ROBER KOPTAŞ

Rober Koptaş

HAYAT OLDUĞU GİBİ

Ermenilerin bitmeyen sınavı

Çocukluğumun, öğrencilik yıllarımın beni en çok sarsan, zorlayan meselelerinden biri, biz Ermenilerin, tarih dersinden geçebilmek için, sınav kâğıtlarına gerçek bildiklerimize aykırı şeyler yazmamız gerektiğini öğrenmekti.

Ayrıntılarına tam vâkıf değildik belki, ama 1915’te neler yaşandığına dair bir şeyler biliyor, gerçeğin nerede olduğunu sezebiliyorduk. Hepimizin ailesinde kayıplar, ölümler, ayrılıklar, sürgünler, dağılmışlıklar var. Kırımın ve zorunla göçün kalıntıları, kılıç artıklarının torunlarıydık. Buna karşın, tarih sınavından geçer not alabilmek için, ders kitabımızda yazan, hiç inanmadığımız, inanmak ne kelime, yalan olduğuna emin olduğumuz bilgileri yazmak zorundaydık.

Üsküdar'daki Surp Haç Lisesi'nde okurken, İnkılap Tarihi derslerimizde Kurtuluş Savaşı'nı işlediğimiz haftalardan birinde, mutlaka 'Milli Mücadele Sırasında Kurulan Zararlı Cemiyetler' konusu üzerinde dururduk.

Her biri kötü emeller güden ve bunları gerçekleştirmek için hiçbir fesat fırsatını kaçırmayan Kürt Teali Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, EtnikiEterya Cemiyeti, Mavri Mira Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyeti adlarını artık ezberlemiştik.

Bir de tabii, bu cemiyetlerin yanında eğreti durduğundan mıdır bilinmez, nedense hep en sonda gelen “Zaven Efendi'nin Çalışmaları” başlığı olurdu.

“Zaven Efendi” denince aklıma hep, Kurtuluş'taki eski evimizin yakınlarında terzilik yapan, yaşını almış, halis muhlis MüsüZaven'in gelmesine engel olamasam da, o başlık altında anlatılanları artık öğrenmiştim. Ders kitabımızda mealen şunlar yazıyordu:

“Mondros Mütarekesi, bağımsız Ermenistan hayalinin gerçekleşmesi için önemli bir adım oldu. Ermeni Patriği Zaven Efendi, bağımsız bir Ermenistan kurulması için bir teşkilat kurdu; silah, mermi ve para yardımları topladı; düşman ülke dışişleri bakanlarıyla, başbakanlarıyla görüşmeler yaptı; bütün bunları yaparken de Rum Patriği'yle birlikte hareket etti.”

Kemal Bey’in ifadesiz yüzü

İşte o “Zararlı Cemiyetler” konusunu işlediğimiz derslerde, sıra en sondaki “Zaven Efendi'nin Çalışmaları” başlığına her geldiğinde, biz, 14-15 yaşlarında kızlı erkekli bir sınıf dolusu Ermeni çocuğu, olanca soğukkanlılığıyla bize ders anlatan öğretmenimiz Kemal Bey'in yüzüne, yüzündeki her kasa, her mimiğe dikkat kesilir, içine gömüldüğümüz o yüzde, tarih öncesinden gelip bizi böyle zor durumlarda bırakan “Zaven Efendi'nin Çalışmaları” karşısında duyduğumuz suçluluğu hafifletecek babacan, hoşgörür bir ifade, “Boşverin çocuklar, bunlar eski hikâyeler, sizi de beni de hiç bağlamaz. Kafanıza takmayın...” anlamına gelebilecek bir kıpırtı, bir işaret, bir ışık beklerdik.

Milli Eğitim tarafından atandığı o Ermeni okulunda ne aradığını bir türlü bilememiş öğretmenimiz Kemal Bey istifini bozmaz, bizlere değil de uzaklara bakarak, tane tane konuşurdu:

“Mondros Mütarekesi, Ermenistan’ın kurulması ortamı için önemli bir adım olmuştur. Ermeni Patriği Zaven Efendi, bağımsız bir Ermenistan kurulması için bir teşkilat kurar, silah, mermi ve para vs. vs. vs.”

