ROBER KOPTAŞ

Rober Koptaş

HAYAT OLDUĞU GİBİ

Gezi’den geleceğe doğru

Benzersiz bir deneyimin içinden geçiyoruz. Herkes, kendi kavlince, Gezi Parkı direnişi çerçevesinde dalga dalga gelişen olayları yorumluyor, yorumlamaya da devam edecek. Zaman hızla akarken, her gün gazetelerde yüzlerce yazı yayımlanırken, hele hele sosyal medya ‘bela’sı en önemli haber kaynağı halini almışken, anında sararıp solmayacak yeni bir çift söz söylemek kolay değil. Ama deneyelim, hiç olmazsa bir küçük dipnot niyetine. 
 
• Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı’nı fiilen ortadan kaldıracak Topçu Kışlası inşaatının İstanbul’da yaşayanların fikri alınmadan yapılmasına bir karşı duruş olarak başlayan eylemin polisin uyguladığı amansız şiddet sonrasında evrildiği yönü anlamadı ya da anlamak istemedi. Bu da yangını daha da büyüttü.
 
•  Erdoğan’ın eylemin ardında iç ve dış mihrak arama çabası en hafif tabirle bir aczin ifadesiydi. Bu ülke insanını kolayca güdülecek koyunlar sanma gafleti, daha ziyade Kemalist seçkinlerin hastalığıdır. Demek ki geniş halk kesimlerinin temsilcisi olma iddiasındaki bir siyasetçi de aynı rahatsızlıktan mustarip olabiliyormuş. İktidarın kör edici etkisi böyle bir şey olmalı.
 
•  O meydana günlerce, o kadar yoğun gaza rağmen binlerce insanı tekrar tekrar toplayan şey, her şeyden önce, başbakanın ve partisinin son yıllardaki ‘ben yaptım oldu’cu, hesap vermez tavrıydı. Normalde bir araya gelmeyen kesimleri bir araya getiren, Başbakan’ın muhatabını yok sayan, görmezden gelen, kaba üslubuydu. 
 
• Evet, kalabalık büyüdüğünde CHP’liler de, ulusalcılar da, darbe yanlıları da alanda yerlerini aldı. Ancak bu grupların hiçbiri oradaki ruhu belirleyemedi. Gezi direnişinden darbe yanlısı, AK Parti’nin sosyolojik tabanını, yani muhafazakârları külliyen yok sayan, düşmanca bir söylem çıkmadı. 
 
• Gezi direnişini var eden, genellikle apolitik olarak etiketlenen kuşak oldu. Bireyselliği yüksek olan bu nesil, bu eylemle belki de ilk kez dayanışmayı, yan yana durmayı deneyimliyor. Evet, geleneksel siyasete karşı kuşkucular; ancak sosyal medyanın getirdiği imkânları kullanıyorlar ve dünya meselelerine hiç de duyarsız değiller. Siyaset kurumuna güvensizlikleri nedeniyle belki anti-politikler, ancak apolitik değiller. Gezi deneyimiyle birlikte, bu kuşağın kendi siyasi tarzını geliştirebileceği bir alan açılmış oldu. Elde, bir şeylerin değişebileceğine dair taptaze bir umut var; bu alanın nasıl doldurulacağını ise zaman gösterecek.
 
• Bu hareket, Alper Görmüş’ün çok isabetle tespit ettiği gibi, ataerkil hayat ve siyaset tarzına karşı net bir duruşu ifade ediyor. Toplumun (çocuğun) her yapıp ettiğine, yiyip içtiğine, ne giydiğine, kiminle görüştüğüne karışan siyasetçi (baba) figürüne karşı özgürlüğünü isteyen ve artık canı tak ettiği için kapıyı vurup çıkan bir tavır geliştirdi Gezi Parkı eylemcileri. Onların bir ortak ideolojileri yok, belki yarın da olmayacak; ancak kabullenemedikleri uygulamalara karşı kendilerini ifade edişlerindeki netlik, hınzır eleştirellikleri, sosyal mecralarda örgütlenme kabiliyetleri ve yarattıkları etki, bundan böyle politik bir aktör olarak kolayına göz ardı edilemeyeceklerini söylüyor. Siyaset, bu kentli orta sınıf sosyolojinin gerçeğine daha fazla ayak direyemez. Hele hele Türkiye gibi nüfusun çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir ülkede.
 
