“Sayın Başbakan Ankara’nın dehlizlerini açın”

Dink ailesi ve avukatlarının düzenledikleri basın toplantısında Dink davasında yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Avukat Fethiye Çetin DDK raporuna ilişkin ayrıntıları da paylaştı. Çetin Erdoğan'a seslenerek “Sayın Başbakan Ankara’nın dehlizlerini açın” dedi.

Dink ailesi ve avukatları düzenledikleri basın toplantısında Dink davasında yaşanan son gelişmeler ışığında taleplerini dile getirdiler.  Skandal bir kararla sona eren cinayet davasının ardından yaşanan gelişmelerin değerlendirildiği toplantıda DDK raporu, MİT’in cinayetteki rolüne rağmen verilen takipsizlik kararı ve AİHM’in Türkiye’yi mahkûm ettiği kararı ve bu kararın icrası öne çıkan başlıklar oldu.

Başbakan Erdoğan’ınDink davası Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmaz. Altı farklı dilde söylenen Sarı Gelin türküsünü Şişli’de sıkılan bir kurşun susturmaz” sözünü hatırlatan Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin, Başbakana seslenerek “ Sayın Başbakan, Sözünüzün gereğini yapın. Ankara’nın dehlizlerini açın” dedi.

MİT’e dava açılması istendi

Dink ailesi avukatlarından Fethiye Çetin, savcılardan MİT İstanbul ve Trabzon Bölge Başkanlıkları arşivlerinde konuyla ilgili araştırma yapmalarını ve sorumlular hakkında dava açmalarını talep etti.

Çetin, Trabzon’da ve özellikle Pelitli Beldesinde yaşayan birçok sivil şahsın dahi Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisine sahip olduğu bir ortamda herhangi bir istihbarat almadığını iddia eden MİT Trabzon Bölge Müdürlüğü yetkili ve görevlilerinin doğru söylemedikleri ifade eden avukatlar, Emniyet ve Jandarma istihbaratının bilgi sahibi olduğu halde yasal zorunluluk olmasına rağmen MİT’e intikal ettirmedikleri hususunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini söyleyerek savcılardan MİT İstanbul ve Trabzon Bölge Başkanlıkları arşivlerinde konuyla ilgili araştırma yapmalarını ve sorumlular hakkında dava açmalarını talep etti.

MİT’in cinayetteki sorumluluğu

MİT’in cinayetteki rolünü anlatan avukatlar, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Hrant Dink’i İstanbul Valiliğinde tehdit eden MİT görevlilerinin soruşturulmasına engel olan kararını “pişkinlik ve pervasızlık” olarak niteleyerek, mahkemenin Dink ailesinin itirazını incelemeden matbu bir dilekçeyle karşılık vermesi eleştirildi.   Avukatlar Mahkeme’nin bugüne dek istisnai olarak sadece “özür diliyorum” kampanyası için şikayetçi olan başvuruyu kabul ettiğini de hatırlattı.

 Çetin, 2010 yılı içerisinde cinayet davasının görüldüğü 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden MİT’e yazı yazılarak, MİT’te Hrant Dink dosyası bulunup bulunmadığını, cinayete ilişkin her hangi bir istihbarat bilgisinin teşkilata ulaşıp ulaşmadığının sorulmasını istemişlerdi.  MİT’ten gelen yanıtta ise “Teşkilatımıza Ermenilik faaliyetleri ve AGOS Gazetesi kapsamında Hrant Dink hakkında basına yansıyan haberlerin dışında her hangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır” ifadeleri yer almıştı. 

 Tehdit talimatını kim verdi?

Avukatlar Valilikteki tehdit olayının hangi kurum ya da kişinin talimatıyla yapıldığı sorusunun bugüne dek yanıtsız kaldığının altını çizdikleri toplantıda, kamuoyundan saklanan DDK raporunda yer alan çarpıcı bir bilgiyi de açıkladı.

Dink’in tehdit edildiği Valilikteki görüşmenin ne maksatla hangi kurumun isteğiyle yapıldığı sorusuna İstanbul Valiliği, İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği 07.02.2007 tarihli yazıda; “valilikteki görüşmenin ilgili istihbarat birimleri valilikten talebiyle yapıldığını” belirtmişti. Avukatlar DDK raporunda bu bilginin tersi bir bilginin yer aldığına işaret ederek  “ MİT’in DDK’ya gönderdiği, 31.01.2011 tarihli yazıda ise , “görüşmenin vali yardımcısının daveti üzerine yapıldığının”  ifade edildiğini açıkladı.

