BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Korkma la, düğün bu!

 

Gezi eylemleri sırasında tanışarak birbirlerine âşık olan iki genç, evlenmeye karar veriyor. Ne hoş... Kısa sürede verilmiş, ciddi bir karar bu. Ama olabilir böyle şeyler, çünkü öyle zor anlarda meydana çıkarmış insanın asıl karakteri. Hani derler ya aşk meşk durumlarında, “Sen onu hele bir de zora düştüğünde gör” diye, onlar tam da oradan başlıyorlar. E güzel olmuş, doğru olmuş.

Sonra, düğünlerini o tanıştıkları yerde yapmaya niyetleniyorlar. Bu da hoş. Onca karmaşaya, onca gözyaşına, onca acıya tanıklık eden bir mekân, biraz da mutluluk görsün, değil mi? Eh, zaten sözde tertemiz bir sayfa gibi, artık halka açılmadı mı? Kötü anıları silebilecek, keyifli bir gün yaşasın bari. Hem orası bir park, geçmişten bugüne epey çile çekmiş bir park... Ölüm görmüş, mezar görmüş, arbede görmüş, kan görmüş. Yeniden açıldığından beri, sırf orada burada uyuma pozisyonları göreceğine, bir de düğün görsün.

Gel gör ki, en büyük, en güçlü, en çevik Çevik Kuvvet “Yassak!” dedi. Niye? Çünkü ânında emir aldı. Niye? Çünkü o banklarda, beyaz gömlekli, kösele ayakkabılı gençlerin akşama kadar uyuşuk uyuşuk yatabileceğini sananlara göre, düğün demek, silah atmak demek. Bu benim iyimser tahminim. Hadi silah milah bir yana, kesin slogan mlogan atar bunlar, pankart mankart açarlar. Onlar da suç. İyisi mi “Yassak!” dersin, olur biter.

Ama böyle her iyi niyetli toplanmaya da sebepsiz mebepsiz “yassak” dersen ne olur? Yine arbede marbede olur. Galiba ‘halk’ korkulacak bir şey oldu artık. Ne pahasına olursa olsun, bir yerde kendi kararıyla toplanmamalı. Ha, Başbakan miting yaparsa, o başka. Onun tedbirleri alınır. E bunun da tedbirini al, değil mi? Hem “Korkma la, düğün bu!” yazmışlardı ya adamlar. Alt tarafı ne olacaktı? Eğlence bu la, eğlence! Çok güldüm o yazıyı görünce.

Çoktandır patırtı falan yoktu, elleri kaşınıyordu herhalde. Günlerdir olaysız bir yerde, kalkanlar elde, dikilip, çekirdek çitliyorlardı, sıkılmışlardır. Oh! Yine faşır faşır sıktılar TOMA’lar dolusu ilaçlı suyu; şenlik yapmış, ferahlamışlardır. Onların şenlik anlayışı da bu oldu. Biber gazı ve plastik mermiyi ise artık pek resmen atamıyorlar, dünyanın gözü üzerlerinde. Ne yapıyorlar? Milleti tazyikli sularla ara sokaklara iteliyorlar. Sonra orada çaktırmadan püskürtüveriyorlar. İflah olmayacak bunlar. Bir de halk neden polisten nefret ediyor diye bozulanlar varmış. Vah vah yaa...

Acaba diyorum, düğüne davet edilmediklerine mi alındılar? Çünkü evlenen çift “Düğünümüze bütün çapulcular davetlidir” demiş. Acaba polise de özel bir davetiye mi şe’ttirselerdi? Bilemedim valla. Aman git Allah aşkına, anlamaz bunlar. Direnişler sırasında kendilerine börek ikram eden gençlerin yüzüne gaz fışkırtmamışlar mıydı? Neyse, daha fazla sertleşmeyeyim, nasılsa ne desem boş.

Her hafta “Artık bu Gezi Parkı konusuna hiç girmeyeceğim” diyorum, olmuyor bir türlü. İlle bir şey kışkırtıyor, çileden çıkarıyor beni. Aslında bu kez, olanlara ne kadar üzülsem de, baştan sona olayların tümüne damgasını vuran ve de bana gençliğimi çağrıştıran, ülke genelinde Gırgır usulü bir mizah oluşması daha çok ilgimi çekti. Acı olaylar ön plana çıksa da bir süredir hepimiz farkındayız bunun.

Meğer ne çok şeyi atmışız içimize ülkecek, sansürlene sansürlene. Mizah yapmak zekâ işidir, malum, ama ülkemiz de pek müsaittir buna yahu. Biraz dikkat edilse ne malzeme çıkar. Yeter ki gözün gördüğünü, kulağın işittiğini, beynin derlediğini, dil söze, el yazıya, çizgiye dökebilsin. Ah, vallahi eskiden de her şey tozpembe değildi ama daha bir özgürdük sanki. Ne oldu da bu derece baskılandık acaba? Gençlerin mizah anlayışı son yıllarda sosyal medya sayesinde gelişti diyenler var. Katılmıyorum. Zeki insan daima mizaha yatkındır; bir de eğitimliyse, tadından yenmez. Sosyal medya sayesinde, gözden kaçanlar fark edilir oldu. Bir de öfke ve isyan varsa fışkırıyor işte böyle.

Şu düğün vesilesiyle edilen sözlere baksanıza: “Her yer direniş, her yer aşk”, “Allah bir barikatta diretsin.” Nikâh memuru bile “Bir ömür boyu direnmeye, mutlu olmaya, birlikte yaşamaya var mısınız?” demiş yahu. Bir LGBT üyesi de “Çocuklarınız eşcinsel olursa onlara kızmayacaksınız” sözü almış evlenen çiftten. Boşuna yırtınmasınlar, gençler daha hoşgörülü. Yeter ki onlara hoşgörüyle yaklaşılsın. Ya Başbakan’ın üç çocuk isteğine ve yasaklara paralel olarak “en az üç duble”, “en az üç penguen” dileklerine ne demeli? Ama en sevdiğimi başlık yaptım: “Korkma la, düğün bu!” :)) Gülün valla!