•  Şaşırtıcı gelebilir ama, iktidarın yapıp ettiklerine yönelik tepkinin patlaması olan bu eylemler aslında bir muhalefet krizini de yansıtıyor. Bu tip isyanlar, neticede, çözümsüz sorunların, siyasi alanda ifadesini bulmayan fikirlerin, uygun bir çatlak bulduğunda patlaması sonucunda yaşanıyor. Politik şikâyetin taşıyıcısı muhalefet olduğuna göre, bu görevin hakkıyla yerine getirilmediği, dolayısıyla tepkinin ifade edilemeyip biriktiği gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Bu, tabii ki her şeyden önce CHP’nin, ama kendini muhalif sayan bütün parti ve grupların üzerine alınması gereken bir sonuç.
 
•  Giderek zayıflayan ve dünyayı kendi kısır iç çekişmelerinden ibaret sanmakla malul sosyalist hareketin de bu isyanı sahiplenmek konusunda mahcup davranmasında yarar var. Daha düne kadar eski söylem ve sloganlara, bildik siyasi retoriğe yüz vermeyen binlerce genci bugün Gezi Parkı’na ve sokağa çekenin ne olduğu; bunun nasıl bir hayat algısını işaret ettiği, baskıya karşı yeni mücadele yöntemlerinin nasıl örgütlenebileceği konusunda eski sol yapıların öğrenmesi gereken çok şey olduğunu da gösterdi Gezi Parkı direnişi.
 
•  Özellikle İstanbul’da, sokak aralarında, tencere tavayı birbirine vurarak Gezi direnişine destek verenler arasında çoğunluğu CHP seçmeninin oluşturduğuna şüphe yok. Ancak, buna rağmen bu kitlenin ve CHP’nin, direnişin tonunu, dilini, taleplerini belirleyememesi, dahası, olan biteni yabancı gözlerle izlemesinde bu parti adına güçlü işaretler var. Bu işaretler, bugüne dek olduğu gibi yalandan değil gerçekten yenilenmeyecek bir CHP’nin ne köy ne kasaba olacağını söylüyor. Şahsen, CHP yönetiminin bu işaretleri doğru okuyabilecek basirete sahip olmadığını düşünüyorum.
 
•  Sırrı Süreyya Önder’in olayların başından itibaren gösterdiği önemli ve yapıcı tavır istisna, BDP, Gezi direnişiyle ilgili genel olarak düşük yoğunluklu bir destek profili tutturdu. Oysa Gezi’den çıkan muhalif enerjinin kendini en yakın hissedebileceği zemin, belki de BDP’nin siyasetinde duruyor. BDP, şiddetin yarattığı tahribat nedeniyle bugüne dek gerçek anlamda sivil ve çoğulcu siyaset kültürünü oluşturamadı. Ancak, demokrat bir sol siyaset alternatifi olarak, yıllardır söylenegeldiği üzere bir Türkiye partisine dönüşecek bir BDP’nin, Gezi ruhuyla bir şekilde buluşacağını ve memleketin batısından da önemli bir destek alacağını umabiliriz. 
 
•  Muhafazakâr cenahta, Gezi eylemlerini Cumhuriyet mitinglerine benzeten bir hor görme tavrı gözlemleniyor. Oysa Gezi’nin mesajı bambaşka. Cumhuriyet mitingleri, paranoyalarla, geçmişin ezberleriyle, halkın bir kesimini yok sayma, hatta ondan nefret etme kompleksiyle açıklanabilir. Bu anlamda, bir tür çocukluk hastalığını, hiç büyüyememe halini dışa vuruyordu. Gezi eylemlerinde ise, büyüme yolunda, söz sahibi olma yolunda, normalleşme yolunda adım atan genç ama olgun bir tavır var. Sağı ve soluyla siyaset, bundan sonra adımlarını, bu tavrı ciddiye alarak atmak zorunda.

Etiketler

gelecek