Nedim Şener’in Kırmızı Cuma kitabında ise, Başbakanlık Teftiş kurulu müfettişleriyle görüşen üst düzey bir MİT yetkilisinin “ şimdi çıkıp görüşmenin Genel Kurmay tarafından yapılmasının istendiğini nasıl söyleyeyim” dediğini hatırlatan avukatlar tüm bu bilgilerin hangisinin gerçek olduğunun bugüne dek ortaya çıkarılmadığını ifade etti.

AİHM kararının gereği yapılmalı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)in Türkiye’yi mahkum ettiği kararının ardından devletin üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirten Çetin devletin yapması gereken sorumlulukları sıraladı.

 Çetin bugüne dek soruşturmalarda bir gelişme sağlanmadığını kaydederek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvurularak karar uyarınca yapılması gerekenler ve Devletin bu konudaki direncini anlattıklarını ifade etti.

 Soruşturulması ve yargı önüne çıkarılması gereken kamu görevlilerinin terfi ettirildiğine dikkat çeken Çetin  “ İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma, aradan geçen bir yılı aşkın süreye rağmen henüz işlevsiz bir konumdadır. Ve bu dosya ile soruşturulması istenen kamu görevlileri, bu süre içinde soruşturma yerine terfi ettirilerek ödüllendirilmişlerdir. Bütün bunlara rağmen halen derdest olan savcılık soruşturma dosyası, sorunun çözümünde ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesinde savcılara ve yargı makamlarına çok önemli bir fırsat sunmaktadır. Halen kullanılmayı bekleyen çok sayıda delil vardır ve savcıların bu delilleri acilen değerlendirmesi ve soruşturmayı yeniden ve derinlemesine sürdürmesi gerekir” dedi.

“İçişleri Bakanının Hocalı mitingindeki konuşması olası cinayetlerin yolunu açar”

Çetin, Hükümetin, evrensel insan hakları hukuku kültürünün yerleşmesi ve yeni ihlallerin vuku bulmasını önlemek zorunda olduğunu söyleyerek zihniyetin değişmesi gerektiğini belirtti. Çetin “Yeni ihlalleri doğuran yapının ortadan kaldırılması ve buna yol açan zihniyeti de dönüştürmek gibi bir yükümlülüğü vardır. Ancak, daha geçenlerde gerçekleştirilen Hocalı Mitingi ise ihlalleri doğuran yapının yeniden üretilmesinden başka bir anlam taşımamaktadır. Bu mitingin ardındaki güç ve mitingde konuşan kişinin İçişleri Bakanı olması ve bakanın konuşmasının içeriği, yeni ihlallerin, saldırıların ve olası cinayetlerin yolunu açacak niteliktedir” dedi.

Yapılması gerekenler

Çetin, AİHM kararı uyarınca yapılması gerekenleri şöyle sıraladı

 

1.         Savcılar, Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisine sahip oldukları halde önleyici, koruyucu önlemler almayan bütün sorumluların yargı önüne çıkartılarak sanıklarla olan irtibatının açığa çıkartmalı

2.         Cinayetin ardından, delilleri yok eden, gizleyen, değiştiren, katil zanlısına kahraman muamelesi yapan tüm sorumlular hakkında, etkili soruşturmalar yürütülerek örgüt ile ilişkileri açığa çıkartılmalı 

3. Cinayeti soruşturan savcılar, Trabzon Savcılığınca yürütülen ancak cezasızlıkla sonuçlanan tüm soruşturmalar yeniden yargılama konusu yapılmalı.

4.         Mesaisini ve enerjisinin çoğunu bu davaya ayıracak savcılar tarafından etkin ve derinlemesine soruşturmalar yoluyla cinayetin ardındaki saik saptanmalı.

5.         Etkili bir soruşturma yolu olmadığı AİHM kararlarıyla saptanmış olan 4483 Sayılı Yasada değişiklik yapılarak, adaleti sağlayacak düzenlemeler yapılmalı.   

6.         İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı ve bu alanda pozitif tedbirler alınmalıdır.

7.         Bir kez daha bu tür vahim olayların yaşanmaması ve dolayısıyla hak ihlallerinin tekrarlanmaması için yasal ve idari düzeyde alınması gereken önlemler, yapılması gereken düzenlemeler yapılmalıdır.

8.         Tüm bunlarla birlikte, insan hakları alanında evrensel bir hukuk kültürünün oluşması ve yerleşmesi bakımından önemli olan; sadece ihlalin gereğini yapmak değil ihlalleri doğuran yapıyı değiştirerek ve zihniyeti dönüştürerek ihlallerin tekrarını önlemek, ihlalleri tamamen ortadan kaldırmaktır. AİHM kararlarının icrasını denetlemekle görevli Bakanlar Komitesinin görüşü de bu doğrultudadır.