OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Milliyetten ulusa yol gider mi?

Bazen Kemal Kılıçdaroğlu’na üzülüyorum. Adamcağız binbir güçlükle, ıkına sıkına ‘yeni CHP’ye (artık neyse o) dair iki tuğlayı üst üste koyuyor; sonra partisinden (eski CHP?) biri çıkıyor, yallah bir tekme... Ortada ne tuğla kalıyor, ne duvar, ne de yeni CHP. Gerçi Kılıçdaroğlu’nun da, ‘ne serden geçerim ne yardan’ tavrıyla bu durumda kabahati var. Hatta, kendi de çıkıp resmen “CHP ulusalcı bir partidir” dedi ama ben “CHP nasıl kurtulur?” konulu kompozisyon yazmaktan ziyade, son ‘tekme’ yani Birgül Ayman Güler’in sözleri üzerinde durmak istiyorum.

Sözlerinin ırkçılık olduğu iddiasına karşılık, Güler, yaptığı ulus-milliyet ayrımının bilimsel temeli olduğunu iddia etti. ‘Türk’, bir ulusun, yani daha üst ve ‘iradi’ bir siyasi oluşumun ismiyken, ‘Kürt’ –ve diğerleri– bir milliyetin, yani daha alt ve ‘kendiliğinden’ bir sosyolojik yapının ismiymiş. Milliyetler ortak bir dil çerçevesinde bir araya gelerek ulusları oluştururlarmış. Bizim ülkemizde de bu üst ulusun ismi Türk ulusuymuş. Daha evvel başkalarından da duyduğumuz gibi, ‘Türk’ sözünün etnik bir göndermesi yokmuş.

Bir an için bu çerçevenin, farklı kimliklerden oluşan bir topluluğu barış içinde beraber yaşatmayı amaçlayan iyi niyetli bir girişim olduğunu kabul edelim ve kendi iddiaları temelinde, hem teorik düzeyde, hem de Türkiye bağlamında ele alalım. Üzerinde durmak istediğim ilk nokta, Güler’in öngördüğü süreç sonucunda ortaya çıkan yeni siyasi yapıya, yani onun deyimiyle ‘ulus’a ‘Türk’ denip denemeyeceği. Buna da iki açıdan yaklaşabiliriz: objektif ve subjektif. Objektif açıdan bakmak demek, “ ‘Dışarıdan bakan bir göz’ bu topluluğu nasıl adlandırabilir?” sorusunu sormak demektir. Subjektif düzlem ise o topluluğu oluşturanların kendilerini nasıl tanımladıklarıdır. Objektif yaklaşımı basit bir alegori (benzetme) yoluyla ele almak istiyorum. Size “Bana, meyve nedir, gösterin” desem gösterebilir misiniz? “Bu da laf mı şimdi, onda gösteremeyecek ne var?” dediğinizi duyar gibiyim ama bence kimse bana ‘meyve’ gösteremez. Elma, armut gösterebilirsiniz, hatta ananas veya papaya da gösterebilirsiniz ama meyve gösteremezsiniz. Meyve kendi başına soyut ve boş bir kategoridir, ‘sadece meyve’ diye bir şey yoktur ama tam da bu ‘boşluk ve yokluk’ sayesinde, bu kavramı, yediğimiz ‘o şeyler’in genel ismi olarak kullanabiliyoruz. Şimdi soralım: Türklük, ‘meyve’ gibi bir kavram mıdır ki bu ülkede yaşayan herkesi tanımlayacak genel bir kategori olarak kullanılsın? Ayman Güler gibi, Türk ulusunun kapsayıcı bir kategori olarak kullanılabileceğini iddia edenler bilmem farkındalar mı ama, aslında, somut düzlemde Türk diye bir şey olmadığını söylemiş oluyorlar. Bana kalırsa da, Türklük tarih içinde o kadar farklı gruplar için ve o kadar karmaşık biçimde kullanılmış ki, “Türk kimdir?” sorusuna cevap vermek kolay değil (bu, az çok bütün kimlikler için geçerli). Yalanlar, mitler de cabası. Öte yandan, ister hayali, ister gerçek bir hafızaya dayansın, bugün kendini Türk olarak tanımlayan milyonlarca insan var. Türk kavramının ‘içinin boş’ olduğuna herhalde ilk önce onlar itiraz ederler. Tam tersine, Türk kavramının içi tarihsel ve antropolojik anlamda o kadar doludur ki, Türkiye nüfusunun tümünü kapsayacak esneklikten yoksundur.

Vekilimiz sayesinde benim de bilimselliğim tavan yaptı, onun için bu anlattıklarımı bir de formülle ifade etmek istiyorum. Bu ülkenin nüfusunu oluşturan grupları her bir sembol bir gruba denk gelmek üzere şöyle formüle edebiliriz: (x+y+z+...+n=?) Güler de bu formüle itiraz etmez herhalde, zira eşitliğin solundakiler ona göre milliyet, sağında ortaya çıkacak sonuç da ulus. Soru: Bu ülkenin nüfusunu oluşturan ‘milliyetler’ arasında kanlı canlı Türkler var mı? Başka bir deyişle, eşitliğin sol tarafına yazdığımız sembollerden biri de Türk’e denk gelir mi? Güler’in mantığına göre eştiliğin sol tarafında Türk diye bir şey olmaması lazım. Zira eğer varsa, örneğin x=Türk dersek ve Güler’in mantığını formüle uygularsak ortaya şu çıkar: (x+y+z+...+n=x). Böyle bir denklemde sonucun x olabilmesi için diğer bütün değişkenlerin/milliyetlerin etkisiz eleman yani sıfır olması gerekir ki, bu da, devletimizin Türk dışı kimliklere doksan yıldır yaptığı muamelenin adıdır zaten. Yok, “Eşitliğin sol tarafında Türk yoktur” diyorsanız, o zaman derdinizi bana değil MHP’ye anlatın.

Subjektif boyut haftaya kaldı.