Kemal Bey âdeti olduğu üzere hecelerin üstüne basa basa konuşurken, o sınıftaki Ermeni çocuklarının çelimsiz sırtlarına da basar, orada bir güzel tepinir, sonra da geldiği gibi, ardına bakmadan geçer giderdi.

Milli eğitim müfredatı tarafından kimliğinin bütün unsurlarından soyundurulup 'vatan haini' kisvesi giydirilmiş Zaven Efendi'nin kim olduğu, neden bu kadar kötü şeyler yaptığı üzerine bir kez olsun düşünmemem, o günlerin ezilmişliğinin, çocuk beynime sokulmaya çalışılan suçluluğun etkisi olsa gerek.

Onun, zor zamanların İstanbul Ermeni Patriği olduğunu, Armaş’taki (bugünkü Akmeşe) ruhban okulundan mezun olduğunu, İstanbul'da öğretmenlik, Erzurum, Van ve Diyarbakır'da ruhani önderlik görevlerinde bulunduğunu; İttihatçıların türlü zulmüne maruz kaldığını, sürgüne gönderildiğini, halkının yaşadığı trajediye ortak olduğunu, yaşanan acıları kendi gözleriyle gördüğünü, 1922’de İstanbul’u terk etmek zorunda kaldığını ve hayata 1947’de Bağdat’ta veda ettiğini çok sonraları öğrenecektim.

Sınavdan geçenler öne çıkar

Zaman içinde öğrendiğim bir başka gerçek de şu oldu. Türkiyeli Ermeniler için sınav kâğıdı daima, ömürleri boyunca masanın üstündedir.Tarih dersinden geçersiniz, okulları bitirirsiniz, mezun olursunuz, ancak sınavlar bitmez. Her durum ve şartta, bu ülkede yaşama hakkına sahip olduğunuzu ispatlayacak uygun cevapları bilmeniz, bulmanız, vermeniz gerekir. Ta öte dünyada size ayrılan yere varana dek sadık vatandaşlık sınavından geçmiş sayılmazsınız. Tüm Ermeniler ve bu ülkenin bütün gayrimüslimleri bu derin bilgiyle yaşarlar.

Bu bitmeyen sınavda en başarılı olanlar, küçük cemaat yaşantımızda yükselir, öne çıkar, yol alırler. Öyle ya, sadık vatandaşları ancak“en sadık” olduğunu ispatlayanlar temsil edebilecektir.

En son, Agos’un, gayrimüslim yurttaşların nüfus kayıtlarında nasıl fişlendiğini ortaya çıkaran ‘soy kodu’ manşeti üzerine Habertürk gazetesinde yayımlanan bir haber anımsattı bana bitmeyen sınavımızı. Gazete, konuyu kendince ciddiye almış, uzmanlara ve bu arada bazı önde gelen Ermenilere, soy kodu uygulamasıyla ilgili görüşlerini sormuştu ‘Polemik’ sayfasında. Görüşlerine başvurulanlar kendi meşreplerine göre cevap verirken, ikisi okul yöneticisi, biri vakıf başkanı üç Ermeni vatandaş, “Böyle bir uygulamayı duymadıkları, doğruluğuna ihtimal vermedikleri, Milli Eğitim’in böyle bir şey yapmayacağı, zaten Ermeni okullarına Ermeni’den başkasının gidemeyeceği” türünden cevaplar verdiler. Yayımladığımız ve devlet kurumlarının dahi yalanlamadığı belgenin gerçekliğine dair şüphe beyan edenler dahi oldu.

Ermeniliğin bitmeyen sınavında, devlete sadakat sınavında başarılarıyla dikkat çekenler, bir sınavdan daha geçer not alıyordu gururla. Onlar geçer not alıyordu almasına da, onların notunun yüksekliği karşısında gerçeğin yüzü bir kez daha kızarıyordu.