ROBER KOPTAŞ

Rober Koptaş

HAYAT OLDUĞU GİBİ

Ermeni’nin örgütlü hali: Hemşeri dernekleri

Türkiye Ermeni toplumunun, sarsıntılar ve hayal kırıklıklarıyla dolu son birkaç yılında yeni, dinamik, umut verici ne var diye sorsak, pek çoğumuz “yeni dernekler” cevabını veririz muhtemelen. Yan yana gelmenin, birlikte çalışmanın, diğerkâmlığın pek de geçer akçe olmadığı bir dönemde, insanların bir şeyleri değiştirmeye çalışmaları, sahiden de takdire değer.

Bu yeni örgütler içinde en yaygını, ata nine toprağına duyulan hasretin gücüyle kurulan hemşeri dernekleri. Bu derneklerin benzerleri, 1915’ten sonra hayatta kalabilen ve dünyanın dört bir yanına dağılan Ermenilerin yaşantısının ayrılmaz bir parçasıydı. O dağılmışlık içinde, kilise ve siyasi partiler, insanları birbirine bağlayan en önemli iki bağdı; hemşeri dernekleri de, onlardan hemen sonra gelen dinamikti. Buenos Aires’te Maraşlılar, Kanada’da Antepliler, Fransa’da Sivaslılar adına bir derneğe rastlamak asla sürpriz değildi.

Ermeniler, yerlerinden yurtlarından edildikten sonra, yüzlerce yıl üzerinde yaşadıkları topraklara dair çok katmanlı bir belleğin taşıyıcısı oldular ve o belleği yansıtan bir hayatı bu kez yaban ellerde ürettiler. Hemşeri dernekleri, onların kültürlerini sürdürmelerinin, tarihin en karanlık sayfalarından birinin öldürücü etkilerine direnmenin, hayata tutunmalarının simgelerinden ve itici güçlerinden biriydi.

Yurtlarından uzakta kalmış Ermenilerin memleketlerini el diyarlarda yaşatmalarına vesile olan hemşeri dernekleri, Türkiye Ermenilerinin hayatında ‘yasak’tı. İzin yoktu. Türkiye’de sivil toplum dendiğinde akla ilk gelen her zaman köy, kasaba, ilçe, il temelli yardımlaşma dernekleriydi, ancak Ermenilerin kendi derneklerini kurmalarına devlet izin vermiyordu.

Neyse ki, AB reformları sayesinde etnik referanslı dernekler kurmak önündeki engeller kalktı. Bugün artık ‘Ermeni’ adını taşıyan dernekler kurulabiliyor. Duvarda gedik açılınca, ardı ardına sökün etti örgütler. Önce, Vakıflıköylüler Derneği geldi, ardından Sasonlular, Malatyalılar... Arapgirliler, Burunkışlalılar, Sivaslılar sırada. Beri yanda ise, Ermeni mimar ve mühendisleri bir araya getiren HAYCAR ile Nor Zartonk çevresinin kurduğu Ermeni Kültürü ve Dayanışma Dernekleri geldi. Bir doktor meslek örgütü kurulmasının da eli kulağında.

Bölmez, birleştirir

Kerameti kendinden menkul bir görüş olan “Hemşeri dernekleri toplumu bölüyor” lafazanlığına kulak asmadan, bütün bu yeni sivil toplum kuruluşlarını en başından selamlamak boynumuzun borcu. Üzerimize serili ölü toprağını hafifletmek için iyi niyetle yola koyulmuş olmaları bile başlı başına önemli. Hemşeri dernekleri toplumu bölmez, birleştirir. Ancak, bu selamı verdikten sonra bazı risklere ve tehlikelere dikkat çekmek de bir görev.

