BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

İki kelime, konuşmaktır; iki adım, yürümektir

 

 -ZİBEÇ için-

Güzel söz, değil mi? Hem güzel, hem çok doğru. Bu sözü ZİBEÇ’in, kolay kolay unutulmayacak muhteşem yılsonu gösterisini sunan, sevgili Herman Ozinyan, açılış konuşmasında kullandı. Bilmeyene bir şey ifade etmemiştir ama deneyimi olanlar hemen anladılar. Onlar bu kavramı düstur edinmişler. Bunu sindirerek yaşıyorlar.

‘Normal’ dediğimiz özellikleri olan, sıradan insanlar, ‘normal’ dediğimiz şekilde yaşayıp giderlerken farkında bile olmazlar. Ama öyle hayatlar vardır ki, tek bir söz söyleyebilmek, tek bir adım atabilmek için büyük gayretler verilir. O hayatlarda, gerçekten de iki kelime, konuşmaktır; iki adım, yürümektir. O hayatları sürdürenler, engellilerdir. Doğanın bize bahşettiği haklara en az bizim kadar sahip olup da çoğunu kullanamayanlardır. Yaşları da yoktur. Çocuk yüzlü büyükler, yaşlı yüzlü çocuklar olabilirler.

Müthiş bir zekâya sahip olup, bedenlerinin bir bölümünü ya da tümünü kullanamayabilirler. Bedenleri gelişmiş, zihinleri gelişmemiş olabilir. Her şekilde yaşama ayak uydurabilmek için sürekli savaş verirler. Bilerek ya da hiç bilmeden... Ki bilerek olanı, büyük acı veriyor olmalı.

Bu savaşta onlara el verip destek olanlar ise seçilmiş insanlardır. İsteyerek ya da istemeden hayatlarının içine aldıkları bu sevilen canlar, onların ruhlarını yüceltip evrimleştirir. İster tekrar doğmaya inanın, ister cennete cehenneme, hayatınızda bir engelli varsa –ki o da gönüllü bir ruh olmalı hatta belki de bir melek– ve siz onun dünyaya ayak uydurmasına yardım ediyorsanız, aslında ona değil ilahi plana hizmet veriyorsunuz. Şanslısınız, ruhunuz evrimleşiyor. Tabii ki kolay değil böyle bir hizmet, ama sevgi sizin gücünüzdür.

ZİBEÇ çok önemli bir kurum dostlar. Bir dolu, yüreği avucunda insan, orada canla başla ve de koşulsuz sevgiyle hizmet veriyor. Aklınızda bulunsun, arada bir varlığınızla destek olamasanız da bütçenize göre, maddi olarak destek olun. Malum, parasız hiçbir şey dönmüyor. Cenazelerde bağışlarınızı, etkinliklerde birkaç gösterinizi onlara ayırın. Düğünlerinizde, hediye yerine ZİBEÇ’e bağış talep edin dostlarınızdan. Açılışlara çiçek yerine bağış gönderin. Ve de ne yapıp edin, arada bir gidin görün. Görün, ve aslında şükredecek ne çok şeyiniz olduğunu fark edin. Sevgiyle ne güçlüklerin aşılabileceğini, nelerin başarılabileceğini de...

Geçen hafta ZİBEÇ’lilerin Yunus Emre Kültür Merkezi’ndeki yılsonu gösterilerini, sık sık gözyaşlarıma yenilerek izledim. Gözyaşlarımın nedeni, başarılan şeyin büyüklüğü; yoksa ben onlarla oldukça içli dışlıyım, ilk kez karşılaşmıyorum. Durumlarına aşinayım. Ziyaretlerine giderim. Onlar da benim oyunlarıma gelirler. Çoğunu tanırım, aralarında görüştüklerim, yakından tanıdıklarım var. Gösterinin başarısından etkilenmem, yıllardır, ‘normal’ kavramına uygun, hem çok küçük hem çok büyük insanlarla bir gösteri hazırlamanın nasıl bir şey olduğunu bilmemden.

Ne kadar insan, kim bilir ne büyük bir özveriyle, öylesine bir kalabalığı bir gösteriye hazırlamışlar. Kolay olmamıştır ama sonuç mükemmel olmuş. Cıvıl cıvıl renklerle, uyumlu kostümlerle, aksesuarlarla, hep birlikte, dörtlü, ikili ve solo gösteriler yaptılar. Şiirler, şarkılar söyleyip dans ettiler. Tiyatro bile yaptılar. Rol çalmadan, ciddiyetle, paslaşarak, paylaşarak oynadılar. Güldüler, güldürdüler, eğlendiler eğlendirdiler, mutlu oldular mutlu ettiler.

Hep söylerim, yine söylüyorum: Sahne kutsal bir yerdir. İnsanın, özgüvenini ve sorumluluk duygusunu geliştirir, iyi iletişim ve doğru ilişkiler kurmasını sağlar. Orada biriken enerji, ruha da, bedene de şifa verir. Orada mucizeler gerçekleşir. Ben bunu iyi bilirim.

Her neyse, oldu bitti, gördüyseniz zaten bana hak verdiniz, görmediyseniz çok şey kaçırdınız. Buradan duyurayım, bir kez daha tekrarlanma ihtimali varmış. Gerçekleşirse kaçırmayın.

Son söz olarak, ZİBEÇ ailesinin, tüm gönlü güzel insanlarını candan kutluyorum. Ve ekliyorum; ben bu yazıyı sırf onlara ‘aferin’ demek için değil, okuyuculara “Unutmayın, orda bir ZİBEÇ var uzakta (aslında hiç de uzak değil, malum şiirde olduğu gibi) ki çocukları, bizim çocuklarımızdır” diyebilmek için yazdım.