BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

İyi ki fişlenme yaşını geçmişim

Vallahi, mümkün olsa da bu ülkenin tüm kadınları, köylüsüyle kentlisiyle, dindarıyla dinsiziyle, cahiliyle okumuşuyla, zenginiyle fakiriyle, bir araya gelerek her şeye “hayır” demeye başlasa. Neredeyse “ayaklansa” diyeceğim de dilim varmıyor. Baksanıza, resmen kadınlara savaş açılmış durumda. Geçen sayımızdaki Seda Peker’in yazısını okuduğunuzu umuyorum. Gözünüzden kaçtıysa, mutlaka bulun, okuyun. KA-DER’in Genel Başkanı Hülya Gülbahar’ın ‘Kadın İzleme Fişi’yle ilgili açıklamaları vardı. Nasıl aşağılayıcı ve de çileden çıkarıcı bir şey Tanrım! Tıpkı ev hayvanlarına yapıldığı gibi... Benim kedimin vardı öyle bir fişi. Bu gidişle köpek izleme tasması gibi bir şey da takabilirler yakında oramıza buramıza.

Ay, birden bu kavramı, son zamanlarda sürekli mail kutuma düşen anlamsız iletilerden birine benzettim. Şöyle bir şey: ‘Bayan azdırma damlası’. Nasıl? Cümle yapısı olarak pek benziyor. Aklınca ‘kadın’ değil de ‘bayan’ diyerek kibarlık da yapıyor. Gözüne kestirdiğin kadını, kızı, çocuğu, içtiği bir şeye beş damla katarak nasıl azdırabileceğini anlatıyor uzun uzun. Bu derece yoğun cinsel kısıtlamalara karşın, isteyen erkeğin istediği kadına nasıl tecavüz edeceğini öğretiyor yani. Ne perhiz, ne lahana turşusu, değil mi?

Bu aralar taktım bu konuya, biliyorsunuz. Özellikle araştırmak gibi bir niyetim yoktu ama rastlantı sonucu üzerime gelindi. Hâlâ gelmekte olan iletileri toplayıp yazsam kitap olur inanın. Bu uygulamanın hiç de iyi niyetli olmadığı o kadar belli ki, 20’lerimde falan olsaydım kesin erkek düşmanı olurdum ya da bu ülkeden gitmenin yollarını arardım. Hele bir tanesi, evli olmadan hamile kalınca uygulananı; o kadar korkunç ki, “Artık bu olamaz” dedim ve de doğru olduğundan emin olmadan yazmayacağım. Ama kesin bir delil, bir ispat bulursam yazarım, merak etmeyin.

Şimdi, bana sorarsanız tüm bu anlamsız uygulamalar kolayca ters etki yaratacak. Bir kere, evlilik yaşını 15’e düşürme çabası, çocuk tecavüzcülerinin ekmeğine yağ sürecek. Zaten doğru dürüst bir ceza alan yok, bu durumda adam mağdurun yaşına başına bakmadan, rahatça “Beni baştan çıkardı” diyebilecek. Eh, ilacı da internetten satılıyormuş ya nasılsa...

Sonra bu sözde üç çocuk doğurtma takıntısı da kadınların bu kadar çirkince fişlenmekten kaçınmak için hamile kalmamaya çalışmalarına neden olacak. Zaten ne şekilde doğuracağına da karışıyorlar ya... Parası olan testini de, doğumunu da, hatta gerekirse kürtajını da yurtdışında yapacak, ben size söyleyeyim.

Pek dindar bir tanıdığım dedi ki “Devlet son derece iyi niyetle, fahişeliğe, uygunsuz cinsel ilişkilere engel olup, genç yaşta yuvalar kurulması, sağlıklı çocuklar yetiştirilmesi için çaba sarfediyor, fena mı? Bu fişlemeler yalnızca sağlık amaçlıdır.” Cevap veriyorum: Yok yaa...

Ne devlet baskısı, ne de din baskısı erkeklerin ısrarla körüklenen zengin cinsel hayat zaafını, dolayısıyla fahişeliği engelleyebilir. Bakın, meğer çok dindar ve kadınların burunlarının ucu bile görünmeyen ülkelerde bu iş nasıl oluyormuş. İranlı bir arkadaşım var, yazlarını genelde İstanbul’da geçirir. Gelir gelmez açılıp saçılarak kendini denize atar. O anlattı. Aynen aktarıyorum, yorum sizin.

Efendim, gayet lüks evler varmış. Erkekler oraya gidip kataloglardan kadın seçermiş. Ortalıkta kadın falan yok ama... Hepsinin her bir şeyi aynı bizim ‘Kadın İzleme Fişleri’ndeki gibi fişlenmişmiş. Oradan seçerlermiş zevklerine göre olanını, sonra bir kira süresi tespit edilirmiş. Kaç gün, kaç hafta, kaç ay isterse ona göre fiyatı varmış. Sonra o kadınla şıpın işi bir imam nikâhı yaparmış. “Buyur kardeş, bu senin helalindir, dince vaciptir, yapılan şey o...luk değildir” olurmuş. Süre dolunca da “Boş ol” der, boşarmış. Oh, iş bitti, fiş gitti. Bu arada devlet kadına küçük de bi kıyak geçiyor; anlaşmalı olduğu süre içinde adam ölür mölürse, kadın resmen mirasçısı sayılıyor. İyi mi?

Buna ‘siğe’ denirmiş. Arabistan’da da varmış ama adı başkaymış, ben onu bilmiyorum. Bu ‘siğe’ kelimesini internette aradım. Bu konuda bir açıklama bulamadım. Bir yerde, ‘ğ’ ile değil de ‘g’ ile yazılmış olarak, “Gnostik bir tanrıça, tüm yaradılışların yayıldığı büyük sessizlik veya boşluğun ta kendisi” gibi bir açıklamayla “insanın özünü ve gerçek benliğini ancak sessizlikte bulabileceği” vurgulanıyor. O kadar. TDK’da böyle bir kelime yok.

Ha, bir de İbrahim Tatlıses’in ‘Lo lo siğe heyran’ diye bir türküsü varmış. “Ezme ile süzme ile yar bulunmaz gezme ile” diye başlıyor ama “bu can siye kurban” diye ‘size’ye bağlanarak bitiyor. Bilemedim artık.

Bütüüün bunlar ne çağrıştırıyor size? Siye? Siğe?