BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Yasaklar ülkesi

Öyle bir yasaklar ülkesi olduk ki, tarifi mümkün değil. Kimi eski köye yeni âdet gibi olsa da, neredeyse her yeni duruma uygulanabilecek bir yasak konusu mevcut. O yasak, bu yasak, ustam nasıl oynasak... Bu sözün aslı böyle miydi acaba? Değilse de ben pek güzel kafiyelendirdim valla. Hangi alanda olursa olsun, insan yeni bir girişimde bulunacaksa eğer, önce bu yasaklar konusunu iyice bir bellemeli artık.

Hiç kolay değil, çünkü mümkün olsa düşündüklerimize bile yasak getirilebilecek duruma geldik.
Kaskatı bir şekilde uygulanmakta olan sigara içme yasağı çıktığında –ki sırf ‘kapalı alanlar’ söz konusuyken, bazı işletmelerin kapısının dışında da içilemiyor– arkasından bir içki yasağı geleceği endişesi başgöstermişti zaten. Korkulan başa gelmek üzereyken, şimdilik bu durum biraz ucuz atlatılmış görünüyor. Öyle ya, madem alt komisyon bu 4. Murat yasaklarını epey hafifletmiş, Çiçek Pasajı, Nevizade gibi yerleri ve turistik otelleri kapsam dışı tutmuş, oralardaki işletmeler biraz rahat nefes almışlardır. Malum, önümüz yaz, tatil beldelerinde de bir dolu turistik mekân var. Onlar ne yapacaklardı? Ülke ekonomisi sarsılırdı yahu.


Bu yasaklama zihniyetini anlamıyorum valla. Çocuk yetiştirirken bile, büsbütün kışkırtıcı olmaması için, kesin yasaklar koyan bir tavır sergilememeyi önermez miyiz daima? Çocuğuna yasak koyacağına, doğruyu yanlışı öğretmek gerekmez mi? Bilmez miyiz ki, yasaklanan her şey çekici gelir insanoğluna? Bu sigara yasağından sonra sigara satışları arttı. Bana sorarsanız, tek tük bırakanlar olmuşsa bile, içenler de büsbütün çoğalttılar. İnsan, hiç niyeti yokken, yasaklı bir yere girmeden önce acele bir sigara yakıyor. Eskiden kadınlar sokaklarda sigara içerler miydi? Şimdi sokakta yürüyen beş kadından üçünün elinde sigara var. İçki yasağı ne yapardı acaba?
 

Amerika bile vaktinde başa çıkamadı içki yasağıyla. Osmanlı da defalarca denedi, yürümedi. Bir kere bu kadar turist çeken bir ülkede içki yasaklamak kolay mı? Elin oğlu para harcıyor, isterse içer. Hem ayıp yahu, insan nefsi yasakla terbiye edilir mi? Ah, ah, “Engelleyebiliyorsanız uyuşturucuyu engelleyin” demez miyim ben şimdi? Amerika gibi mi olacağız acaba? Sigara kesin yasak, adamlar marihuanayı serbest bırakacaklar.
 

Bu konunun medya kışkırtmasıyla gündemin orta yerine oturduğu süre içinde en çok neye güldüm, biliyor musunuz? Hepten yasaklanma tehlikesi atlatan ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisiyle, devlet kararlarının uyumuna. Belki de rastlantı olmuştur diyeceksiniz ama ben pek ihtimal vermiyorum. Bu kadar mı cuk oturdu yani? Tam da her yandan meyhaneler topun ağzında endişesi yükselirken, geçen haftaki bölümde, Sadrazam Lütfü Paşa, hışımla, bütün meyhaneleri dağıttırdı. Ay, ne güzel... Hatta oralarda çalışan bütün fingirnoz hatunları da sınırdışı ettirdi.
 

Valla, pek münasip düştü. Gündemle bu kadar uyuşması da olaya ayrı bir anlam kattı. Artık dizi olarak sırtları yere gelmez. İsterlerse yıllarca sürebilir. Zaten nicedir bütün hanımlar aniden namus kesilip, oralarını buralarını örterekten hafiften dine de meylettiler. O da iyi oldu. İngiltere’de falan 40-50 yıl süren kült diziler var ya, onlar gibi olabilir artık. Yeter ki akıllı olup söz dinlesinler ve yasaklara uysunlar. Hem ülkeye iyi para kazandırıyorlar. Bi de yaşlanabilseler...
 

Bu arada merak edip araştırdım tabii, gerçekten o dönemde Lütfü Paşa böyle bir şey yapmış mı diye. Kanuni döneminde çok kısa bir süre böyle bir yasak uygulanmış. Pek tutmamış. Ama Lütfü Paşa’nın softalığı pek doğruymuş. Bir fahişenin cinsel uzvunu dağlatmış bir gün. Karısı bunu duyunca büyük bir kavga olmuş, o da onu tokatlamış, o da onu boşamış. Neyse, kesiyorum. İyiden dedikoduya sardı bu yazı. Ne yapayım, sinirlenince, sertleşmemek için mizaha vuruyorum böyle. Gerçi mizah da artık yasaklara tabi ama yine de sertlikten iyi.
 

Bir şey değil, bunca yasaklı konu varken, artık hiçbir film net izlenemez olacak. Çünkü yasaklanan her şey göze de yasak. Ve de gereksiz reklam ihtimali de yasak. Yabancı filmlerde bile müstehcenlik ve özendiricilik ihtimali bir yana, bir marka adı söz konusu olduğunda, ya bulanık, ya da ‘bip’. Altyazılı filmlerde markanın adını duyuyorsun ama altyazıda yalnız baş harfi var. Komik.
Peki sonuç? Sonuç yok. O bulanık, bu bulanık, biz bulanık, dünya bulanık...

Aaay, biiiiiip!!!