VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Sizin özgürlüğünüz sizin olsun, bizim özgürlüğümüz de bizim

Lübnanlı ünlü ozan Halil Cibran, yüz yıl kadar önce, ülkesine karşı duyduğu hayal kırıklığını “Sizin Lübnan’ınız sizin olsun, benim Lübnan’ım da benim” diye ifade etmişti. Her Lübnanlının kendi Lübnan’ı olduğu, bir gerçektir. Ancak Halil Cibran’ın sorguladığı, tam da bu gerçekti. Onun ütopyasındaki Lübnan herkesin kendince tanımladığı bir şey değil, bütüncül ve adil bir şekilde herkesi kucaklayan bir idealdi. Bu fütürist yaklaşım bugün de imkânsızı ima ediyor. Hatta, geçmişte hiç değilse hayal edilebiliyor iken, bugün hayalinden bile çok uzağız.

Geçen hafta İsrail’in tüm ateşini Gazze’nin tepesine boşaltmasına tanık olduk. İsraillilerin düşledikleri İsrailleri varsa, Filistinlilerin de düşledikleri Filistinleri var. Sorun, bu iki düşlenenin birbiriyle çatışmasında. Bu çatışmanın önüne geçebilmek için ‘iki ülke’, ‘tek ülke’, ‘tek ülke, iki halk’ gibi farklı seçenekler mevcut. Ancak bu seçeneklerden hiçbiri, insanın kendisi için düşlediklerinin önüne geçemiyor. Söz konusu sınır dar bir algının ve yoğun bir rekabetin sınırıdır. O yüzden de ‘kendi çözümleri’ olarak kalmaya mahkûm. Oysa Cibran’ın kendi çözümü vardı. O insanlara sorunun toprak, millet, güç, daha fazla gıda sorunu olmadığını, asıl meselenin insan olduğunu anlatacaktı. Eğer herkes Bangladeşliler gibi yaşayacak olursa dünya 100 milyar insan barındırabilir. Yok, herkes Amerikalılar gibi yaşamaya kalkarsa yerküre ancak üç milyar insana yeter.

Bizim kendi Doğu’muz var, sizin de kendi Doğu’nuz. Hayret uyandıracak denli çeşitli ‘Doğu’lar var. Edward Said’in dediği gibi hepimiz Batı’nın algıladığı Doğu’nun köleleri olsak da, bundan bağımsız olarak, her birimizin kendi özgün ‘Doğu’su var. Türkiye için Doğu kendi doğusudur, yani Osmanlı geçmişinin arka bahçesi. İran için Doğu, Şiilerin daima haksızlığa uğradığı, şimdi ise tarihi adaletsizliği düzeltmenin altın fırsatının doğduğu andır – bir yandan da, iktidarın keyfini çıkarma zamanı. Suudi Arabistan için zaten kendilerine ait olması gereken bir Doğu’dur söz konusu olan, zira güce ve paraya sahipler, yani satın alabilirler. Amerika için Doğu, besinini elde ettiği alandır. İsrail için ata-larının vaat edilmiş ülkesi, Hıristiyanlar için ise muhteşem geçmişin her gün yok olan imgesi...

Bunların her biri kendi politikalarını ortaya çıkarmaya çalışıyor sürekli olarak. Hepsi de orada ve her biri kendi Doğu’sunun propagandasını yapıp o Doğu uğruna savaşıyor. Özgürlük için mücadele eden Özgür Suriye Ordusu kendi özgün ‘özgürlük’ünün bayraktarlığını yapıyor. Bu birliğin bileşenlerinden birkaçı daha dün Halep civarında savaşırken, yeni oluşturulan muhalefeti tanımayacaklarını açıkladılar. Dolayısıyla onların özgürlüğü ile diğerlerinin özgürlüğü, birbirinden farklı şeyler. Halep’teki gruplar Suriye İslam Devleti’ni kurmaya çalışıyorlar. Gözümüz aydın olsun. Salt biz Hıristiyanların İslam devleti algısından ya da düpedüz İslam’dan korktuğu için değil, özgürlüğe yön verme çabasından ötürü, önce inanamadık, daha sonra da açıklayamadık, iktidardaki hükümetten yana olduğumuzu. Bırakalım Müslümanlar açıklasınlar, kendi özgürlükleri ile bizim özgürlüklerimizin aynı olduğunu. İşte o zaman korkmayız. Yakmasınlar kiliseleri. Duruşları net olsun. Ancak o zaman bizim özgürlüklerimiz onlarınki ile örtüşür. Böylece hepimiz daha özgür olabiliriz. Özgürlük yolunda çok şey yaşanır, çok şey yitirilir ama gerçek ‘kendi’ özgürlüğümüzü yitirmemeliyiz. Yitirmeyelim ki, her zaman, hepimiz için yön gösterici olsun.

O kadar çok insan, o kadar çok grup birbirine karşı savaşıyor ki, işin tadı iyice kaçtı. Artık televizyon izlemek ilginç değil, internetten haberleri takip etmek de... Kim her gün çocuk cesetleri görmek ister ki? Her gün açlık grevlerine, oturma eylemlerine tanık olmayı kim ister? İktidarın bombardımanları ve hak ihlalleri karşısında suspus oturup seyirci kalmayı kim ister? Bu kadar haksızlık fazla değil mi bize? Biz, kendi Ortadoğu’muzda barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Sizin Ortadoğu’nuz sizin olsun, bizim Ortadoğu’muz bizim.

Etiketler

Halil Cibran