BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Ölüm yanı başımızda

Berç Cezveciyan için...

Yıllar önce okuduğum, bir Kızılderili düşünürün öğretileriyle ilgili bir kitapta, ölümü hayatımızın içine almak, sürekli onunla birlikte yaşamakta olduğumuzu kabullenmek gerektiğinden söz edilmekteydi. O düşünür diyordu ki, “Ölüm her an arkamızda, hafifçe yanımızda, sol elimizin uzanabildiği noktada durur ve bizi daima izler.” Gençtim, ölüm benden daha çok uzakta sanmaktaydım ama yine de etkilenmiştim. Hatta bir süre, ölümümün dikkatini çekme korkusuyla, sol elimi arkama doğru uzatmaktan kaçınmıştım. Zamanla geçti tabii o tedirginlik. Benim ona değil, onun bana uzanmasının önemli olduğunu anladım. Yaşın ve deneyimin verdiği bir tevekkülle, onun yanı başımdaki görünmez varlığını kabullendim. Zaten insanı asıl endişelendiren kendi ölümü olmuyor önceleri, daha ziyade sevdiklerini kaybetme korkusu ağır basıyor.

Eğer ani bir tokat gibi pat diye çarpmaz da birdenbire tanışmak zorunda bırakmazsa bizi acısıyla, yani hep sıralı ölümler görerek yaşamamız mümkün olursa, önce büyükanne ve büyükbaba acıları tadarız. Belki kendimizinkinden önce, arkadaşımızın büyükanne büyükbaba acısını görerek, azıcık üzülmüş, azıcık da, kimselere çaktırmadan “İyi ki benimki değil” diye düşünüp mutlu olmuşuzdur. Sıra bizimkilere geldiğinde, yaşımız küçükse başka, büyümüşsek başka türlü üzülürüz. Küçüksek, neden annemizin babamızın bizden daha üzgün olduğuna aklımız ermez, yeterince büyüksek, bir gün sıranın onlara gelebileceği endişesi sarar içimizi. Ölüm hâlâ uzağımızdadır – onları da kaybedene kadar...

Artık sıranın başındayız. 80’lerini bulmak da var, evlat, torun acıları görmek de, ki onların her biri ani tokatlardır ama artık birilerinin büyükanne ve büyükbabası olduğumuzun farkına varırız. Ve arkadaş, kardeş kayıpları başlar. Ki arkadaşlarımız, kendi seçtiğimiz kardeşlerimizdir. Çok acı verir. Ve ölüm artık yanı başımızdadır. Sırası yoktur, bir bir eksiltir dostları, rastgele avlar gibi.

En son avı çocukluk arkadaşımız, dostumuz, kardeşimiz Berç Cezveciyan oldu. Gençlik yıllarımızın ülke şartlarının, dünyanın dört bir yanına savurduğu sevilenlerden biriydi o. Göremesek de haberlerini aldığımız, dost kaldığımız, varlığından mutluluk duyduğumuz, hatta teknoloji sayesinde konuşabildiğimiz, sıkça da adını andığımız – ki acı haberini aldığımız günden bir gün önceydi sonuncusu. Bu yaşlara geldiğimizde, birbirimiz için ne kadar değerli olduğumuzun farkına vararak, bir araya gelmek için elimize geçen hiçbir fırsatı kaçırmamaya çalışıyoruz bu aralar. Yine öyle olmuştu.

Bir grup çocukluk arkadaşı ta Kanada’dan gelen, yıllar önce ayrıldığımız sınıf arkadaşımız, Sakis Santikyan’ı görmek için toplanmıştık, bir öğrencimin işlettiği, hoş mekânda. Daha önce bir kez daha toplanmıştık ki, o Majak Toşikyan içindi en çok, ama o biraz da buralı oldu artık, sıkça geliyor, görüşebiliyoruz.

Bu, aynı mekânda ikinci toplanmamızdı ve oradakiler alışmıştı, okuldaki teneffüsleri andıran şamatamıza... Farklı yaşamların getirdiği her türlü derdi, sorumluluğu bir kenara bırakarak, daha da önemlisi, yaşlarımızı unutarak attığımız kahkahalara... Belki de “A,y bunlar yine geldi” diye geçiriyorlardı akıllarından, biz etrafa aldırmadan bağrışırken, şen kahkahalar atarken... Hepimiz yeniden çocuk olmuşken, o sırada yanımızda olmayanların adını bir bir anarken… Birbirimizi görmek için birkaç yıl önce ta Paris’e gidişimizi, geçen yaz Kınalıada’da yeniden bir araya gelişimizi keyifle anlatırken...

Karşılıklı “Hiç değişmemişsin” iltifatları edilirken, adresler verilip alınırken, sık sık toplanma sözleri verilirken, ve “Geçen yaz Beco da gelmişti adaya, Berç Cezveciyan’ı hatırladınız mı?” derken, ne bilirdik tam da o sırada ölümün onu pençesine almış bulunduğunu...

Tam o günün ertesinde aldık acı haberini. Ah, biz çocukluk arkadaşları hissettik onun gidişini, bilmeden. Ah be Beco, hani Hollanda’ya gelecektik hep birlikte? Hani yaşlandıkça tatlanacaktı buluşmalar? Ölüm yanı başımızda sevgili arkadaşlar, sıklaşıyor firelerimiz. Biliyorum, uzakta olsak da severiz birbirimizi, güzel arkadaşlarız biz. Ama ayrılıklar yalnız mesafeler yüzünden olmuyor artık; iyi düşünün, sıranın kimde olduğu bilinmez.

Güle güle sevgili Beco, yolun ışık olsun. Bütün arkadaşlar adına söylüyorum; umarım uzun süre sonra olur ama, yanında bize de yer ayır, e mi?