Bu sütunda kaç haftadır tartışıyoruz, Ermeni toplumu, var olan sivil yapılarını ayakta tutmakta, onların damarlarına kan pompalamakta zorlanıyor. Mezun derneklerinin hali hiç de parlak değil, vakıfların pek çoğu ciddi sorunlarla boğuşuyor, okullar ha keza... Kısa vadede bu durumun değişeceğine dair pek işaret de yok. Hal böyleyken, yeni kurulan derneklerin birdenbire büyük başarılar kazanmasını beklemek de hayalcilik olur.

Ama eğer bu örgütler amaç ve hedeflerini doğru belirlemez, bunlara ulaşmak için kısa, orta ve uzun vadeli plan ve programlarını hazırlamazlarsa, kısa sürede, tabelası cafcaflı ama içi boş yapılara dönüşmeleri kaçınılmaz olur.

Bütün derneklerin, öncelikle, etraflarına topladıkları insanlar arasındaki iletişim ve dayanışmayı sağlamak ve bunu giderek daha geniş bir tabana yaymak gibi bir sorumlulukları var. Öncelik her zaman insanların ihtiyaçları olmalı ve bu ihtiyaçları doğru tanımlamadan yol kat etmek mümkün değil.

İlaveten, bütün derneklerin faaliyetleri kültürle, kültürün yaşaması, üretilmesi, serpilip boy atmasıyla ilgili olmalı mümkün mertebe. Bu amaca hizmet etmeyecek bir çaba yokluğa mahkûm olacaktır.

Memleket bağı

Hemşeri derneklerinin öncelikli meselelerinden biri, kendi yörelerinin tek yanlı yazılmış tarihine Ermenileri de katmaya yarayacak, yaşadıkları yerin Ermeni mirasını canlandıracak projeler geliştirmek olmalı. Kitaplar, broşürler, internet siteleri, müzik çalışmaları ve daha akla gelebilecek onlarca alanda fikir üretmeli ve bunların mümkün olduğunca çok insana ulaşmasını sağlamalılar. Bu konuda Ermenice üretilmiş eserlerin Türkçeye kazandırılması veya yeniden üretilmesi, var olan kültür birikiminin kalıcılaşmasını sağlayacaktır.

Bir başka önemli mesele de, bugün artık Ermenisizleşmiş olsa da, memleketle sıcak bağlar kurmak olmalı. Yöredeki ahaliyle, ortak çalışma yürütülebilecek sivil kuruluşlar veya yetkililerle bir araya gelmek, onlarla birlikte çalışmak, sadece Ermeniler açısından değil, Anadolu’nun da geleceğini etkileyecek kilit önemde karşılaşmalara sahne olabilir; çarpan etkisiyle çok sayıda insanın hayatını değiştirebilir, tektipçi resmi tarihin ve resmi ideolojinin beton duvarında yeni ve geniş çatlaklar oluşturabilir.

Hemşeri dernekleri, aynı zamanda, Ermenistan ve diasporadaki hemşerilerin kendi memleketleriyle bağ kurmalarında önemli bir köprü görevi üstlenebilir. Yüz yıldır Türkiye’yle bağ kuramayan, artık bambaşka coğrafyalarda, bambaşka koşullarda yaşayan Anadolu Ermenilerinin, memleketlerini ziyaretleri, daima, kimi yaraları sağaltıcı etki yaratıyor. Bu ziyaret ve karşılaşmaları artırmak, Ermeniler ve Türkler arasındaki karşılıklı anlayışın kökleşmesine yardımcı olabilir. Türkiyeli Ermenilerin kurduğu örgütler, diaspora ve Ermenistan’daki Ermenileri asla göz ardı etmemeli, bu konuda sorumluluk üstlenmeli.

Son olarak, bütün dernekler ve örgütler, anlamsız rekabet ve kıskançlıklardan kaçınmalı; kaynakların kıt, amaçların ortak, alınacak yolun uzun olduğu bilinciyle, birlikte hareket etmeyi, diğerlerinin yardımına koşmayı temel ilke haline getirmeli.

 

Haftaya: Perspektifi ‘cemaat’le sınırlamamak

Etiketler

Dernekler