VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Burc Hamud’da Kürtler

Günümüzde Burc Hamud’da muhtelif bayraklarına rastlanabilir. En sık göreceğiniz ise Lübnan’da Ermenilerin sembolü haline gelmiş olan üç renkli Ermenistan bayrağıdır. Bayrakların boyutları da asıldıkları binanın önemine göre değişiyor. Keza ulusal bayramlarda da belli başlı semtlerdeki evlerden asılan bayrakların sayısı gözle görülür biçimde artmış durumda. Ancak yinede üç renkli Ermenistan bayrağının Burc Hamud’da dalgalanan tek bayrak olduğunu sanmak yanıltıcı olur. Ermenistan bayrağının yanında Lübnan bayrağı da bazen de küçük boyutları ile bir ondan bir bundan dizilişi ile mahalleleri süslemekte.  Lübnan bayrağını resmi dairelerde veya askeri yapılarda da bulabiliriz. Lübnan’da Türkiye bayrağına da rastlamak mümkün ancak belli bir eleştirel yaklaşımla. Bunların yanı sıra daha önce sadece Nevrozlarda gördüğümüz Kürt bayrağı da Kürtlerin Burc Hamud’daki kalıcılığını ifade eden şekilde kendisine daha sağlam bir yer ediniyor.  Eğer İstanbullu solcu çevrelere Ermeni ve Kürt bayraklarının yan yana olduklarına dair görüşlerini sorsak muhtemelen büyük bir memnuniyetle karşılarlar. Ancak Türkiye’deki Ermenilerin ve Kürtlerin birbirlerine gösterdikleri karşılıklı saygı ve birbirlerini tamamlayan siyasetleri gibi pembe bir tablo oluşmuyor Burc Hamudda bu iki halkın evlatları arasında. Burada gün geçmiyor ki birbirlerine karşı cepheleşmenin yeni bir örneğine tanık olalım.

Burc Hamud’daki Kürtlerin çoğunluğunu Suriye’den Lübnan’a gelmiş olan ve düşük ücretle çalışan işçiler oluşturuyor. Çok azının ailesi var ve pek çoğu tıklım tıkış konutlarda yaşamaktalar. Bu durumda Burc Hamud’un yerlisi, oldukça muhafazakâr ve mutlaka aile düzeni içerisinde yaşayan Ermenilerle aralarında bir yaşam tarzı çatışmasına yol açıyor. Kürt erkeklerin gecenin geç saatlerinde sokağa çıkıp toplaşmaları yerli Ermenilerin tahammülsüzlüğü ile karşılaşıyor. Şüphesiz ki bu durumda söz konusu tahammülsüzlüğün haklı bir dayanağı yok. Zira sorunun çözümü de orada değil. Daha birkaç ay önce gündüz gözü ile yaşanan ve bir ermeni gencin yaralanmasına yol açan bir kaza aşırılıklara yol açmıştı. Lübnan basını olayı aktarırken Ermenileri ırkçılık ve aşırılık ile suçladı. Konu sokaktaki insanlar arasında da başka boyutlar ile tartışılıyordu.  Kimileri Ermenilerin tüm Kürtleri Burc Hamud’dan kovacaklarını anlatırken kimileri de böyle bir durum karşısında Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusun yoğun yaşadığı Kamişlo şehrindeki Ermenilerin kovulacağını anlatıyor. Bir yandan da Suriye’de Kürtlerin iktidar karşıtı Ermenilerin ise iktidar yanlısı olduğundan hareket ile Suriye yönetimini Ermenilerden Kürtlere karşı baskı uygulamalarını istediğini söylüyorlar.

Görüldüğü gibi pek çok teori var. Hikâyeler mantıksız olsa da imkânsız değil. Ne yazık ki mesele bu boyuta vardı ve her günde daha kötüye gidiyor.  Herhangi bir Kürt gencinin herhangi bir Ermeni kızına laf atması tüm milli sinirlerin gerilmesine yol açıyor. Herhangi bir Ermeni gencinin herhangi bir Kürde mahallenin asıl sahibinin kendisi olduğunu anımsatması ol kürdün bıçak kuşanmasına sebep oluyor.

Peki çözüm nerede?

Her ne kadar Osman Baydemir Ermenileri Diyarbakır’a davet etse de her ne kadar Aram Dikran Kürtçe klam söylese de Burc Hamud sokaklarında birbirlerini bıçaklayan gençler var.  Kürt-Ermeni ilişkilerine genel bir çerçeve çizmek ve bu iki unsurun birbiri ile barışık yaşamasını temin edecek projeler üzerine çalışmak kaçınılmaz oldu.

Eğer Kürt-Ermeni ilişkilerinin odak noktası İstanbul ise ardı sıra Kürdistan-Ermenistan ilişkileri, Ermenistan’da azınlıktaki Yezidilerin durumu ve nihayet Burc Hamud’u da görmek gerekir.  Ermeniler Kürtlerin bir ulus olduğunu anlamalı ve bu ulusun haklarının tesis edilmesinin de öncüleri olmalılar. Aynen geçen yüzyılın başında ilk Kürtçe radyonun Yerevan’dan yayın yaptığı gibi. Kürtlerde Burc Hamud’da silahlanmaktan ve semt sakinlerinin huzurunu bozacak davranışlardan kaçınmak zorundalar.