VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Komplo teorilerinin çatışması

Amerika’da İslamı ve Müslümanları inciten bir film yapıldığında veya Danimarka’da aynı özellikte karikatürler çizildiğinde, tüm dünya Müslümanları ayaklanır, protesto gösterileri düzenler ve bu durumun kendileri açısından kabul edilemez olduğunu beyan ederler.  Şüphesiz ki haklılar. Sonuçta insanlara karşı saygı denen bir şey var. Eğer yaptığın iş karşındakini incitiyorsa, bunu yapmaman gerekir. İnsanlığın en basit ilkelerinden biridir bu. Herkes kendi özgürlüğünün sınırının bir başkasının özgürlüğünün başladığı noktaya kadar olduğunu bilir.

Ancak mesele bununla sınırlı değil. Esas mesele vicdanı yaralanmış olanların çıktıkları haklı mücadelede gözlerinin kararması ve gerçek düşmanın kim olduğunu ve onların tam da ne yapmak istediklerini ayırt edemeyerek sağı, solu yıkıp dökmeleriyle başlıyor. Bu durumda esas düşmanla uzaktan, yakından ilintisi olabilecek her birey, örgüt veya toplum düşman konumuna geçiyor. En acısı da bu infial dalgasının yerli halkın bazı unsurlarına yönelmesi ve ilk kurbanların da çoğu kez onlar olması. Muhtemelen bir batılı şirkette çalışan veya sadece Hıristiyan olan insanlar hedef haline gelebilirler.

Tüm bunlar komplo teorileri doğrultusunda yaşanıyor. Bunlar uyarınca Batı, Müslümanları esir almak istiyor ve söz konusu ülkelerde yaşayan Hıristiyanlar da Batının işbirlikçileri konumuna geliyorlar. Üstelik Hıristiyanlar da çoğu kez bu teorilere inanıyor, duygularını ve yaklaşımlarını buna göre kurguluyorlar.  En büyük komplo ise Yahudilerin dünyaya hükmettiği yönünde. Böyle bir şeyin gerçek olup olmadığına bakmaksızın insanlar sürekli olayları birbirine bağlıyor ve mantık halkalarını birbirlerine ekleyerek Yahudiler Amerika’ya hükmettiği, Müslümanları rencide etmek için Hz. Muhammet hakkında bir film çektikleri ve tüm bu süreçte Hıristiyanların da onlarla uyum içinde hareket ettiğini iddia ediyor.

Emperyalizm hiç şüphesiz bir gerçekliktir ve Ortadoğu’nun tüm halkları emperyalizmin izlerini ve sancılarını her gün yaşamaktadırlar. Ama belki de en büyük ıstırap bu coğrafyada yaşayan Müslümanların ve Hıristiyanların dışarlarda, başka yerlerde, başka kıtalarda bir film internete konduğu anda derhal birbirlerine karşı kışkırtılmalarında saklı.

Hizbullah bu filme karşı bir protesto eylemi kararı aldığında Lübnan’daki diğer dini gruplar da ayaklandılar ve “Lübnan İslam Cumhuriyeti” 30- 40 kişilik bir motosikletliler grubu ile Beyrut’taki Amerikan üniversitesinin etrafında turlamaya başladı. Beyrut’taki Amerikan üniversitesinin müdürü ile birkaç önemli çalışanının Amerikalı olduğu doğru, ancak bu bir show olmaktan başka bir şey ifade etmeyecek. İki kutsal kentin, Mekke ve Medine’nin hükümdarı olan Suudi Arabistan kralı, Amerika’yla yaptığı milyonlarca doların üzerindeki anlaşmalarından milim şaştı mı? Bu ülkelerin birbirlerinden o kadar büyük çıkarları var ki, bir film, Muhammed’le resmedilen çıplak bir kadın hiç bir şey değiştirmez. Olan Trablus’ta Kentucky Fried Chicken da çalışan zavallı Lübnanlı gence oldu. İslamcılar uluslararası emperyalizmin simgesi sayarak çalıştıkları dükkânı yaktığı için muhtemelen şimdi işsiz. 

Bir diğer gerçeklik ise İslami güçlerin büyük bir ilerleme kaydettiği ve Batılı dış merkezlerin de bunu önlemenin yolunun kalmadığını, dolayısıyla hiç değilse kendilerinin de aynı alanda at koşturarak duruma hakim olabileceklerini anlamış olmaları. Türkiye’den başlayarak Mısır, Tunus ve şimdi  de Suriye’den geçen bir eksende Batı ile İslam dünyası, özellikle de Selefi güçlerle büyük bir anlaşma sağlanmış durumda. Bu durum Amerika’da da bir başka komplo teorisiyle de Barak Obama’nın gizli bir Müslüman olmasıyla açıklanmaya çalışılıyor. Bu da onların komplo teorisi. Böylece de komplo teorileri ile kışkırtılan kitleler ve onların öncüleri birbirleriyle çatışmaya devam ediyor.