BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Yakınanların sonu gelmedi

Geçen haftaki yazımın konusuyla ilgili ne çok derdi olan varmış meğer. Vallahi, e-posta kutum doldu taştı. Yakınanların sonu gelmedi. Yetmedi, telefonla arayanlar da oldu. Aralarında yazdıklarıma itiraz edenler de var, yani inanmayanlar. Hatta beni tüm bunları uydurmuş olmakla itham edenler de olmuş. İnsan böyle bir şeyi nasıl uydurur kardeş? Neden uydurur? Çok merak ediyorsanız, sırf aslını esasını öğrenmek için, bir devlet hastanesine gidip mahsusçuktan bir hamilelik testi yaptırmaya kalkın isterseniz. Denemesi bedava. Çekinecek bir şeyiniz yoksa tabii.

Çünkü yaptığınız ettiğiniz her bi şey kaydediliyor. Yani sırf denemek için yaptığınız bir işlem başınıza dert açmasın sonra. Bir e-devlet şifresi alın, internete girip bakın. Para pul durumunuz açıkça görüldüğü gibi, bunlar da detaylıca yazılı. Hangi tarihte, hangi hastanede, hangi kontrolü yaptırdınız, hangi doktor baktı, ne ilaç verdi, hangi eczaneden aldınız, kaç kutu aldınız, hepsi var, hepsi... Şifrenizi birine verdiniz mi ya da biri tahmin etti mi yandınız. Hakkınızdaki her şey öğrenilir.

İtiraz edenleri de anlıyorum doğrusu; inanmak istemiyorlar, doğal olarak. “Yok artık, bu kadarı da olamaz” diyorlar. Ben de şaşırdım ama oluyormuş valla. Hele sonradan gelen iletileri görseniz, şaşırmak az gelir. Şeytan diyor ki hepsini alt alta yaz, en altına da “Başka sözüm yok” yaz, bitir işi. Ama başkalarının yazdığı yazılarla sayfa dolduruyorum gibi algılanabilir, neme lazım.

Bu arada, canım devletim bu son teknolojik atraksiyonlara daha iyice alışmış da değil ha... Öyle anlamsız hatalar yapılıyor ki bir yandan... Cüzdanımı kaybettiğimde, kimlik ve banka kartları çıkarmaya çalışırken yaşadığım teknolojik sıkıntıları unutmadım daha. Sırf ödediğim bankayla bilgisayar bağlantısı yapamadıkları için, kimlik kaybetme cezasını iki defa ödetmeye kalktıklarını unutmadım daha. Hatta eve icra kâğıdı bile gelmişti. O kadar internet imkânı var, ceza makbuzunu elimle götürmeliymişim meğer. Üstelik, çaldırırsan ceza kesmiyorlar, kendin kaybedersen kesiyorlar. Ama çaldırdığını ispat edeceksin, nasıl edeceksen... Neyse, bazı şeyler oturmazsa oturmuyor işte. Ay durun, birkaç örnek vereyim bari, dayanamadım.

Mesela adamın birinin cep telefonuna pat diye “Kızınız hamile” diye bir mesaj geliyor bir gün. Kız on dört yaşında. Adam kalp krizi geçiriyor. Kız hamile olmadığı gibi test falan da yaptırmamış. Annesiyle birlikte, başka bir sorun için, bir hastanede idrar tahlili yaptırmış. İşlerin nasıl karıştırıldığına bakar mısınız? Babasının yüreğine indiği gibi, kızı da iyice tartaklamışlar, acaba gizlice bir haltlar mı karıştırdı diye. Hata olmuşmuş meğer... İsim benzerliğinden, başkasının sonuçlarını bu kızın babasına göndermişler. Bu ne şimdi?

Bir kadının da kocası dururken babasına göndermişler test sonuçlarını, kimlik bilgileri var ya... Adamcağız da elli yaşında olan kendi karısı hamile sanmış, ne yapacağını şaşırmış. Yıllar önce bir kere babama da hamile teşhisi konmuştu, onu hatırladım şimdi. Öyle giriverdi araya.

Başka bir kadın, yeni evli, çocuk da istiyorlar, eczaneden aldığı o malum aletle evde bakmış, sonuçtan aşağı yukarı emin ama bir de test yaptırmış. Sonucu ertesi gün alacakmış ama o gün tam da evlilik yıldönümleri olduğundan, kocasına söylemeye karar vermiş. Eşinin en sevdiği yemekleri yapmış, sofralar kurmuş, mumlar falan yakmış, mutlu haberi vererek sürpriz yapmak istemiş. Akşam adam eve geldiğinde zaten haberi almışmış. Bir de “Neden bana söylemedin?” diye sitem etmiş eşine. Durumun sevimsizliğine bakın. Ne karışıyorsunuz yahu? İnsanların aile düzenlerine ne karışıyorsunuz?

Bir dolu örnek var daha. Kimine ağlarsınız, kimine gülersiniz. Hepsini yazamıyorum. Zaten çoğu da yazmamı istemedi. Utanıyorlar. Yalnızca paylaşmak istemişler, “Biz de varız, bilesiniz” der gibi. Güvenleri için ayrıca teşekkür ederim. Aslında çoğu başvurdukları kurumun adını yazmış ama ben yine de onları yazmıyorum. Doğrusu faş etmek keyifli olurdu ama neme lazım, durup dururken iş almayayım şimdi başıma. Bir de öyle bir derdimiz var biliyorsunuz. Her şartta, bin düşünüp bir konuşmak, yarım yazmak gerekiyor. Saçma sapan bir nedenle hayatını kaydırırlar insanın. Allah sonumuzu hayır etsin diyeyim bari – bu durumda nasıl bir hayır beklenirse artık...