BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Kocan, baban ya da abin yoksa yandın

Bu hafta birkaç konu arasında kararsızca gidip gelirken, bilgisayarımın sağ alt köşesinde, mail kutuma pıt diye bir okuyucu mesajı düştüğünü gördüm. Başlığımı atmadan, ne dürttüyse beni, önce onu okumaya karar verdim. Aman Tanrım! Ben bunu yazmadan duramam. Hemen cevaplayıp, olduğu gibi yazma izni istedim. Anında cevap geldi: “Adımı açıklamayacağınıza güvenerek izin veriyorum. Yazın bunu. İbrettir.”

Ülkemizdeki kişisel özgürlükler söz konusu olduğunda, sıkça başvurduğum örneği tekrarlayacağım burada. Okumadıysanız, lütfen George Orwell’in ‘1984’ adlı kitabını okuyun. Üşenirseniz, internette bir dolu bilgi var, hatta özeti bile var. Biz tastamam oraya doğru gidiyoruz. İletiyi aynen alıyorum. Kararı siz verin.

“Gazetenizi okuyorum. Yazılarınızı içten buluyorum ve seviyorum. Bir sayınızda değinmiş olduğunuz konuyla ilişkili olarak, kimselerle dertleşemediğim bu sıkıntımı sizinle paylaşmak geldi içimden.

46 yaşında bir kadınım. Eşimi on yıl önce, elim bir kazada kaybettim. Büyük bir aşkla evlenmiştik. O ölünce ben de ölmek istedim. Ama iki tane kızım vardı. Onlar benim yaşama sebebim oldular. Babalarının eksikliğini hissetmesinler diye ne lazımsa yaptım. Canımı dişime takarak, gece gündüz iki işte birden çalıştım. Yıllarca gözyaşlarımı onlara göstermeden yas tuttum. İkisini de okuttum. Biri üniversiteyi bitirmek üzere, diğeri üç yıl önce bitirdi ve iyi bir kariyeri var. İyi ve özgüvenli birer insan olarak yetiştiler. Şimdi artık bana destek oluyorlar. Üç kadın, üç can yoldaşı, üç dost olarak örnek bir hayatımız var.

Bunca yıl, kalbimi, ruhumu, bedenimi, her şeyimi erkeklere kapatmıştım. Bir yıl önce bir adamla tanıştım. Çok iyi bir insan, hayatıma renk katıyor. Nihayet acımı içime gömüp kahkaha atabiliyorum. Buna biraz da kızlarım sebep oldular. Beni bu ilişkiye resmen teşvik ettiler. Ama şimdilik evlenmek gibi bir niyetim yok. Önce kızlarım kendi hayatlarını kursunlar, sonrasında Allah bir yol gösterecektir elbet.

Birkaç aydır bir âdet bozukluğu yaşıyorum. Bu yaşlarda olabilir, belki bir sona doğru gidiyorum dedim ve bir kontrole gitmeye karar verdim. Ama önce bir hamilelik testi yaptırmak istedim. Ne de olsa bunca yıl sonra kısacık bir cinsel deneyimim oldu. Bir sağlık kurumuna başvurdum. Bana önce eşimi sordular. ‘Yok’ deyince de babamın veya abimin telefon numarasını istediler. Sonucu mesaj olarak ancak onlara gönderebilirlermiş. Beni ne duruma soktuklarını görüyor musunuz? Kanun böyleymiş artık. Sinirlerime hâkim olamadım. Orada ‘Suudi Arabistan mı burası yahu?’ diye avaz avaz bağırarak kavga çıkardım. Büyük de bir utanç duydum. Bakın, ülke olarak ne hale gelmişiz.”

Yani demek ki kocan, baban ya da abin yoksa cinsel hayatın devletin denetiminde olacak. Ne dersiniz dostlar, sizce ülke olarak ne hale gelmişiz? Bu kadar kadın hakları savunucusu kuruluş var, ne faydası oluyor kadınlara? Rahmetli Duygu Asena’nın ‘Kadının Adı Yok’undan bu güne ne ilerleme kaydedilmiş? Hâlâ adı yok kadının. Bakar mısınız, kocası yok diye ancak babasına veya abisine verebilirlermiş hamilelik sonucunu. Annesine, ablasına falan da olmaz yani. Kadın 46 yaşında ayol, çocuk mu bu? İki kız yetiştirmiş, kendi bedenine kendisi sahip çıkamayacak mı? Merak ettiğim bir şey daha var; yani eğer hamile kalmışsa ve de babası veya abisi yoksa ne olacak? Hımm... Anladııım... Doğuracak ve bakamıyorsa devlete verecek. Devlet ona bakacak. “Benim bu yaştan sonra doğum yapmam tehlikelidir deme” şansı da yok. Canım devletim ona “Sus bakim sen, bu yaşta ilişki neyim yaşamayı biliyorsan, ceremesini çekeceksin. Doğuracaksın, gerekirse öl. Hatta utanıyorsan intihar et. Biz çocuğa bakarız” diyecek. Zaten evlilik olmadan bir ilişki yaşamış olmak, kesin, fahişelik yapmakla eşdeğerdir.

Kadın en terütaze yıllarını, tüm gönül kapılarını kapatarak, çocuklarına adamış. Çalışıp didinmiş, tek başına büyütüp yetiştirmiş. Son kıvılcımlarla, eli yüzü düzgün bir sevdanın ucundan yakalamış, düşürüldüğü şu hale bakın.

Böyle giderse, telefonlarımıza kulak kabartıldığı yetmiyormuş gibi evimizin içine, hatta yatak odamıza da gizli kameralar falan yerleştirecekler. Kim bilir, belki devletin onaylamayacağı bir cinsel hayat saptandığında da alarmlar malarmlar çalacak, baskınlar yapılacak, gelip yaka paça götürüp don gömlek içeri tıkacaklar. Ayıptır. İnsanların, hayır, kadınların özel hayatlarını bırakın da savaş olasılıklarını kontrol altında tutmaya bakın siz. Milleti zorla doğurtacağınıza, doğmuş olanların sorumluluğunu üstlenmekten geçtik, hiç olmazsa savaşsız bir gelecek sağlamanın yollarını arayın.

(Sayı 848 13 Temmuz, 2012)