, limanlar, havaalanları inşa ediliyor ve gelişmelerden bu kez eskisinden daha değişik bir kesim nemalanıyor.

Tabii, Türkiye gibi, adam başına yıllık gelirin henüz 10 bin dolara ulaştığı bir ülkede, herkesin refahtan doğru dürüst pay alması mümkün değil. İslamcıların bir kesimi zenginleşirken, büyük çoğunluk yaşamını hâlâ yoksulluk içinde sürdürüyor.

AK Parti’ye oy verenlerle, AK Parti’nin iktidar imkânlarından yararlananlar arasında çok derin uçurumlar bulunduğu da bir gerçek. Sonuç olarak, İslamcıların da ‘mutlu azınlığı’ oluşuyor.

İşte ‘Antikapitalist Müslümanlar’ olayını bu farklılaşma içinde okumak anlamlı olabilir. Bu akım, dindar burjuvaziye karşı aşağıdan gelen bir ses olarak kabul edilebilir.

Bu grubun sözcüleri, İslam’ın kuruluş yıllarında yaşanan farklılaşmaya benzer bir durumdan söz ediyorlar. Onlara göre, Peygamber döneminde yoksullar İslam’ın belkemiğini oluşturuyorlardı. İslam’ın bir imparatorluk olarak yaygınlaşması, zenginliği ve yeni bir aristokrasiyi de ortaya çıkarmıştı.

Ebu Zer, işte o dönemin kahramanlarındandı. İslam’daki sınıflaşmayı fark etmiş ve sert eleştirileriyle yeni oluşan zümreyi hedef almıştı.

‘Antikapitalist Müslümanlar’ da, sanki benzer şeyler yeniden yaşanıyor gibi, gelişmelere tepki gösteriyorlar.

Sendikasız ve örgütsüz bir Türkiye'de yaşıyoruz. Çalışanların haklarını alabilmeleri o kadar kolay değil. Türkiye'de egemen olan sistem bir anlamda ‘vahşi kapitalizm’. Kuralsız yürüyen, dengesiz bir sömürü üzerine kurulu bir kapitalizm. 12 Eylül askeri darbesinin oluşturduğu sistem bu alanda tamamen egemen.

Emekçilerin çoğunluğu AK Parti'ye oy veriyor. Önemli bir kesimi de dindar. Haksızlığa uğradıklarını, sömürüldüklerini görüyorlar ve bugüne kadar destekledikleri partinin kendilerine bu anlamda sahip çıkmadığına tanık oluyorlar.

Yeni akım işte bu noktada etkili olabilir ve emekçilerin örgütlenmesinde yeni kapıların açılmasını sağlayabilir. Bugüne kadar solcuların çok da başarılı olamadığı bir örgütlenme alanından söz ediyoruz.

Dindarlar ve solcular bu noktada yeni bir birlik oluşturabilirler mi?