BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Bayram bilançosu

Yine epeyce ağır oldu değil mi bayram bilançosu? Bir dolu ölü, bir dolu yaralı var. Kimsenin suçu yok tabii, tek suçlu trafik canavarı. O öyle yollarda, başıboş dolanır ya da pusular kurup her an saldırmaya hazır bekler, rastgele gözüne kestirdiğini yutuverir. Evet, tek suçlu o. Bir türlü yakalanamıyor da. Ne diyeyim? Ders çıkarıp tedbir alınacağına, her yıl bir öncekinden beter oluyor.

Her bayramı yalnızca tatil fırsatı olarak değerlendirme modası aldı yürüdü. Eskiden bayramların başka anlamları olduğu gibi, böyle herkes kolayca tatile de gidemezdi. Kredi kartları mı vardı? Taksitle ödeme imkânları mı vardı? Eh, her seferinde, zırt pırt haftasonu, haftabaşı gibi eklentiler de yapılınca, çantasını kapan attırıveriyor kendini yollara. O kahpe canavar da, tıklım tıklım yollarda bol bol kurban buluyor kendine. Ay, ‘kurban’ dedim. Demeyecektim. Anmayacaktım adını. Ne bayramı olduğunu aklıma getirmeden, sırf abartılmış tatil kavramına ve bir türlü engellenemeyen tatil kazalarına yönelik bir yazı çıkarmaya çalışacaktım. Olmadı. Yine olmadı. Geldi artık aklıma, çıkaramıyorum.

Sevmem ben bu bayramı, bilirsiniz. Kesme, boğazlama işlemleri, dini vecibe adına hayvanlara yapılan eziyetler, kanlar manlar öyle gözüme gözüme gelmesin de, yine dilimi tutamaz hale gelmeyeyim diye, bir hafta boyunca haber bile izlememeye çalıştım. Bu konuda birkaç kez dilimi, kalemimi özgür bırakınca ne ilginç tepkiler aldıydım, hatırlıyorum. Kimi hak veriyordu bana, inkâr etmeyeyim şimdi ama öyle sunturlu küfürler ve hakaretler edenler de vardı ki aklınız durur. “Sen kendi dinine bak ulan, pis gâvur!”, “Dinimizi senden mi öğrenecez Ermeni dölü?” gibi ve “Sen kim oluyorsun da...” diye başlayan, yazmaya utandığım biiir dolu küfürlü cümle. Neyse, kestim.

Bu durumda, bu yıl hiç bu konuya bulaşmayayım dedim. Geçen yıl da öyle demiş olduğumu hatırladım ve tam burada, geçen yılki yazılarıma bir göz attım. Valla, yine tutamamışım çenemi meğer. Hatta bu tarz yazılardan sonra aldığım tepkilerden bile söz etmişim. Demek dayanamıyor insan yahu. Ben bu bilinçsizce kurban kesme olayına dayanamıyorum. İsteyen istediği kadar hakaret etsin hiç umurumda değil. Galiba insanın yaşı ilerledikçe, olur olmaz nedenlerle anlayışını gizlemesi zorlaşıyor.

Bu üzücü tatil kazalarına ilaveten acemi kasap kazalarının bilançosu da var orda burda, malum, haber izlemesen de internet olayı zorla üzerine geliyor. O kazalara, ta içimden gelerek bir “oh” dedim valla. Beter olsunlar. Rastladınız mı bilmem, sosyal paylaşım sitelerinden birinde, kurbanlık bir buzağının pırpır bir motosikletin arkasına bağlanmış bir fotoğrafı dolaşıyor. Görenler hatırlasın, görmeyenler anlasın diye tarif edeceğim ki benim kadar sinirlenesiniz.

Hayvanı arka seleye, orta yerinden çat diye kırılacak şekilde, belkemiği hizasından sırtüstü yatırmışlar. Başını aşağıya sarkıtıp, çenesinin etrafından geçirdikleri iple arka tekerleğe bağlamışlar. Ön ve arka ayaklarını büküp, dizlerini kırarak üst üste bağlamışlar. Tüm bedeni de kalın iplerle, kalın bir rosto gibi sararak seleye sabitlemişler. Hayvanın gözleri dehşetle fal taşı gibi açılmış. Gözünüzün önüne getirin ve ne hissettiğinizi düşünün. Bu dini vecibe midir, elindeki ‘mal’dan para kazanma hırsı mı?

Bir de Boğaz’dan çekilmiş bir deniz manzarası fotoğrafı var. Marmara, Boğaz’ın yarı yerine kadar kıpkızıl. Ne kadar çok kan dökülmüş olmalı ki ta oralara kadar yayılsın... Ya Adana’da sekizinci kattaki evinin balkonunda kurban kesen adama ne demeli? Bir kasap edasıyla, butları, pirzolaları parça parça balkonun demirlerine asıyor. Belki de gerçekten kasaptır, başka kasaba para vermemek için hemen oracıkta işi hallediveriyordur. Konu komşu ihbar edince, çevre kanununu ihlalden bin lira ceza kesilmiş. Ona da oh olsun. Ama merak ettim, tüm ülkede başka kaç tane çevre kanunu ihlali cezası kesildi acaba?

Bu arada, tatil boyunca tüm yurtta seller, fırtınalar, hortumlar falan oldu. Üzüldüm ama ancak temizlenmiştir onca kan. Çok yaşlı bir dostum var, gayet aklı başında ve oldukça bilge bir adamdır. Müslüman’dır. Geçen gün bana dedi ki “Yaşlandıkça dini kavramlara bakışım değişiyor, bazı âdetleri sorgular oldum. Bu kurban kesme meselesinde bir yanlışlık olmalı. Ben Allah’tan gelen bazı işaretler olduğuna inanırım. Dikkat et, her Kurban Bayramı’nda mutlaka yağmur yağar. Neden? Kanlar temizlensin diye. Peki, sence Allah o kadar kan dökülmesini isteseydi, onları böyle temizlemeye çalışır mıydı?” Ya sizce?